erhan metin

Öykü: Sahildeki Kadın 2. Bölüm

01.04.2023 © Novelius Edebiyat

Yazar: Dr. Erhan METİN

Yayına Hazırlayan: Mehmet BAHÇECİ

"Sahildeki Kadın" 1.Bölümü okumak için lütfen tıklayınız...

Sahildeki Kadın 2. Bölüm

Nazan, “Bu son görüşmemiz,” dedi ve sustu.  

“Nasıl yani?” diyebildi Serkis, anlamdan firar etmiş gözlerle.  

“Gidiyoruz buralardan. Babam evimizi bile sattı. Vedalaşmak, seni son kez olsun görebilmek için geldim buraya. Bu benim kararım değil Serkis. Fakat hayatta uyman gereken kararlar da oluyormuş. Babam bu topraklarda her şeyin daha kötüye gideceğini söylüyor. Eğer kalırsak yaşayacaklarımız, geçmişte yaşadıklarımızı da aratacakmış. Bir savaştan bahsediyor, çok büyük bir savaştan. Yüzyıllardır barış ve huzur içerisinde yaşadığımız bu topraklarda herkesin payına düşecek bir acıdan; bu acınınsa vakti saati geldiğinde herkesi bulacağından, herkesin daha fazla acı çekeceğinden söz ediyor. Babama göre, şimdi bir çaremiz varmış. Yarın bu da olmayabilirmiş. Çaresiz kalıp acıyı acıyla dağlamaktan daha iyidir şimdi gitmek, demişti babam, Sonra, ‘Her şey senin için kızım,’ diye de eklemişti. Seni seviyorum Serkis. Bana hak vermelisin. Annem ve babam benim her şeyim. Anla beni ne olur. . Fırsat varken siz de gidebilirsiniz.” 
 

“Babam, Leon amca gibi değil ki Nazan. Bir sürü malı, mülkü var. İtibarı, şöhreti var. Bunları bırakıp gidebilir mi sanıyorsun? Bak bu saati ta Avrupa’dan benim için getirtmiş. (Serkiz’ime) yazıyor içerisinde.”  

Derken elindeki saati Nazan’a uzattı.  

sahildeki kadın

“Kim bilir, belki de doğrudur, ayrılıklar gerçek sevgiyi daha da harlarmış Serkis. Bu ayrılık bize bunu kanıtlayacaktır. (Saçındaki tokayı çıkardı ve Serkis’e uzattı). Al bunu. Bu tokaya baktıkça ve yanında tuttukça, sevgimize sadık kalacaksın. Onu kaybettiğin an sevgimizi unuttuğun andır,” diye ekledi.  

Serkis eline aldığı tokayı sıkıca kavradı. Durdu. Bir süre sessiz kaldı. 

 
“Sen de bu saati alacaksın o hâlde. Söylediklerin senin için de geçerli, anlaştık mı? Bu saati kaybettiğin an, beni unuttuğun andır.”  

Sonra birbirlerine sarıldılar. İkisi de ağlıyordu. Serkis, Nazan’ı; Nazan’ da Serkis’i “Ağlama” diyerek teskin ediyor, yanaklarından süzülen göz yaşlarını siliyorlardı. Küçük yüreklerine sığdırdıkları büyük sevginin dışarı taşmasıydı bu. On üç yaşında saf ve temiz bir sevginin mimarıydı her ikisi de.  

***** 
 

Tarih: Ağustos 2021 

 
“Londra Köprü Hastanesi lütfen!” dedi Isabelle, taksiciye. Isabelle, taksiye ücretini ödeyip hastane kapısından içeri girdi. Girişte onu karşılayan danışma servisine yöneldi.  

“Merhaba, Nazan Leonyan isimli hastanın yakınıyım. Şu an nerede görebilir miyim?” Diye sordu. Sevis çalışanı, önünde duran ekrana ismi girip şöyle bir baktı. Sonra,  

“Nazan Leonyan, 406 numaralı oda. Dördüncü kat. Ziyaretçi alabilir durumda. Sağlıklı günler dileriz efendim,” diye karşılık verdi. Teşekkür eden Isabelle, kapısı kapanmak üzere olan hastane asansörüne son anda yetişti.  

Odanın kapısında dikilmekte olan Isabelle’i, ihtiyar ama hayat dolu gözlerle karşıladı Nazan. Yattığı hasta yatağının üzerinde kollarını iki yana açarak titreyen ince sesiyle, “Hoş geldin kızım,” diye seslendi.  

“Anneciğim,” diyerek açılan kolların arasına bırakıverdi kendini. Seninle vedalaşmaya geldim. Yarın İstanbul’a gidiyorum. Ama hikâyenin devamını anlatmadın Annecim. Serkis’e ne oldu? Bu aşkı babamdan senelerce nasıl saklı tutabildin?”  

“Hiç unutma! Sırlar sessizlere muhtaçtır kızım. Biz Serkis’le birbirimizi unutmayacağımıza ve hep seveceğimize söz vermiştik. Birbirimizi bekleyeceğimize değil. Ben hep sevdim onu. Bak burada bile, o gün, onun bana verdiği saati taşıyorum,” diyerek saati Isabelle’e uzattı. “Al bunu, bundan sonra sen de kalacak. Aşk kendini unutmaktır. Sevdiğini değil. Babam Leon, bize âşıktı. Anneme, bana… Kendini unuttu. Her şeyi bizi acıdan kurtarmak ve yaşatmak için yaptı. Yaşattı da! Belki benim bu kadar yaşayabileceğimi o da tahmin etmezdi,” derken gülümsedi.  

İnce ve yumuşacık ellerini okşayarak, “Daha çok yaşayacaksın annecim,” dedi Isabelle.  

“Güldürme beni kızım, yaşamakta rekor mu kırdıracaksın bana? Neyse… Babamın söylediği her şey tek tek yaşandı. Osmanlı günbegün eridi. Serkis’in babası, 1915 Ermeni Tehcirinden* (Tehcir etme*: göç etme) kurtulmak için ihtida* etti. (İhtida*: Başka bir dinden çıkıp Müslüman olma) Ailecek Müslüman oldular. Acıdan kaçışın bir yoluydu bu. Canlarını, sonra Serkis’in bahsettiği serveti koruyabilmek için belki bu yola başvurdular.”  

“Ama bu nasıl olur anne?”  

“Şaşırma kızım. Hiçbir şeye şaşırma. İnsanlar için öncelikler hep değişir. İnsanı değiştiren en büyük güçtür acı.” 

“Serkis’in babasının önceliği de farklı oldu. Yaşamak ve yaşatmak için verilen her kararın mutlak haklı bir savunusu vardır kızım,” dedi hasta yatağında Nazan; elini avuçlarına bıraktığı biriciği, Isabelle’e. 

“Neyse boş ver bunları, yorma beni daha fazla. Neticede yaşlı, hasta bir kadınım. Yaşlılık nedir diye sorsalar, maziyi tekrar tekrar yaşamaktır derim, hele bir de hastanedeysen… Mecbur kalırsın bu döngüye. Kendinden bahset, neler yapıyorsun bakalım? Anlatarak kurtar anneni bu döngüden,” diyerek gülümsedi yeniden Nazan ve acele ekledi: 

“Ne oldu okul? Hani şu Türkiye’de yaptırdığın vardı ya, bitti mi, açılış ne zaman? Hadi, oradan başla istersen anlatmaya,”  

“Birkaç gün önce İlçe Milli Eğitim Müdürü ile görüştüm. Özellikle Güzel Sanatlar Atölyesinin olması gerektiğini hatırlattım. Yarın onun için gideceğim Türkiye’ye. Açılış öncesinde bir bakmak istiyorum.”  

“Çok güzel kızım. Seninle gurur duyuyorum. Bana anneanneni hatırlatıyorsun. Zabel’in torunu Isabelle. Udi Leon’un, Ressam Zabel’in torunu. Benim yaptığım heykellere pek benzemese de o okul, senin eserin olacak kızım. Sana da bu yakışırdı.” 

 “Şımartma beni anne, sizin geldiğiniz o topraklarda yeni yetişecek sanatçılara belki fırsat verecektir o okul. Benim içinse baktıkça sizi hatırlatacak bir mabet olacak orası… Serkis’e ne oldu? O da senin gösterdiğin sadakati gösterebilmiş midir bu temiz sevginize?”  

“Serkis’in de hâlen hayatta olduğunu biliyorum kızım.” 

 “Sen ciddi misin, yoksa şaka falan mı bu anne? Yani yüz yirmisini geçmiş ihtiyar bir adamdan mı bahsediyorsun bana?  

“Evet kızım! Kavuşamayanların yüreği hep yanar. Yanan bu ateş bizi hep diri tutar. İkimizi bunca sene yaşatan da bu sadakat oldu belki. Ben böyle düşünüyorum en azından. Hadi, bu kadar yeter, gerisini nasıl olsa öğrenirsin, biraz dinlenmeliyim. Seni hep seveceğim. İstanbul’a selam götür. İstanbul, vefalıları her daim sever. Hadi artık, hadi bekletme beni diyerek yatağına uzandı Nazan. Gözlerini usulca kapattı. Annesinin üzerini örten Isabelle odadan sessizce ayrıldı. Sonra, hastane kapısında bekleyen bir taksiye seslendi.  

Taksi… 

Öykünün üçüncü bölümü 12 Mayıs 2023 Cuma günü Novelius Edebiyat‘ta…

01.04.2023 © Novelius Edebiyat

Öykü: Sahildeki Kadın 2. Bölüm” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın