erdinç gültekin

Öykü: Küçük Patron

01.10.2023 © Novelius Edebiyat

Yazar: Erdinç GÜLTEKİN

KÜÇÜK PATRON – ERDİNÇ GÜLTEKİN

edebiyat Çöpleri eşeleyen çocuklar vardır, yaşları on altı, on yedi olup da on iki, on üç gösteren. Bizim küçük patronun yaşı ise on dokuzdur. Lakin duruşu, bakışı, oturuşu, yürüyüşü kırkını çoktan devirmiştir. Fiziği de bu devirişi desteklemektedir. Küçük patronu yolda görseniz, “a maymun!” deyip önüne fındık, fıstık atarsınız. Kilolu bir maymundur o. Omuzları dardır. Göğüsleri ve o koca göbeği epey sarkıktır. Götü de kocamandır, kazan gibidir götü. Dudakları kalındır. Buna rağmen diliyle burnunun ucuna dokunduğunu görenlerden biri de benim. Kıvırcık saçları alnının neredeyse ortalarından başlayarak fışkırır. Burun delikleri baca deliği gibidir. Düz kaşları başparmağı kalınlığındadır. Esmer yüzü çillidir. Kendisine çok yakıştığını düşündüğünden top sakal bırakır. Ağırlığı yüz otuza, boyu bir yetmişe yakındır. Onun için kareden bozma ters üçgen diyebiliriz.  
Küçük patron işletmeye ayda iki ya da üç uğrar. Kafasının pek basmadığı hesapları kontrol eder. Benzer soruları vardır, onları sorar. İşçilerin kimini haşlar, kimini okşar. Babası, dedesi yaşındaki memurlarla oynaşmayı, onları terletmeyi sever. Bir saatlik ziyaretinin sonunda dedesinin kendisine hak gördüğü harçlığı alır ve bir yıl sonra kesinlikle değiştireceği spor arabasına atlayıp kaybolur.
O gün acelesi vardı küçük patronun. Çay, çorba işlerine bakan gence: “Oğlum çabuk çabuk! İhaleye yetişeceğim. Bana şöyle ayaküstü atıştırılacak bi şeyler kap getir. Getir işte oğlum bi tabak pilav, haşlama, etli kuru, ezme, salata, varsa cacık, bi porsiyon tatlı, cevizli baklava olabilir. Ha bide söyle ekmeği bol koysunlar.”

erdinç gültekin


Küçük patronun atıştırmasıdır bu. Tabi bu atıştırmanın bir de çıkartması vardır. Bu da bizim en korktuğumuz şeydir. Neden şirkete uğramadan önce işini görmez? Neden her gelişinde şirket helâsını ziyaret etmeden gitmez diye söylenip dururuz.
Dışkı bu lavanta kokacak değil, lakin küçük patronun kokusu bir boğayı bile harcayabilir.  Acelesi olmasına karşın ayakyolundan yirmi dakika kadar çıkmadı küçük patron. Kapının açılmasıyla birlikte koku ziyaretçi salonuna, odalara doluşmaya başladı. Temizlik işçisi kadın, muhasebeci Ramazan Bey’e yalvarmaya başladı. “Aman Ramazan Efendi senin şu kokundan sıkıver. Şimdi yığılıp kalacağım.”
Ramazan Bey, boynuna anca bir iki pıs sıktığı şişeciği iç cebinden çıkarıp sağda solda hızla gezdirdikten sonra, söylene söylene odasına geçti. Bir dakika sonra küçük patron geldi. Tatsız bir ifadeyle havayı koklamaya başladı. Üçüncü beşinci koklayıştan sonra sordu:
“Kim sıktı bu kokuyu?”  
“Ramazan Bey’in parfümü” dedim, sıkılarak.  
Küçük Patron muhasebe odasına şöyle bir göz atıp: “Hayret bir şey ya!” dedi.  
Bozulmuştu küçük patron. Hayret dediği şey bizlerin bok kokusundan rahatsız olmamızdı. Bakışları, ses tonu ulan siz kimsiniz diyordu, siz kimsiniz benim bok kokumdan rahatsız oluyorsunuz? Sonra Ramazan Bey’in duyacağı bir sesle, neredeyse bağırarak:


“Patronunun kokusunu beğenmeyen adam burada çalışmasın.”

Bu sözleri söylerken, eli belinde bağlı, omuzlarına gömülü boynunu yukarılara kaldırmaya çalıyordu.

EKİM 2006, Erdinç Gültekin

S O N      

Erdinç Gültekin’den daha fazla öykü okumak için lütfen tıklayınız…

01.10.2023 © Novelius Edebiyat

Bir Cevap Yazın