turhan yıldırım

Röportaj: Turhan Yıldırım | Mehmet Bahçeci

02.07.2023 © Novelius Edebiyat

novelius edebiyat Yeni öykü kitabı Modern Soslu Postmodern Makarna ile okurlarını selamlayan Turhan Yıldırım‘la beraberiz. Yazarımıza, hem çiçeği burnunda kitabıyla ilgili sorularımız olacak hem de edebiyatın sahasına giren konularla ilgili merak ettiklerimizi sormaya çalışacağız.

Turhan Yıldırım | Mehmet Bahçeci Röportajı

Mehmet BAHÇECİ: O klasik soruyla başlayalım. Turhan Yıldırım kimdir?

Turhan YILDIRIM: Yazmaya ilk olarak şiirle, özellikle de akrostiş şiirle başlamış bir yazar olarak kendimi tanımlayabilirim. İlk şiirimi yazdığımda sanırım 11-12 yaşlarındaydım. Ebola salgınında Afrika’da ölen çocuklar için yazmıştım. Sonrasında yirmili yaşlarımın başında yeniden yazmaya başladım, bu seferkiler ise bir cümlelik akrostişlerdi. Yani ta o zamandan zihnim biçimle çalışıyormuş. Sonrasında da düzyazı şiir yazmaya başladım. Yirmi yedi yaşındayken değerli yazar Mario Levi’nin atölyesinde dümeni öyküye kırdım. İlk öykülerim o zamanın dergilerinde yayımlandı. Devamında uzunca bir yaşam arası girdi. Askerlik, iş bulma vs. derken kendimi yazmaktan tamamen kopmuş halde buldum. 2018 yılında 1000Kitap sitesiyle tanıştım ve orada moderatör oldum. Kitaplar için yazdığım incelemelerin kurguyla iç içe geçtiğini gördüm. Böylelikle öyküye yeniden geri dönüş sürecim başladı. Ardı ardına metinler kaleme aldım. Ayrıca pandemi süreci başında Youtube kanalımı açtım. Bu kanala halen devam ediyorum ve burada üç yüzü aşkın video yayımladım. Çeşitli antolojilerde öykülerimle yer aldım. Pandemi döneminin devamında da ilk dosyamı tamamladım. 2021 yılında ilk öykü kitabım Kara Gergedan Edebiyatist Yayınevi tarafından yayımlandı. Bu yılın mayıs ayındaysa İthaki Yayınları tarafından ikinci öykü kitabım Modern Soslu Postmodern Makarna yayımlandı.

Mehmet BAHÇECİ: Modern Soslu Postmodern Makarna ikinci kitabınız. Yazım ve yayımlatma safhalarında ne gibi zorluklarla karşılaştınız? İthaki Yayınları ile olan yol arkadaşlığınıza da değinerek cevaplarsanız seviniriz.

Turhan YILDIRIM: Öncelikle yazım kısmına değineyim. Zihnim çoksesli çalışıyor. Adeta karnaval yeri gibi olan beynimin içindekileri metne yeterince aktarabilmem için postmodern teknikleri kullanıyorum. Postmodern edebiyatın parçalı, çoklu yapısı öykülerime uyuyor. Bunun haricinde kitabımda politik-toplumsal beş öykü var. Bu metinleri tarihin acı gerçekliklerinden kurgulayıp kaleme aldım. Özellikle bunları kaleme alabilmek hem duygusal manada hem de yazım olarak oldukça zorlayıcıydı. Burada da kimi öykülerde büyülü/harikulade gerçeklik (real maravilloso) yardımıma yetişti. Ayrıca kitabımın ikinci bölümünde küçürek öyküler de var. Bu kadar kısa yazımın da kendine has zorlukları mevcut. Yayımlatma kısmına da değinirsem, dosyam için yayınevine başvurduktan sonra onaylanma süreci altı ayı buldu. Devamında da beş aylık bir dönemden sonra eserim yayımlandı.

Mehmet BAHÇECİ: Şıp, yeni kitabınızdaki en sevdiğim öykülerin başında geliyor. Keza Radyo Motivasyon ve Esarete On Dört Kala‘yı da çok çok severek okuduğumu söylemeliyim. Beyaz yakalı, kentli diye tabir edebileceğimiz insanların sorunlarına, sistem içerisindeki sıkışmışlıklarına değindiğinizi görüyoruz bu öykülerinizde… Profesyonel mesleğiniz gereği bir parça kendinizi ve kendi duygularınızı anlattığınızı da söyleyebilir miyiz bu öykülerde?

Turhan YILDIRIM: Aslına bakarsak “Şıp”ın önemli bir kısmı kendi hikâyem. Kronik alerjik rinit hastasıyım. O şıp sesini ömrüm boyunca yaşadım ve halen yaşamaya devam ediyorum. O öyküyü yaklaşık olarak on yıl önce “ben” anlatıcıyla yazmayı denemiş fakat başaramamıştım. “Şıp”ı bir durum olarak da yıllardır yaşadığı için zihnim, bu öykünün içeriğini unutmayıp uzun zaman sonra bu sefer “sen” anlatıcıyla kaleme aldı. Diğerlerindeyse kendimden çok, gözlemlediğim beyaz yakalılar ve metropol bulunuyor. Kendimi öncelikle iyi bir gözlemci olarak niteliyorum. Harekete dayalı, çok sayıda insan ve mekân gördüğüm bir işim var. Ondandır ki gözlem saham oldukça geniş. Bunca kalabalığın olduğu, kaosun hiç bitmediği İstanbul’u ve insanını yazmak, öykücülüğümün en önemli yapıtaşlarından biri.

Mehmet BAHÇECİ: Onat Kutlar şüphesiz büyük bir isim. İshak öyküsü, Gogol‘ün meşhur Palto‘su gibi bir etkiyle ülkemiz öykücülerine ilham vermeye devam ediyor. Siz de usta yazarı unutmamış, İshak’ın Çığlığı isimli öykünüzde büyük yazarı anmışsınız. Nasıl doğdu bu öykü? Onat Kutlar‘ın sizde yarattığı çağrışımlara da değinerek anlatırsanız seviniriz.

Turhan YILDIRIM: “İshak’ın Çığlığı” kitabımın politik-toplumsal öykülerinden biri. Temelde, Onat Kutlar’ın katledilişini, “İshak” öyküsünün kasvetli atmosferiyle ve ishakkuşunun sesiyle bütünleştirerek anlattığım bir öykümdür. Bu metnimle “İshak” öyküsü arasında metinlerarasılık yoğun şekilde bulunmaktadır. İshak da yer alan her öyküyü çok değerli buluyorum. Özellikle “Kediler” öyküsünün yeri bende ayrıdır. Edebiyatımızda büyülü gerçekçilik türü adına en önde gelen kitaplardan biri İshak. Onat Kutlar’ın kalemi benim için oldukça özeldir.

Mehmet BAHÇECİ: Çoğu öykünüzde ciddi meselelere, daha doğrusu toplumsal yaralarımıza değindinizi görüyoruz. Mesela, Adnan Gerger ustamıza ithaf ettiğiniz Küle Susamışlar bu başlıkta zikredebileceğimiz bir öyküydü… Buradan hareketle iki sorum olacak. Birincisi, bu tip öykülerle ilgili size yansıyan okur geri dönüşleri hangi merkezde? İkincisi de, yazarların politik ve toplumsal konularla ilgili mutlaka bir duruşu olmalı mı? Ne dersiniz?

Turhan YILDIRIM: Kitabımda, okurların en çok duygusal bağ kurduğu ve olumlu tepki verdiği metinler, politik-toplumsal olarak nitelendirdiğim beş öykü. Yazarların toplumsal hafızayı canlı tutmak gibi bir görevlerinin olduğunu düşünüyorum. Kitlelerin hafızası doğal olarak kolayca unutmaya meyilli. Geçmişin acılarını, yaşanan kötülükleri, ayrımcılıkları, haksızlıkları unutturmayacak kişilerse sanatçılardır. Bir yazar olarak da öykülerimde, hem bugünün güncel sorunlarını hem de geçmişin acılarını kaleme alıyorum.

Mehmet BAHÇECİ: Kartal Kitap Fuarı’ndasınız. Orada ortam nasıl? İçeriden bir bakışla bu tür organizasyonların yazarlar nezdindeki öneminden bahseder misiniz?

Turhan YILDIRIM: Kartal Kitap Fuarı’na yazar olarak başlangıcından beri üç senedir katılıyorum. Bu seneki fuarda söyleşim de vardı, benim için çok daha özel geçti. Bunu tüm samimiyetimle söyleyebilirim ki TÜYAP dahil İstanbul’daki en iyi kitap fuarı Kartal’da yapılıyor. Bunda KE dergisinin ve organizasyon ekibinin önemli bir payı var. Her sene çok güzel söyleşiler gerçekleşiyor. Kartal halkı da ciddi bir ilgi gösteriyor fuara. Ayrıca yayınevi çeşitliliği, fuar alanının konumu, oldukça başarılı bir şekilde konumlandırılmış söyleşiler ve imza etkinlikleriyle gayet zengin geçiyor Kartal Kitap Fuarı. İyi organize edilmiş fuarları, yazarın okuruyla buluşması adına önemli etkinlikler olarak görüyorum. Ama tabii ki burada organizasyonun doğru yapılması oldukça önem arz ediyor.

Mehmet BAHÇECİ: On bine yaklaşan abonenizle uzunca bir süredir YouTube‘da içerik üretiyorsunuz. Videolarınzla henüz tanışmamış okurlarınızı düşünerek YouTube çalışmalarınızı, burada neler yaptığınızı ve neler yapmak istediğinizi anlatır mısınız?

Turhan YILDIRIM: En başından itibaren YouTube kanalımı okumak ve yazmaya dair bir edebiyat atölyesiymiş gibi kurguladım. Yaptığım kitap incelemeleri oldukça detaylıdır. Ayrıca sadece nitelikli okumaya dair değil yazmanın kendisine yönelik de pek çok video çektim. Anlatım teknikleri, edebi dönemler, akımlar gibi edebiyatın hemen her alanına dair videolar yayımladım. Gelecekte de şu anki kurguladığım yapıyı aynı şekilde devam ettirmek istiyorum.

kara gergedan
Yazarın ilk kitabı: Kara Gergadan

Mehmet BAHÇECİ: Edebiyat üzerine konuşmaktan mı, yoksa yazmaktan mı daha çok keyif alıyorsunuz diye sorsam?

Turhan YILDIRIM: Kesinlikle konuşmaktan çok daha keyif alıyorum. Beni tanıyan yazar ve okur arkadaşlarım çok iyi biliyorlar ki yedi gün yirmi dört saat susmaksızın edebiyat konuşabilirim. Belki mübalağa ediyorum ama işin konuşma kısmı çok zevkli ve besleyici. Yazmaksa her seferinde yeniden bir doğum yapmak gibi, oldukça sancılı bir süreç geçiriyorsunuz. Tabii ki yazmanın da ayrı bir lezzeti var ama yine de ben konuşmanın tarafındayım.

Mehmet BAHÇECİ: Ben sizin çok geniş bir yazar ve eser dağarcığına sahip olduğunuzu düşünüyorum. O büyük hazineden kimleri ve hangi eserleri önerirsiniz bizlere?

Turhan YILDIRIM

Turhan YILDIRIM: Kitabımda yer alan öykülerimde de görülebileceği gibi metinlerarasılığı kullanarak çok sayıda kitaptan, karakterden ve yazardan bahsediyorum. Zihnimde yaşayan kocaman bir kütüphane var. Bunların arasında benim için en özellerinden bahsetmeye çalışacağım. Afrika Dansı, Yanık Saraylar, Yapraklar Evi, Ulysses, Finnegan Uyanması, Ağaca Tüneyen Sweeny, Kılları Yolunmuş Maymun, Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, Yaralısın, Kara Kitap, Suskunlar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Beş Şehir, Tutunamayanlar, Oyunlarla Yaşayanlar, Dalgalar, Niteliksiz Adam, Vergilius’un Ölümü, Körleşme, Biri Hiçbiri Binlercesi, Düşüş, Terra Nostra, 2666, Yüzyıllık Yalnızlık, Bu Dünyanın Krallığı, Pedro Paramo, Anayurt Oteli, Ses ve Sus, Kör Baykuş, Yaşamın Ucuna Yolculuk, Bakışsız Bir Kedi Kara, Teneke Trampet, Kapıların Dışında, Godot’yu Beklerken, Molloy, Malone Ölüyor, Adlandırılamayan, Tristram Shandy, İshak, Göçmüş Kediler Bahçesi, Döşeğimde Ölürken, Ses ve Öfke, Yaşam Kullanma Kılavuzu, Kayboluş, Kış Yolculuğu ve Peşindeki Öyküler, Değişme, Biçem Alıştırmaları, Yazmak Eylemi, Zamanımızın Bir Kahramanı, Öykü Uçları.

Mehmet BAHÇECİ: 2021’de Edebiyatist‘ten çıkan Kara Gergedan‘ı, geçtiğimiz günlerde İthaki‘den çıkan ve yine bir öykü seçkisi olan Modern Soslu Postmodern Makarna izledi. Üzerinde çalışmakta olduğunuz dosyalarınızdan bahsedelim biraz. Heybede başka neler var? Gelecekte Turhan Yıldırım imzalı ne tür kitaplarla karşılacağız?

Turhan YILDIRIM: Üçüncü öykü dosyamı bitirmeye çok az kaldı. Bunun yanında dördüncü öykü dosyası için yazdığım öyküler, bir roman dosyası ve bir de şiir dosyası var. Kısacası oldukça üretken bir dönemden geçiyorum.

02.07.2023 © Novelius Edebiyat

Bir Cevap Yazın