26.06.2022 © Novelius Edebiyat
Yayına Hazırlayan: Mehmet BAHÇECİ
Uzun zamandır röportaj yapmak istediğimiz değerli bir dostumuzla, Eğitimci ve Yazar Uğur Karabürk’le birlikteyiz. Konuğumuz hem mektepli hem de alaylı olarak nitelenebilir. Halen Türkçe Öğretmenliği mesleğine devam eden Uğur Karabürk, aynı zamanda edebiyat üzerine yayın yapan “Karanlık İzler” isimli youtube kanalını yönetmekte ve burada bizim de ilgiyle takip ettiğimiz birbirinden güzel işlere imza atmaktadır. Öykü ve yazılarıyla çeşitli dergilerde kendisine yer bulan konuğumuz, 2020 Kasım ayında Sapiens Yayınları tarafından okurlarla buluşturulan, “Cehennemde Kahvaltı” isimli fantastik romanın da yazarıdır.
Her şeye rağmen beni ayakta tutan yegâne şey, kuvvetle ihtimal edebiyattı.
Cehennemde Kahvaltı, Sapiens Yayınları, Sayfa:31
Novelius Edebiyat adına Mehmet Bahçeci:
Merhaba Uğur. Çok sık muhatap olduğun için belki de cevaplamaktan bıktığın o meşhur soruyu bir de biz soralım: nedir sendeki bu Jose Saramago aşkı? İyi bir Saramago okuru olarak, bu büyük yazarı hangi cümlelerle tanıtırsın bizlere? Körlük en iyi yapıtı mıdır mesela?
Uğur Karabürk:
Portekizli, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Jose Saramago ülkemizde daha çok Körlük kitabıyla tanınan bir yazar ve ben neredeyse külliyatını tamamlamış bulunmaktayım. İtiraf edeyim kendisini ilk okuduğumda “bu nasıl dil?” diyerek zorlanmıştım. Fakat okuyucu o dile kısa sürede alışıyor, bir noktadan sonra da artık keyif alma vaktine geçiyor. Tabii Saramago’yu sevme nedenim sadece dili değil, yazar çok özgün konuları, titizlikle oluşturduğu karakterlerle adeta donatıyor. Kitaplarında takıntılı karakterlere de sıklıkla rastlamak mümkün. Körlük en iyi yapıtı mıdır bilmiyorum ama benim en sevdiğim eseri odur. İkinci sıraya da İsa’ya Göre İncil eserini alabilirim.
Novelius:
Ah keşke hafızamdan silinseydi de, aynı zevkle bir kez daha bir kez daha okusaydım dediğin kitap ya da kitaplar?
Uğur Karabürk:
Birçok okur gibi ben de Dostoyevski okumayı çok seviyorum. Karamazov Kardeşler kitabını okuduğumda uzun süre böyle bir eser nasıl yazılabilir diye düşündüğümü hatırlıyorum. Yani Karamazov Kardeşler eserini bu listeye dahil ederim. Yine Dostoyevski’den Suç ve Ceza eserini tekrar tekrar okuyup farklı düşüncelere yelken açtığımı belirteyim. Öte yandan son olarak Fernando Pessoa’nın Huzursuzluğun Kitabı da aynı şekilde etkilendiğim bir eserdir. Tamamı olmasa bile bazen açıp birkaç sayfasını okurum.
Novelius:
Karanlık İzler YouTube kanalında yayınladığın “Yayınevlerini Geziyorum” Serisini ilgiyle takip etmekteyiz. Bu seri devam edecek mi? Hâlâ bu serinin ilgi görmediğini düşünüyor musun?
“Yayınevlerini Geziyorum” serisinde üç bölüm yayınladım. Bu üç bölüm sayesinde yayın dünyasından çok değerli insanları tanımış olduk. Tabii ki zorluğu düşünülünce bu serideki videolar diğer videolar kadar sık gelmiyor. Ama bu seriye devam edeceğim. Hatta yakında yeni videolar gelecek, birkaç yayınevi ile konuştum. İlgi görme konusuna gelirsek, belki uzun vadede daha fazla izlenme alabiliriz.
Novelius:
Yazarlık hünerlerini geliştirmek namına ne tür okumalar yapmaktasın?
Uğur Karabürk:
Çok sevdiğim değerli yazar Metin Savaş bir gün bana eğer iyi yazar olmak istiyorsan çok farklı türde kitaplar okuman gerekir dedi. Ve ekledi; Sosyoloji, din, mitoloji, antropoloji, tarih, bilim gibi. Elbette hepsinden çok fazla kitap okuduğumu iddia edemem ama Metin Savaş’ın bu tavsiyesine uymaya çalışıyorum. Son zamanlarda yazma üzerine teori kitaplarını okumaya başladım. Örneğin Joseph Campell’dan Kahramanın Sonsuz Yolculuğu. Öte yandan nitelikli bulduğum roman ve hikâye kitaplarını yazar gözüyle okuyup notlar çıkarıyorum.
Novelius:
Madrabaz Kvaçi romanı, bugüne kadar en fazla hediye ettiğin romanmış. Biraz bahsetsene şu romandan, nedir senin nezdinde onu bu denli değerli kılan?
Uğur Karabürk:
Madrabaz Kvaçi, Gürcü Edebiyatından karakterin çok iyi işlendiği bir kitap. Bana kalırsa klasiklerin arasındaki yerini çoktan almış. Fakat gel gelelim çok bilinmeyen bir eser. Bu bizim ülkemizde mi böyle bilemiyorum. Kvaçi, hem yetenekleri hem de şansı sayesinde bir sürü beladan kurtulan ilginç ve aynı zamanda çok sempatik bir karakter. Kitap yapısı itibariyle bana Rus klasiklerini de anımsatıyor. Bu yüzden bu eseri çok seviyorum ve herkese ulaştırmaya çalışıyorum.

Novelius:
Yerli yazarlarımızdan birçok değerli ismi takip ettiğini biliyoruz ama sanki Orhan Pamuk’a ve eserlerine ayrı bir önem veriyorsun… Bizim tespitimize göre, Sayın Pamuk, kimi okurlarca adeta bir duayen gibi değerlendirilirken, kimi çevreler ise (yazarlığı anlamında tabii) ağır eleştiriler yöneltebiliyor. İyi bir Orhan Pamuk okuru olarak neler söylemek istersin, nedir bu işin aslı astarı?
Uğur Karabürk:
Orhan Pamuk ülkemiz adına çok önemli bir yazar. Okurlar için edebiyat dışındaki polemikleri galiba edebi eserlerine bakış açısını etkiliyor. Bunun sonucunda da sevenler ve sevmeyenler olabilir. Ben Orhan Pamuk’un ilk olarak Kar kitabını okumuştum. Ülkenin içinde bulunduğu siyasi, politik ve sosyal durumu çok iyi özetlediğini fark ettim. Yeni Hayat kitabını da edebi açıdan oldukça estetik buluyorum. O kitapta insanı içine alan bir atmosfer var. Cevdet Bey ve Oğulları kitabı da üç nesil anlatısıyla hayli ilgimi çekmişti. Yazar, bir mimar gibi işliyor eserlerini. Galiba tüm bunlardan dolayı Orhan Pamuk okumayı seviyorum.
Novelius:
Beğenmediğin kitapları yarıda bıraktığın oluyor mu? Yoksa bitirmek için kendini zorlar mısın?
Uğur Karabürk:
Çok fazla olmuyor. Kitabı beğenmesem bile bitirmeye çalışıyorum. Çünkü kitapların devamında bazen hiç beklenmedik bir şeyle karşılaşabiliyorum. Eğer bir kitapla hiç mi hiç bağ kuramamışsam işte o zaman yarım bırakırım.

Novelius:
İlk kitabını yayınlatmak arifesindeki arkadaşlara neler tavsiye edersin? Yayınevlerinden henüz yeşil ışık alamamış olanlara, biraz da kendi tecrübelerinin yol göstericiliğinde, neler söylersin?
Uğur Karabürk:
Ülkemizde ne yazık ki ilk kitap yayımlatmak oldukça güç. Ben de bu zorlu süreçten geçtim. Ne yazık ki bazen nitelikli eser yazmak bile yayımlatmak adına yeterli olmuyor. Yazardan istenilen vasıflar artıyor da artıyor. Bu hususta verebileceğim en önemli tavsiye galiba doğru yayınevine ulaşmak olacaktır. Yazdığınız dosya hangi yayınevine daha çok uygun, bunu tespit etmeniz gerekiyor. Tabii çok acele etmemek de size artı sağlayabilir. Ve diğer bir önemli nokta ise pes etmemek. Çünkü pes edenlerin listesi de epey kalabalıktır. 😊
Novelius:
Üslup mu yoksa konu mu, bir eseri, eser olmaktan şaheser olmaya terfi ettirir? Cehennemde Kahvaltı romanını yazarken, hangisini önceledin?
Uğur Karabürk:
Benim için her ikisi de önemlidir. Cehennemde Kahvaltı eserimi yazarken ilginç bir konu yakalayıp onu akıcı bir dil ile okurlara sunmak istedim. Son zamanlarda edebi camiada “artık her şey yazıldı, önemli olan onları nasıl anlatacağımızdır,” gibi bir cümle sıklıkla kullanılıyor. Ben buna pek katılmadığımı söyleyebilirim. Benzer temalar, benzer konular işlense de her insanın hayatı kendine özgüdür. İyi bir üslup, özgün konu ile şaheser olabilir.
Novelius:
Yazma motivasyonlarını korumaları, hatta artırmaları için yazarlara ve hepsi birer yazar adayı olan okurlara neler önerirsin? Yazarken, iyi yazıyorum diyerek umutlandığın ya da tam tersi hislere kapıldığın oluyor mu?
Uğur Karabürk:
Öncelikle ben yayımlanmasa bile yazdığım metinlerle saatlerce uğraşmaktan epey keyif alıyorum. Yazdığım metin bitmişse ya da önemli gördüğüm bir noktaya gelmişse sesli okuma yaparım. Hatta edebi bilgisine güvendiğim birkaç arkadaşıma yollar, yorumlarını beklerim. Öte yandan beğenmediğim ya da içime sinmeyen yazılarım da oluyor. Onları ya biraz bekletirim ya da vazgeçerim. Eğer motivasyonum düşmüşse Jack London gibi yazarların hayatlarını tekrardan okurum.
Novelius:
Bugün geldiğin noktada, Cehennemde Kahvaltı için yapılan yorumlardan memnun musun?
Uğur Karabürk:
Cehennemde Kahvaltı kitabım için çok olumlu yorumlar aldım. Tabii ki bu beni mutlu etti. Hatta çok değerli Sabri Gürses’in yazmaya devam etmelisin yorumu motivasyonumu yükseltti. Fakat her zaman söylediğim gibi yapıcı eleştirilere her zaman açığım. Her okuyucudan her kitabın beğenilmesini istemek de ütopya gibi bir şey olsa gerek. İleride Cehennemde Kahvaltı kitabımın devamını da yazmak istiyorum.
Novelius:
Yüzdeye vuracak olsaydın, yazmak sanatının ne kadarı yetenek ne kadarı çalışmaktır?
Uğur Karabürk:
Bu soruya dört yıl önce cevap versem bambaşka şeyler söylerdim. Şu andaki fikrime göre, yazma konusunda yetenek kısmını epey düşük görüyorum. Oran verirsem yetenek %10 derim. Çalışmak ise %90’dır. Tabii ki az olan o yetenek kısmını çalışarak yükseltebiliriz.
Novelius:
Sapiens Yayınları’ndan Semih Doğan Bey’le yaptığınız lansman söyleşinizde, Cehennemde Kahvaltı için şu meyanda bir cümle kurmuştun: romanındaki genel atmosferi, İranlı büyük yazar Sâdık Hidayet’in eserlerindeki genel atmosfere benzetiyordun. Aslına bakarsan, bizim fikrimiz, Mihail Bulgakov eserlerini daha çok andırdığı yönünde. Usta ile Margarita, Şeytanname gibi eserlerini bu anlamda sayabiliriz. Gerek seçtiğiniz konulardaki mistik ve fantastik unsurlar gerekse kahramanlarınızı bir mekândan başka bir mekâna koşturuşunuz, dahası, roman boyunca ortaya çıkan gizemli karakterler… Tüm bunları bu başlık altında değerlendirebiliriz. Belki de Bulgakov eserlerini farklı bir gözle incelemeye başlarsın Sevgili Uğur. Ne dersin?
Uğur Karabürk:
Doğru bir tespit olduğunu düşünüyorum. Bulgakov sevdiğim yazarlardan bir tanesidir ve bilinçaltıma işlemiş olması da muhtemel. Hatırlıyorum, birkaç okuyucu yorumunda da bunlardan bahsetmişti. Yalnız benim şöyle bir düşüncem daha var. Cehennemde Kahvaltı kitabını genel anlamda iki bölüme ayırırsak ikinci bölüm için Bulgakov benzetmesi doğru olur. Oldukça hareketli, merak unsuru yüksek, biraz mistik ve fantastik. Fakat ilk bölüm için oldukça karamsar atmosferin olduğunu ikinci bölüme göre yavaş hareket ettiğini vurgulamalıyım.
Novelius:
Geldik son ve en önemli soruya. Fakat önce en içten teşekkürlerimizi sunmak istiyoruz. Edebiyat dünyamıza kattığın tüm güzellikler için sağ ol. Röportaj teklifimizi kırmadığın ve birbirinden bezdirici sorularımıza tahammül gösterdiğin için de ayrıca teşekkürler.
Sevenlerine ve okurlarına, üzerinde titizlikle çalıştığını bildiğimiz yeni romanın hakkında neler söylemek istersin? İsim düşündün mü mesela?
Uğur Karabürk:
Böyle değerli sorularla hazırlanmış bir röportajda yer aldığım için ben de size teşekkürlerimi sunarım.
Yeni romanımın yazımı bitti diyebilirim. Yine Cehennemde Kahvaltı gibi novella tarzında bir eser. Fakat üslupta değişikliğe gittiğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Diyalogların, ara sözlerin, devrik cümlelerin fazlaca olduğu özgün bir metin hazırlamaya çalıştım. Olaylar neredeyse tek mekânda geçiyor. Tabii yine ilginç bir konusu var. İsmi belli ama şu an sürpriz olsun. Kitabın ismiyle ilgili sadece şöyle bir ip ucu verebilirim. Biraz uzun bir isim ve beş kelimeden oluşuyor.
Bu güzel sorularınız için tekrardan teşekkürlerimi iletiyorum. Yakın zamanda yine görüşmek dileğiyle…
26.06.2022 © Novelius Edebiyat
“Uğur Karabürk Röportajı” üzerine bir yorum