UMUT TAYAN

Umut Tayan Röportajı

07.08.2022 © Novelius Edebiyat

Yayına Hazırlayan: Mehmet BAHÇECİ

Bilgi Yayınevi’nin kıymetli yazarlarından Sayın Umut Tayan’la birlikteyiz. Kendisine hem büyük beğeniyle karşılanan ilk romanı: “Ambrosia” hakkında merak ettiklerimizi hem de bundan sonrasına dair sorularımızı yöneltmeye çalışacağız. Dileriz, okuyanlar için faydalı ve verimli bir söyleşiye imza atabiliriz… İlk sorumuzu yöneltmeden önce, küçük bir hatırlatmada bulunmakta fayda var: Umut Bey’in, Ambrosia isimli romanıyla henüz tanışmamış olan okurlarımıza, birazdan bahsedeceğimiz konuların daha iyi anlaşılması niyetiyle, Ambrosia eser incelememizi okumalarını önemle salık veririz. Geçtiğimiz haftalarda yayımladığımız bu yazımıza “bu linkten” kolayca erişilebilir.

Novelius Edebiyat adına Mehmet Bahçeci:

Merhaba Umut Bey. 1976’da Bilecik’te doğdunuz ve hali hazırda yaşamınızı Ankara’da sürdürüyorsunuz… Aradaki büyük boşluğu bizler için doldurmanızı rica etsek, Umut Tayan kimdir, neler yapmaktadır?

Umut TAYAN:

Merhaba Mehmet Bey. Aslına bakarsanız aradaki boşluk, dile kolay tam 46 yıl. Bu 46 yıla neleri sığdırdınız derseniz, neredeyse 20 yılın eğitimle geçtiğini söyleyebilirim. Sonuç olarak bu süreç, mikrobiyoloji uzmanlığına sahip bir veteriner hekim olarak ülkeme hizmet etmemi sağladı. Mesleki gelişimin yanı sıra kişisel gelişime dair çalışmalar da aynı hızda süregeldi. Hatta hâlâ devam ediyor diyebilirim çünkü bu asla sonu olmayan bir yol. Bu yolda ilerlemeye devam ettiğiniz her adımda biraz daha gelişiyor, hem kendinizi hem de çevrenizi tanıyor, olaylara çok daha farklı açılardan bakmayı ve yorumlamayı öğreniyorsunuz.

Bu gelişim süreci, sadece gözlem yapıp, tecrübelerinizi kendi ruhsal ve mantıksal süzgecinizden geçirmeye dayalı değil elbette. İster çok iyi olsun, ister görece daha az iyi; tarzı fark etmeksizin okunan her kitap, gittikçe yükselen kişisel gelişim duvarına eklenen birer tuğladır aslında. Sadece bunu anlamak biraz zaman alabilir. Oscar Wilde’ın da dediği gibi “Dünya, kitap raflarında saklıdır.”

Ben de bu süreç içinde sayısız kitap okudum. Hatta bu okuma sevdası zamanla öyle bir noktaya geldi ki; aklımda uçuşan kelimeleri derleyip bir kitap haline getirme fikrinin filizlenmesine sebep oldu. İşte Ambrosia’nın yazım süreci de böyle başlamış oldu.

Novelius:

Bilgi Yayınevi ile yolunuz nasıl kesişti? Eseriniz çıktıktan sonra gerek yakın çevrenizden gerekse okuyucularınızdan nasıl tepkiler aldınız?  

Umut TAYAN:

İlk kitap dosyaları; okurla buluşma kalitesine sahip olsa dahi, sancılı bir sürecin sonunda kitap halini alabiliyor. Bu süreç içinde hazırladığınız dosyayı, popüler yayınevlerine gönderip, olumlu ya da olumsuz geri dönüşü bekliyorsunuz. Yayınevi seçimi de burada çok önemli. Bir yayınevinin öncelikli tercih ettiği tarz, bir diğerinden farklı olabiliyor. Kimi ağırlıklı olarak polisiye/serüven veya bilimkurgu tarzı romanlara yer verirken, kimi yayınevleri çocuk kitabı ya da şiir kitabı gibi alternatiflere yönelebiliyor. Ankaralı bir yazar adayı olarak Bilgi Yayınevi benim öncelikli tercihlerimden biriydi. Yayınevinizle aynı şehirde olmanın faydalarını zaman içinde çok daha iyi anlıyorsunuz.

Dosya tesliminden birkaç hafta sonra Bilgi Yayınevinden dönüş yapıldı ve kitap dosyamın kabul edildiğini söylediler.  Sonraki süreç; önce kâğıt sıkıntısı, sonra pandemi derken planlanan tarihten aylar sonrasına ertelense de; en sonunda Ambrosia, hasretle kavuşmayı beklediği okurla buluşmayı başardı.

Okuyucu tepkilerine gelecek olursak; ben de bir okuyucu olduğum ve kitap kurgusunu okuyucu talep ve yönelimlerini gözeterek oluşturduğum için sevileceğini az çok tahmin ediyordum ancak bu kadar geniş bir okur kitlesi tarafından böylesi yoğun bir beğeni beklemiyordum. Biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde sosyal medya uygulamalarında yapılan “En Sevilen 10 Bilgi Yayınevi Kitabı” listelerinin hemen hepsinde Ambrosia yer aldı.

Novelius:

Yeni eser Ambrosia’nın devamı mı olacak yoksa farklı bir projeyle mi okurlarınızın karşısına çıkacaksınız? Ve bu eser, takvime bağlanmış bir durumda mı, yoksa araştırma/yazma safhası devam mı ediyor?

Umut TAYAN:

Okuyanlar bilir, ilk kitapta anlatılan hikâye sonlansa da, ikinci kitap için açık bir kapı bırakmıştım. Birkaç ekleme hariç, karakterler aynı olunca ve ilk kitapta merak edilen konuların da açıklığa kavuştuğu bölümler yer alınca, sanki devam kitabı olarak algılandı. Ancak ilkinden çok farklı bir hikâye barındırıyor içinde. İlk kitabın azılı karakteri ve karizmatik tetikçisi Pinhole’un hafıza problemleri dolayısıyla hatırlayamadığı ya da profesör sebebiyle çarpıtılmış şekliyle hatırladığı geçmişini bulma çabaları anlatılıyor. Bu yönüyle, ilkinden tamamen farklı bir kitap diyebiliriz.

Kitabın yazımını ve son kontrollerini aylar önce bitirerek Bilgi Yayınevine gönderdim. Yayınevinin ülkedeki ekonomik koşulları ve basım takvimini gözeterek, mümkün olabilecek en doğru ve en yakın zamanda kitabı yayımlayacağına eminim.

Novelius:

Ambrosia’nın üç önemli karakteri: Aras Gündüz, Pinhole ve Profesör’den, yazım esnasında sizi en fazla heyecanlandıran isim hangisiydi? Bu karakterlerin yaratıcısı olarak, onlarla kurduğunuz ilişkiden bahseder misiniz?

Umut TAYAN:

Bilimsel bilgi birikimi dolayısıyla beni en çok profesörün etkileyeceğini düşünsem de, itiraf etmeliyim ki, Pinhole’ü yazarken çok daha coşkulu olduğumu fark ettim. Bir de aksiyon dolu bölümleri yazmaktan çok daha fazla keyif aldığımı gördüm. Dedim ya, insanın gelişimi hiç bitmiyor. Ben de ilk kitapta kendimi ve yapabileceklerimi keşfettim. Bu yüzden ikinci kitaba çok daha fazla aksiyon -ve hatta bir tutam da gerilim- bölümü ekledim.

Ancak aksiyon yazmayı sevmeme rağmen; Pinhole gibi macera, adrenalin ve tehlike dolu bir hayatı istediğime emin değilim. Aras’a gelince; hatalarından geç de olsa ders çıkarmasını bilen, yetenekli fakat bu yeteneğinin farkında olmayan bir bilim insanı. Bu iki karakteri düşününce, sanırım -egosu ve hırsları haricinde- gerçek hayatta kendime en yakın profesörü gösterebilirim.

 

ambrosia
Umut Tayan’ın 2020 Yılında Bilgi Yayınevi’nden Çıkan İlk Romanı: “AMBROSIA”

Novelius:

Eserinizle ilgili naçizane incelememizde:

“Roman, bilim kurgu anlamında, en az iki üç esere konu olabilecek yoğunlukta bir malzemeyi okurlarının ilgisine sunuyor. Sayfalar arasında dolaşırken, bilimle mitolojiyi, mitolojiyle sanat tarihini hatta kısmen felsefi konuları içimize çekiyoruz. ”

Tespitinde bulunmuştuk…

Gerçekten de keyifle okuduğumuz dolu dolu bir eserdi Ambrosia…  Fakat sizin de bildiğiniz üzere, yazarlar ilk romanlarını kaleme alırlarken, kendi en iyilerini ortaya koyabilmek uğruna, tüm yazınsal hünerlerini sergilemeye çalışırlar. Biraz da bu nedenle olsa gerek, ikinci, üçüncü romanlarda konu bulmakta, bulunan konuyu geliştirmekte zorlanırlar. Siz de durumlar nasıl?  Umut Tayan’da bilimsel ve mitolojik gizemler biter mi?

Umut TAYAN:

Yazınsal hünerlerle, belirlenen konu arasında çok bir bağlantı yok aslında. Tıpkı gülüşümüz gibi yazı yeteneği de şahsımıza özel ve kitap konusu ne olursa olsun bu hünerlerin kullanılacağını düşünüyorum. Sorunuzun ikinci kısmına gelecek olursam; biraz önce söylediğim gibi, aksiyon bölümlerini yazmaktan keyif aldığımı keşfettim. Bu sebeple, ilk kitaba kıyasla ikinci kitapta bilimsel veri ve mitolojik hikâyeleri biraz daha az kullansam da, okuyucuyu tatmin edecek kadar aralara serpiştirmeye dikkat ettim.  Yani bilim ve mitolojiden tamamen vazgeçmiş değilim.

Novelius:

Ambrosia’da ele aldığınız: yaşlanmama ve ölümsüzlük gibi sıra dışı konular, bugün değilse bile uzak gelecekte insanoğlunun gündeminde yer tutacak mıdır? Yoksa kurgu romanların ve filmlerin fantastik konuları olmaktan öteye geçmezler mi dersiniz? 

Umut TAYAN:

Günümüzden çok değil, 100 yıl öncesine baktığımızda insan ömrünün çok daha kısa olduğunu göreceksiniz. Bundan 100 yıl sonra da, şu an yaşadığımız ömrün çok kısa geleceğine emin olabilirsiniz. Modern tıp geliştikçe, insan ömrü de ona paralel olarak uzuyor. Bunun yanında yaşlılık algımız da çok değişti. Artık 60-70 yaşında olanları ihtiyar olarak değil, orta yaşlı olarak nitelendiriyoruz.

Ölümsüzlük konusu ise biraz daha karmaşık. Bedenimiz ölse dahi, bilincimizi sonraki nesillere aktarabilmenin yöntemleri şimdiden konuşulmaya başlandı. Gelecekte, bir bedene sahip olmadan ya da organik veya sentetik olsun farklı bir bedende var olabilme fikri, 10 yıl öncesine kıyasla artık çok daha mantıklı gelmeye başladı. Fantastik olmasa bile çoğu bilimkurgu kitapları da, insanları bu çılgın geleceğe hazırlamak ve geçişi bir nebze olsun yumuşatabilmek için yazılmaya ve elbette okunmaya devam edecek.

Novelius:

Müsaadenizle, yine Ambrosia incelememizden bir alıntıyla sorumuzu yöneltelim: “Ambrosia, Belçika’nın Brugge kentindeki Kutsal Kan Bazilikası’nın hemen önünde işlenen tuhaf bir cinayet sahnesiyle başlıyor. Sıradan birinin öldürülmesine dikkatler çekilirken, Kutsal Kan Bazilikasından İsa Peygamberin kanının bulunduğu bir şişe kaçırılıyor…” Gelelim sorumuza. Brugge kentini, meydanı, bazilikayı ve çevresini öyle güzel betimliyorsunuz ki, okurken, sizin oralarda uzun yıllar geçirdiğiniz hissine kapılıyor insan. Sahi, Belçika’da bulundunuz mu hiç? Bir yazarın, havasını solumadığı bir ülke ya da şehri, sadece kişisel araştırmalarından yola çıkarak kurgulaması, o şehrin dokusunu sanki o şehirde bir ömür geçirmiş gibi anlatması, bunun yapılabileceği gerçeği… Bizi hep heyecanlandırmıştır… Bu hususlar hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

Umut TAYAN:

Yazdığınız romanda tam ve doğru bir betimleme yapabilmek için, hikâyenin geçtiği mekânların görülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bir yapıya fotoğraftan bakmak demek, o fotoğrafı çeken kişinin gözünden görmek demektir. Ancak bir yazarın kendi gözüyle gördüğünü kâğıda dökebilmesi daha değerli. Fotoğrafta göremeyeceğiniz inanılmaz detayları bizzat görme şansınız daha yüksek.

Sorunuza gelecek olursak;  evet, Brugge’e gittim. Hatta kitapta geçen yerlerde yani Burg Meydanında, Piskoposluk Sarayı önünde uzun uzun oturup notlar aldım. Sonradan bakabilmek için onlarca fotoğraf çektim. Kutsal Kan Bazilikasının hemen önündeki kemerleri ayıran işlemeli sütuna sırtımı yasladım ve önümde uzanan eski Nüfus Müdürlüğü binasına ve ötesine bakarak kurguyu nasıl şekillendirebileceğimi düşündüm.

Novelius:

Mutlaka okumamızı önereceğiniz yazarları ve eserlerini sorsak, yanıtınız hangileri olurdu?

Umut Tayan’dan Kıymetli Tavsiyeler…

Umut TAYAN:

Klasikleşmiş eserleri söylemeye gerek bile görmüyorum. Onlar, iyi bir okurun baş tacı olmalı zaten. Klasikler dışında, popüler yazarlardan Andy Weir’in kitaplarını gerçekten hem içerik olarak hem de tarz olarak çok bilgilendirici ve aynı zamanda çok eğlenceli buluyorum. José Rodrigues dos Santos’un kitapları da detaylı araştırma yapıldığı ve kurgu için çok emek verildiği hemen anlaşılan kitapların başında geliyor. Bunların dışında; Aldous Huxley, Arthur C. Clarke ve Isaac Asimov da bilimkurgu severler için bulunmaz kaynaklardan.

Novelius:

Yazar adaylarına ve yazma heveslisi arkadaşlara, ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? Gerçi bu ağır ekonomik kriz ortamında, yazmak gibi zor bir işe heveslenmek, büyük bir yayınevinden eserim yayımlansın hayalleri kurmak, iyiden iyiye mucize olmaya başladı sanki. Siz ne dersiniz?

Umut TAYAN:

Dediğiniz gibi, şu zamanda bir kitap yayınlatabilmek için şartlar gerçekten çok ağır. Bırakın yeni yazar adaylarını, onlarca kitabı olan yazarlar dahi kitaplarını yayımlatmakta zorlanıyorlar. Ancak yazar adaylarına tavsiyem, şartlar ne olursa olsun yazmaktan vazgeçmemeleri. Dostoyevski, kitaplarını yazarken ülkesinde çok ağır ekonomik şartlar hüküm sürüyormuş. George Orwell bazı kitaplarını savaş ortamında kaleme almış. Hatta o kadar uzağa gitmeye gerek yok, Halide Edip Adıvar da Kurtuluş Savaşı yıllarında yazmayı hiç bırakmamış. Demek istediğim; bazen içinde bulunduğunuz ortam sizi olduğunuzdan çok daha yaratıcı yapabilir. Özellikle yokluk zamanlarında hayal gücünün ve düşünceleri kâğıda dökmenin depresyona karşı kuvvetli bir ilaç olduğunu düşünüyor

Novelius:

Okurlarınıza iletmek istediğiniz bir mesajınız varsa, son sözü size bırakalım… Röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için de sonsuz teşekkürler, onur duyduk… Dileriz yeni eserlerinizde de Novelius çatısı altında bir araya gelir, aynı heyecan ve şevkle onlar üzerine de fikir teatisinde bulunuruz.

Umut TAYAN:

Asıl ben teşekkür ederim, o onur bana ait. Novelius Edebiyatı gerek sosyal medya hesaplarından, gerekse internet sitesinden severek takip ediyorum. Kitap incelemelerinizde, genelin baktığı inceleme yöntemlerinin dışına çıkıp, çok daha farklı noktaları, gizli kalmış detayları bulup çıkarabilmeniz takdire şayan.

Yazar ve okur birbirinden ayrılmaz ve birbirlerini sürekli besleyen çok iyi iki dost. Birinin yokluğunda, diğerinin var olması düşünülemez bile. Bu anlamda benim de okurlarım arasında görünmeyen ama hissedilen bir bağ var. Buradan sizin aracılığınızla onlara ikinci kitabı beklemeye devam etmelerini öneririm. Eminim okurken çok ama çok şaşıracaklar.

07.08.2022 © Novelius Edebiyat

Umut Tayan Röportajı” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın