ÜMİT YABAN

İlk Ümit: Selahattin Anatürk – Ümit Yaban

30.09.2023 © Novelius Edebiyat - Ümit Yaban

“Eleştirilme beni üzmez. Ben doğru eleştirilere ve yönlendirmelere her zaman açık biriyimdir. Eğer bu konuda alınganlık gösterseydim okurun yüreğine dokunan öyküler ortaya çıkmazdı.”

SELAHATTİN ANATÜRK

edebiyat Ah ilk kitaplar, sanki yazandan bir parça kopacak da evrende yıldız gibi parlayacakmışçasına müstesna bir öneme sahiptir. Bu önem hem yazarlar hem de edebiyat tarihi için geçerlidir. Bu heyecana ortağız ve zevkle görünürlüğüne katkı sunmayı kendimize görev addediyoruz.

Röportaj: Selahattin Anatürk – Ümit Yaban

Ümit YABAN: Sayın Selahattin Anatürk, ilk kitabınız Samutu kutlarım. Ayrıkotu Kitap’tan elimize geçti. Okurun beğenisini toplayan öykülerle tanıştık, tebrik ederim. Öncelikle merak ettiğim sizsiniz, edebiyatla kurduğunuz ilişkiye de değinerek kendinizi tanıtır mısınız? Selahattin Anatürk kimdir?

Selahattin ANATÜRK: 1985 yılında Antalya’da doğdum. Orta öğrenimimi Kemer Lisesi’nde tamamladım. 2007 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tarih bölümünden mezun oldum. 2010 yılında aynı üniversitenin Orta Çağ Tarihi kürsüsünde yüksek lisansımı tamamladım. Ardından Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Pedagojik Formasyon programını tamamlayarak Tarih öğretmenliği diplomasını almaya hak kazandım. 15 yıldır öğretmenlik yapıyorum. Evliyim ve İstanbul’da yaşıyorum. Edebiyatla kurduğum ilişki ise çocukluğumdan itibaren etrafımdaki büyülü atmosferi dikkatle gözlemlemem ve bu atmosferi edebiyatın kıvrımlı yollarında başka dünyaları kurarken teker teker çağırmam. Kısacası çocukluğumda ekilen çeşit çeşit tohumların yetişkin olduğumda edebiyatla meyve vermeye başlaması yadsınamaz bir gerçek diyebilirim.

ÜMİT YABAN
Ümit Yaban, İlk Ümit Röportaj Serisi on dördüncü bölümde Yazar Selahattin Anatürk’ü ağırlıyor…

Ümit YABAN: Yazma yolculuğu nasıl başladı? Yolda bir atölye ya da editörden destek aldınınız mı? Bu yolculuğa yeni çıkanlar için tavsiyeleriniz nelerdir?

Selahattin ANATÜRK: 2021 yılının Eylül ayında öykü yazmak ya da en azından yazma konusunda yeteneğimi sorgulamak amacıyla Edebiyatist Yazarlık Atölyesi’ne başladım. Atölyeye başlamadan önce edebi nitelikli hiçbir yazma eyleminde bulunmamıştım. Ama içimde uzun zamandır şu duyguyu barındırıyordum. Yazsam, iç dünyamı bir akarsuyun akıp yolunu bulduğu gibi bir kanala boşaltsam neler ortaya çıkar diye düşünüyordum. Düşüncem bir türlü eyleme geçmiyordu. Kendimde o gücü bir türlü bulamıyordum. Arkadaşlarımla birlikte oluşturduğumuz okuma kulübünde uzun zamandır hem yerli hem de yabancı birçok öykü ve roman okuyup, derinlemesine incelemiştik. Bu benim yazma yolculuğumu tetikleyen en büyük etken oldu. Atölyede ise daha ilk haftadan itibaren içimdeki dünyanın çağlayan bir ırmak gibi etrafa döküldüğü birçok öykünün vücut bulduğu bir süreç başladı. Yazmanın iyileştirici gücünü o an keşfettim ve bir daha bırakmamak üzere bu keyifli dünyaya adımımı otuz beş yaşında attım. Bu yolculuğa attığım adım hayata bu kez yüklerinden kurtularak başlamak gibi diyebilirim. Yeniden doğmak gibi… Enerjinizin ve ruhunuzun tuttuğu bir atölye, sizin hayal dünyanızın kıvrımlarında dolaşmaktan keyif alan ve içinizdeki potansiyeli çıkartmak noktasında sabırlı bir rehber ve hayalperest bir ruh haliyle dünyayı gözlemlemenizi tavsiye ederim. Bana göre yola bir yelpaze ile çıkmalarını öneririm. Yelpazenin her kıvrımında hikâyeler, karakterler, gizem, mekân, macera, üslup ve size özgü bir dil olmalı. Üslubunuz sizin parmak iziniz olmalı. Kimseye benzeme kaygısı gütmemelisiniz. Ayrıca yazma eyleminin sürekliliğinin yazarı geliştirdiğine ve diri tuttuğuna inanıyorum. İstikrarlı olmalı ve yolun uzunluğundan korkmamalısınız.

SELAHATTİN ANATÜRK

Ümit YABAN: Yazım ve yayınevi bulma safhalarında zorluklarla karşılaştınız mı? Kitabınızı raflarda gördüğünüz o ilk ân neler hissettiniz?

Selahattin ANATÜRK: Yazım ve yayınevi bulma safhalarında genelin aksine hiç zorluk yaşamadım. Ben çok şanslıydım. Dosyamın tamamen titizlikle hazırlanma ve her aşamasında kontrol süreçlerinden geçmiş olması işimi çok kolaylaştırdı. Ayrıkotu Yayınevi‘ne tüm şartlara riayet ederek gönderdiğim dosyamın yaklaşık iki hafta içinde okunduğunu ve yayımlanma için olumlu dönütler vererek benimle iletişime geçmeleri, ardından keyifle devam eden editörlük, dizgi, mizanpaj, kapak tasarımı gibi zevkli ve bir o kadar da heyecanlı sürecin başlaması bu zorlu basamakları kolayca ve başarılı bir şekilde atlamamı sağladı. Kitabımı raflarda gördüğüm o an çocuklar gibi sürekli tebessüm ettiğimi, kalbimin hızlı hızlı çarptığını itiraf etmeliyim. Yayımlandığını gördüğümde ve kitabı elimde tuttuğumda onun sayfalarını uzunca koklayıp, kahve eşliğinde öykülerimi ağır ağır okuduğumu anımsıyorum. Kendi yazdığım öykülerin satırlarında dolaşırken, ılık bir bahar sabahı nisan yağmurlarının altında en güzel çiçeklerin kokusunu içime çekiyormuşum gibi hissettim. Biraz da üşüyordum tabi…

Ümit YABAN: Günlük yazma rutininiz var mıydı? Malum yaşam büyük bir koşuşturma, bu koşturma arasında yazmaya günlük ne kadar zaman ayırabiliyordunuz?

Selahattin ANATÜRK: Günlük yazma rutinim yok. Yaşamın koşturmacası dışında uygun zaman yaratsam bile benim yazma ilhamımın gelmesi gerekir. Geldiği an koşturmaca ya da kaos her ne olursa olsun bir kenara bırakıp kendi kabuğuma çekilip sancılı fakat yaratımın her türlü zorluklarını göze alarak eseri oluşturmaya başlarım. Bu üç ya da beş saat aralığında süren yoğun yazma süreci benim için en özel ve gizemli anlardan biridir diyebilirim.

Ümit YABAN: Eleştirilme sizi üzüyor mu? Düzeltilerek gelişeceğine inananlardan mısınız?


Selahattin ANATÜRK: Eleştirilme beni üzmez. Ben doğru eleştirilere ve yönlendirmelere her zaman açık biriyimdir. Eğer bu konuda alınganlık gösterseydim okurun yüreğine dokunan öyküler ortaya çıkmazdı. Önemli olan bütüncül olabilmek. Doğru kişilerden doğru dokunuşlar noktasında yardım isteyebilmek. Bu konuda en büyük şanslarımdan birisi sevgili yazar ve editör Bahar YAKA olmuştur. Ona buradan her zaman her an yanımda olduğu için teşekkür etmek isterim.

selahattin anatürk
Selahattin ANATÜRK

Ümit YABAN: Mesleğiniz ile ilintili yazılarınızı internetten takip edebiliyoruz. Hepsi çok değerli. Eğitiminiz kelimeleri seçiminizde, mesleğiniz ise mekân, olay çeşitliliğinde ayırt edici fark yaratmış tebrikler. Öykülerinizdeki gerçekçi kurgunuz mesleğinizin, çocukluktan bu yana gelen gözlem yeteneğinizin etkilerini mi? Yılların mesleki birikiminin yazılarınızdaki katkılarından bahsedebilir misiniz?

Selahattin ANATÜRK: Ben bir öğretmenim ve öğrencilerime hayallerine kavuşmaları için yeteneklerine en uygun yolculuğun ne olduğunu onlara göstermeye çalışıyorum. Yol uzun ama yürümeye değer olduğunu anlatıyorum. Yola çıkmadan önce ayrıca heybelerine bol bol kitap koymaları gerektiğini söylüyorum. Montaigne, “Ben kitaplarımı değil kitaplarım beni ortaya çıkarmıştır.” diyor. Bu cümleyi ilk okuduğumda üzerinde uzun uzun düşündüm fakat mantıklı bir çıkış yolu bulamamıştım. Oysaki yazdığımız bir eserle yeniden doğduğumuzun haklılığını “Samut” adlı öykü kitabımı elime aldığımda anladım. Yeniden, yeniden ve yine yeniden doğmak için ben yukarıda da bahsettiğim gibi mesleğimin gerekliliği olan çocuklarla her gün çocuk kalmaya devam edeceğim. Kendi çocukluğumun büyülü atmosferini ve öğretmenliğin ilham verici gücünü birleştirerek daha nice karakter, mekân, olay çeşitliliği, kurgu yaratmaya devam edeceğim.

Ümit YABAN: Kitaba ismini veren öykünüzü mü kendinize en yakın hissediyorsunuz? Sizden, anılarınızdan bir parça taşıyan öykü var mı?

Selahattin ANATÜRK: Kitaba ismini veren Samut öyküsünü kendime yakın hissetmek dışında suskunluğuyla öne çıkan bu karakterin tüm öykülerimdeki karakterlerin suskunluğunu temsil etmesiyle ön plana çıktığını söyleyebilirim. Tabi bu yönüyle benim için çok kıymetli bir yanı var. Tüm öykülerimde bir satırda olsa benim anılarımdan izler mutlaka var. Ama daha çok çocuk istismarı, kadın mağduriyeti gibi toplumsal konuları ele alırken hazin bir aşk öyküsü, kıskançlık, annesiz, babasız kalmanın insanlarda açtığı derin yaraların işlemeye, çok insana dair düşüncelere yer vermeye, hislere ve eylemlere parmak basmaya çalıştım. Kitabın adı olan Samut öykümü çocukken evimizin inşaatında çalışan sağır, dilsiz ve tüm yaradılışıyla suskun olan bir ustanın gözlerinin içinden söküp aldığımı söyleyebilirim. Bu çok güçlü bir duygu geçişiydi. Hala o günleri tüm diriliğiyle anımsıyorum. Zihnimin, hayal dünyamın, özgürlüğümün ve gözlem yeteneğimin filizlendiği ilk yer çocukluğumdu. Şimdi içinde bulunduğum şehirde yürürken, karmaşayı, içselleşen birçok duygumun tohumlarını ilk orada yeşerttim, büyüttüm ve usulca içime hapsettim. Kitabımın ismi Samut çocukluğumda, o inşaatta ve tüm tekinsiz anıların girdabında yüzüyormuşum gibi hissettiriyor. Bazen korkutuyor. Bununla beraber bu sözün tılsımlı bir tınısı var ve kitabın ‘suskun’ kahramanlarının ‘samut’ metaforuyla uyumlu olması da benim için çok anlamlı.

Ümit YABAN: Türk ve Dünya Edebiyatından takip ettiğiniz isimler, hayranlık duyduğunuz yazarlar kimler?

Selahattin ANATÜRK: Her yazar çok kıymetli fakat ilham aldığım bazı yazarlar; Ayfer TUNÇ, Melisa KESMEZ, Bahar YAKA, Nurhan SUERDEM, Mine SÖĞÜT, Akın ÇOKUĞURLUEL, Bülent ÇALLI, Burhan SÖNMEZ, Erhan SUNAR, Mevsim YENİCE, Banu ÖZYÜREK, Gamze Arslan, Arzu UÇAR, Halil YÖRÜKOĞLU, Peter STAMM, David DIOP, Claire KEEGAN, Robert SEETHALER, Alberto Barrera TYSZKA, Ahmed SAADAVİ, İsmail KADARE, Mario BELLATİN, Maksat NUR, Arundhati ROY, Jefrey EUGENİDES’dir. Bu güzel söyleşi için size ve ekibinize çok teşekkür ederim.

Ümit YABAN: Sorularımla okuyanların hem sizi daha iyi tanıması hem de kendi kafalarındaki soru işaretlerine bu yoldan geçmiş birinden cevap bulmalarını diledim. İkinci kitabınızı heves ile bekliyorum. Gönlünüze, kaleminize layık ömrünüz olsun. Teşekkürler.

“İlk Ümit” Röportaj Serisinin Diğer Bölümleri İçin

Lütfen Tıklayınız…

30.09.2023 © Novelius Edebiyat

Bir Cevap Yazın