ümit yaban

Öykü: Karınca T’nin İkili Yaşamı

22.03.2023 © Novelius Edebiyat

Yazar: Ümit YABAN

Karınca T’nin İkili Yaşamı, Ümit Yaban

Bir ışık – çizgi – bir karanlık – bir aydınlatılmış çizgi – bir karanlık sıralamasıyla jaluzinin arasından kadının yüzünü tarayan ışığı izliyordu karınca T. Uzun süredir kolonisiyle bu evin mutfağında, tam da bu jaluzinin bittiği yerde yaşıyordu. T. eve ilk yerleştiğinde Buket; sakin, ufak tefek, kendi halinde bir kadındı. Çoğu zaman, mutfak masasında durean bilgisayarının başında çalışıyordu. Yeni komşularını henüz fark etmemişti bile. Zaten T, Buket tarafından fark edilmeyecek kadar küçük, diğer karıncalara göre ise gayet iri ve güçlüydü.

Eve sık sık girip çıkan bir adam vardı. T’nin anladığı kadarıyla en az kendisi kadar iri yarı olan bu adam Buket’in sevgilisiydi. Gür sesi durduk yere zafer kazanmış gibi neşeyle yankılanırdı eve geldiği zamanlarda. Evdeki yankıya Buket’in neşesi, coşkusu eşlik ederdi. Kadının gözlerinden rengarenk ışıklar saçılırdı adamın her yerine. Adam ise eve gelir gelmez koltuğa bir kum çuvalı gibi yığılır, kendine servis edilenleri yer-içer; Buket odadan çıkar çıkmaz da ya orasını burasını kaşır ya burnunun karanlık dehlizlerine dalar ya da elinin tersiyle ağzını silerdi. Birlikte film izledikleri zamanlarda kadın dalıp adamı izleyerek dakikalar geçiriyordu, adamın dikkati ise ancak önündeki mısır tabağından bir mısır düşerse bir anlığına dağılıyordu. Buket’in bu adama ilgisi bazen onları izleyen T’yi bile bunaltıyordu. Yerdeki mısır parçalarından birini yuvasına taşımaya çalışırken karınca N’nin de onu Buket’in bu adamı sevdiği gibi sevip sevmediğini düşündü.

Evden çalışmak başlarda bana çok iyi geldi. Ama sonraları sevgilimden başka insan göremez, başka sohbet duyamaz oldum. Haliyle her şeyi normalleşti ve iyice bağlandım benim serseriye. Serseri ama tatlı serseri. Çok mutlu oluyorum keyifle yaptığım yemekleri hapur hupur yemesinden. Hele yatakta beni o koca kollarıyla sarması yok mu… Belki büyük bir zarafetle değil ama savaşların içindeki yenilgiye hiç uğramamış bir komutan edasıyla sarıyor beni… Bir de sokakta sarsa o zaman sanki bambaşka olacak her şey.

ümit yaban

Karınca T’nin anladığı kadarıyla Buket ve bu iri adam uzun zamandır beraberlerdi. Ama T Buket’in bu kaba saba adamda ne bulduğunu anlamıyordu. Bir gün adama, “Biz neden hep benim evimde buluşuyoruz?” diye sordu, “sen işe gidip geliyorsun, bense bütün gün evde bunalıyorum.” Adam ona oflayıp poflayarak karşılık verince kavga çıktı. Çıkana da pek kavga denemezdi gerçi. Buket adama uzun uzun onu anlaması gerektiğini anlatmaya çalışıyordu sadece. Buket bunu o kadar çok yapıyordu ki adam her seferinde, “Seni çekemeyeceğim,” diyerek kapıyı vurup gidiyordu. Birkaç kez kadını hırpaladığına, çoğunlukla da sözünü ve neşesini boğazına kirli bir bez gibi teptiğine de şahit oldu karınca T Onları izlemek, Buket’in adama olan tutkusundan dolayı biraz da keyif veriyordu T’ye. Çünkü o da N’yi Buket’in bu çam yarmasını sevdiği gibi tutkuyla seviyordu. Ama nasıl ki karıncaların beyni böcekler arasındaki en büyük olansa, bu adamın beyni de insanlar arasındaki en küçük olan herhalde; sevildiğini anlama ihtimali yok, diye düşündü.

Hiç mi ağzımızı açmayacağız, nasıl şey bu, anlamadım ki! Tüm gün evdeyim, bunaldım, çalışmadan arta kalan zaman da temizliğe sardım, ondan kalan sürede gelecek diye yemek hazırla, kendini süsle püsle, gördüğüm muameleye bak. Bir kere dışarı çıkalım, dedim diye nasıl bunaldı hemen. Geçen sefer de neden arkadaşlarınla hiç tanışmıyorum dedim diye bir ay aramamıştı. Bütün bu dertler yetmiyormuş gibi bir de karınca bastı evi.

Sonra bir şeyler değişti, iri adamın evden ayağı kesildi, kadın evde daha sık yalnız kalmaya, yavaşça kilo almaya, bir çiçek gibi solmaya başladı. Neşesinden eser kalmadı. Kendilerini rahat hisseden T ve kolonisi tüm eve yayılmışlardı. Patlamış mısır kırıntıları bütün sülaleyi uzunca bir süre meşgul etmeye yetti. Buket, bir gece hiç olmadığı kadar kendini hırpalamış ve ağlayarak geldi eve. Zaten ne olduysa o geceden sonra oldu.

Bir sabah uyanıp içimdeki tüm fırtınaları dindirecek, nemli gözlerimi kurutacak bir güneş doğsun istiyorum. Uyanıp içimdeki o sevilmemişliği bir poşete bağlayıp çöpe fırlatmak istiyorum. Dünyada hiçbir his sevilmemişlik kadar kahretmiyor insanı. İki yıldır hayattan soğudum, umudumu iki dudağının arasına tutturduğum adamın beni sevmemesine tahammül ediyordum da kırk yılda bir sokağa çıkınca onu başka bir kucakta görmek… Ama kendimi toparlamam lazım, zihnimi, ruhumu, her şeyi temizlemem, artık bana iyi gelmeyen her şeyi hayatımdan atmam lazım.

Temizliğe evden başlamaya karar verdi Buket. Bu karar Karınca T ve ailesi için hiç iyi olmadı tabii. Çünkü çok uzun zamandır fark etmediği komşularına kafayı taktı. Her işi bıraktı, onlara dadandı. Önceleri nefret etti hepsinden, önlerine tarçınlar serpti, geçtiklerini düşündüğü yollara soğanlar döşedi, hatta deodorantını üstlerine boca bile etti ama komşular evi boşaltmamaya kararlıydı. Sonra yine gözünden düşen yaşları elinden düşmeyen kadehe dolduğu bir gece T’yi fark etti. T o sırada Buket’in ev yoluna serptiği tarçının önüne kendini siper etmekle meşguldü, geleni geçeni oradan uzak tutmaya çalışıyordu. Buket’in ise dolunay gecesindeki bir deniz gibi merakı kabarmıştı komşularına. Dünyayla ilişkisini kesip mutfak tezgahının üstüne kâh tünemiş kâh kafasını yastıkmışçasına dayamış T’yi ve diğerlerini saatlerce izlemeye başlamıştı. Bu amansız koşturmaca, T’nin diğerlerine sahip çıkması, hele birinin peşinden hiç ayrılmaması -ki bu tespiti o ikisini dokuz saat gözünün önünden ayırmadan izledikten sonra yapmıştı- onun gerçek hayatla iletişimini kesmişti.

Adam eve gelmeyi bırakınca Buket de yavaş yavaş bir enkaza dönüşmeye başladı. Sabah yataktan çıkmıyor, gece ise çok geç saatlere kadar ayakta kalıyordu. Son birkaç gündür ise saatlerce T’yi gözetliyordu. T resmen tacize dönüşmeye başlayan bu alakadan bunaldıysa da Buket’e acıdığı için elinin altından çekilmiyordu. “İnternetten baktım, sen galiba erkeksin,” dedi bir gün T’ye, “şu dibinden ayrılmadığın da dişi. Ay siz çiftleşince erkek olanınız ölüyormuş, doğru mu bu?” Buket, karınca T’nin çektiği Hasbinallah’ı duymadı tabii.

Nasıl da birbirlerinin peşindeler bunlar ya. Minik olan kaçsa, irice olan peşinden gidiyor. Yollarını değiştirsem de işaretlediklerinden herhalde hemen geri dahil oluyorlar bu yola. Dişiye bir parça ekmek kırığı getiriyor, dişi onu alıp duvarın arkasında kayboluyor. Benim ilişkimde olmayan bir birlik var bunlarda. Sadece birlik mi, resmen adam, kadına aşık. Bunları izledikçe sinirlerim öyle bir bozuluyor ki ayakta kalmaya dayanamıyor, yorganı kafama çekip onlarla beraber keşfettiğim gerçeklikten kaçıyorum. Uykudan uyandıran düşüncelerim, uyumadıkça baş edemediğim gerçeklerim var.

Günler günlerin peşinden hiç ayrılmadan hızla kovalıyordu birbirini. Buket gözünü ayırmadan T ve N’yi izliyordu saatlerce. Bazen sadece dudakları kıpırdıyor, bazen de ağzının dışına taşıyordu sözleri. “Demek gerçekten seven böyle hiç ayrılmıyor sevdiğinin peşinden,” demişti bir gün. Başka bir gece ise, “Ömrümde ağzındaki lokmayı paylaşacak kadar sevilmedim hiç ne şanslısın,” demişti N’ye. Buket’ten bunu duyan N, ağzında kendinin yirmi katı ağırlığındaki tohumu taşıyan T’ye bakıp gülümsemişti.

Yaşadığım ilişkinin sığlığını, sevgisizliğini karıncalarda görmek içimi sızlatıyor. Ama gün be gün iyi ediyor beni bu zavallılar. İyi oldukça onlara müteşekkir olacağıma öfke besliyorum, asla elde edemeyeceğim ilgi ve sevgiyi yaşıyorlar, zavallılığımdan tiksiniyorum. Nefret ediyorum hem kendinden hem bu hale gelmeme sebep olan öğrenmişliklerimden.

Tozlar jaluzinin arasından sızan ışıkla yüzünü okşarken T, Buket’in gözyaşlarının üstünde gezinip ona teselli vermek istedi. Günlerdir yarım yamalak uyuyan kadının yüzüne doğru tırmandı. Ne de olsa çok uzun zamandır beraberlerdi. Son zamanlarda kadın, onların tüm neşesine, beraberliklerine eşlik etmişti. Yollarına artık o keskin kokulu kahverengi tozu da dökmüyordu. “Biz buralardayız, üzülme,” demek istedi. Buket yüzüne doğru yürüyen T’yi fark etti. Uyku sersemi halde yüzündeki karıncayı aldı, baş parmağı ve işaret parmağının arasında, ufak bir hareketle ufaladı.

Güneş doğmuş. Artık erken kalkmam lazım ama yüzüme doğru yürüyen bir karıncayla da uyanmak istememem doğrusu. Bugün şu çöpleri atayım artık.

S O N

Yazar Hakkında:

ümit yaban

NOVELİUS EDEBİYAT Ümit Yaban, 1980 yılında Eskişehir’de dünyaya geldi. Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık Bölümünden mezun oldu. Hâlen Antalya Havalimanında, Hava Trafik Kontrolörü olarak görev yapıyor. Öyküleri, dijital edebiyat platformlarında yayımlandı. Sinek isimli öyküsüyle İshak Edebiyat 2022 Öykü seçkisinde yer aldı. Karınca T’nin İkili Yaşamı, sitemizde yayımlanan ilk öyküsüdür.

22.03.2023 © Novelius Edebiyat

Öykü: Karınca T’nin İkili Yaşamı” üzerine 8 yorum

  1. İlginç ve bir o kadar da akıcı bir anlatım. Keyifle okudum.
    CBS

  2. Dilinin sadeliği ve içtenliğiyle insanı hikayenin içine çekiyor. Mutlaka içinde kendinizden birseyler buluyorsunuz. Devamını sabırsızlıkla bekliyorum.

  3. Hiç bitmesin diyerek okudum. O kadar çok duygu yaşadım ki… Gözlem yeteneğıni, hayranlıkla farkettim. Uzun yıllar okumak dileğiyle. Sevgiler…

  4. Farklı bakış açılarından bakabildiğimizde hayatlarımız nasıl da değişebiliyor…Dünyada hiçbir yanlızlık, sevilmemişlik hissi sonsuza dek sürmüyor, bunu Armut’ta görmüştük ne düzel…Gönlünüze sağlık.

Bir Cevap Yazın