ruhşen doğan nar

İnceleme: Kıyamet Geliyorum Der

06.11.2022 © Novelius Edebiyat

Yazan: Mehmet BAHÇECİ

novelius Yazar ve Eğitimci Ruhşen Doğan Nar’ın ‘Kıyamet Geliyorum Der’ adlı uzun öyküsü, 2021 yılı ağustos ayında edebiyatseverlerin beğenisine sunuldu. Klaros Yayınları’ndan çıkan bu ilginç esere yönelik düşüncelerimize geçmeden önce Ruhşen Doğan Nar kimdir ve edebiyatla nasıl bir ilişki kurmuştur sorularını cevaplamaya çalışalım.   

RUHŞEN DOĞAN NAR
"Ruhşen Doğan NAR"

Kısa süre önce “Açlık” isimli öyküsüne sitemizde yer verdiğimiz Ruhşen Doğan Nar, 1988 İzmir doğumludur. Yüksek öğrenimini yaşadığı şehirde, 9 Eylül Üniversitesi Mütercim Tercümanlık bölümünde yapmıştır. Hâlen İngilizce Öğretmenliği işiyle iştigal etmekte olan yazarın son yıllarda çıkan kitaplarıyla adından söz ettirdiğini görmekteyiz. Öykü türüyle arası bir hayli iyi olan Nar’ın en popüler eseri, 2019 Yılında Yitik Ülke Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alan İçimdeki Robot isimli bilimkurgu türüne ait öykü kitabıdır. Turuncu kapağıyla görsel hafızamızda yer edinen bu öykü kitabını, yine bir öykü seçkisi olan ve 2020 yılında KDY etiketiyle yayımlanan Bir Gün Mutlaka Delireceğim izler. Bilimkurgu türüne özel bir ilgisi ve yatkınlığı olduğunu bildiğimiz yazarın, bilimkurgukulubu.com ve edebiyatburada.com’da çıkan öykü ve yazıları da oldukça dikkat çekicidir. 2021 Yılına gelindiğinde, bu defa uzun öykü ya da novella diye niteleyebileceğimiz, Klaros Yayınları’ndan çıkan Kıyamet Geliyorum Deradlı eseriyle karşılaşıyoruz. 2016 Şerzan Kurt Öykü Yarışması’nda Türkçe Öykü Ödülü’nü kazanan yazar, biri İtalya’da olmak üzere pek çok saygın dergi, fanzin ve kolektif esere katkıda bulunmuş, çalışmaları İngilizce, İtalyanca ve Esperanto gibi dünya dillerine çevrilmiştir. Küçükleri de unutmayan Ruhşen Doğan Nar’ın, 2021 yılında Bu Yayınevi etiketiyle yayımlanan Cesur Şubat isminde bir de fantastik çocuk kitabı bulunmaktadır.  

Gelelim yavaş yavaş günün yıldızına… ‘Kıyamet Geliyorum Der’ nasıl bir eser? Beklentileri karşılıyor mu?

kıyamet geliyorum der

Öncelikle belirtmeliyiz ki, eserin daha ilk sayfasından tam bir gizem yumağının içinde buluyoruz kendimizi. Çok sıcak ve sıkıntılı bir atmosferde. Neredeyiz, nasıl bir acayipliğin ortasına düşmüş olabiliriz, anlamaya çalışıyoruz. Bu etapta kendisinden “anlatıcı” adıyla söz edilen kahramanımız başından geçen tuhaf mı tuhaf olaylar silsilesini, “Adanalı” adıyla tabir edilen arkadaşına ve etraflarını kuşatan kalabalık ahaliye anlatmaya başlıyor. Peki ama neden insanlar böylesine çileli haldeler? Bir savaş sonrası, bir toplama kampında esir mi tutuluyorlar, yoksa medeniyetten nasibini almamış bir coğrafyadaki ücra bir hapishanede çilelerini doldurmakla mı meşguller? Tüm bu sorular, gizemini, anlam ve değerini kitabın sonuna kadar korumayı başarıyor.

Bazı romanlarda iki hatta daha fazla zaman diliminde geçen olaylar anlatılır. Eser boyunca bir döngü halinde bu çok zamanlılık hâli devam eder. Bu vesileyle okurlar, farklı zaman-mekân düzlemlerinde, farklı heyecanlar, farklı okuma lezzetleri geliştirme olanağı bulurlar. Tabii bu tip metinlerde, hikâye edilen olayların ilginç ve merak uyandırıcı olması, aralarında mantıksal ilişkiler, sebep sonuç ilişkileri kurulmuş olması beklenir. Eğer yazar bu hususlarda kaleminin hakkını vermişse, o eserden çok rahatlıkla “iyi eserdir” diye söz edebiliriz…  İşte Ruhşen Doğan Nar’ın, kıyametin ayak seslerini takip ettiği eserinde, tam da işe soyunduğunu görüyoruz. Peki tevessül ettiği bu tekniğinin hakkını ne ölçüde vermiştir? Ya da verebilmiş midir? Tüm içtenliğimizle yanıtlayalım: vermiştir. Fazlasıyla verdiğini dahi söylememiz mümkündür.   

Eserin iki önemli karakteri, Anlatıcı ve Adanalı arasındaki tatlı sert ilişki, yer yer atışmaları, yer yer sakin sakin konuşmaları ve fakat öykünün o tekinsiz ve tuhaf atmosferinde her daim birbirlerini dengelemeleri… Tüm bu kısımlar fevkaladenin fevkindeydi. Ayrıca eserde tıpkı üst paragrafta değindiğimiz iki zamanlı anlatıma benzer bir çoklu durum daha söz konusu. Eserde, biri kahraman anlatıcı ve diğeri de tanrı anlatıcı yerine geçmek üzere iki farklı ses, iki farklı anlatıcı bulunmakta. İnanın, her ikisi de oldukça hoş sohbetler. Bir dost kadar sıcaklar.

Beri yandan, Anlatıcı ve Adanalı arasında, bilhassa siyasi konularla ilgili bazı kısımlarda, daha üstü kapalı bir anlatım tarzı tercih edilebilirmiş gibi hissettik. Anlatıcının savlarına ve siyasi ortama bakışına her ne kadar katılıyor olsak da farklı düşüncelerdeki kişileri rahatsız etme potansiyeli mevcut. Gerçi o kesim kitap mı okuyor ki, rahatsız olsunlar? O da ayrı bir konu. Olsun ama, derler ya hani, “doğru da olsa sert söz insanı yaralar…

kıyamet geliyorum der

Anlatıcının başından geçen olaylar silsilesinin merkezinde, kitap yazma ve yayınevi arayışına girme süreci bulunuyor. Öznesi edebiyat olan metinleri kim sevmez ki!

Anlatıcı içimizden biri aslında. Hepimiz gibi ekonomik ve sosyal zorlukları olan, bunlarla mücadele eden tipik bir yurttaş. Bir ay gibi kısa bir sürede yazdığı iki yüz sayfalık romanını kendine saklamak niyetindedir. Ta ki, içkiyi fazla kaçırdığı bir gece tüm sırrını yakın arkadaşlarıyla paylaşana kadar! Böylece, çekmecede duran romana, hiç hesapta yokken yayınevi yolları görünür. Görünür görünmesine ama Anlatıcı, ilk romanını yayımlatma arifesindeki hemen tüm yazarlar gibi yayıncılık dünyasının sillesini yer. Aradan geçen uzunca süreçte, ret cevaplarından yılmış, kitap yayımlatma hayallerini de neredeyse unutmuştur. Hep öyle olur ya, ümitler solmaya yüz tutmuşken, güneş tüm aydınlığıyla doğuverir… Sonrası olaylar, olaylar, olaylar… Ve şu mahpuslukla kitap yayımlatma süreci arasında öyle tadında bir ilişki kuruluyor ki finalde, doğrusu, okumanıza değdiğini hissediyorsunuz. Tuhaf bir tebessümle kitabınızın kapağını kapatıyorsunuz.

Sözlerimizi toparlamak gerekirse, ‘Kıyamet Geliyorum Der’ hayal gücüyle hayatın gerçekliğinin uyum içinde okura sunulduğu kısa ama etkileyici bir eser. İyi düşünülmüş, iyi iş çıkarılmış bir eser. Tıpkı Joseph Roth’un o akıcı, o ferah, o sürprizlerle dolu dilini andırır bir anlatımla karşılaşacaksınız bu eserde.  

Diğer eser incelemelerimiz için lütfen tıklayınız…

06.11.2022 © Novelius Edebiyat

İnceleme: Kıyamet Geliyorum Der” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın