18.11.2022 © Novelius Edebiyat
Yazar: Ülker ÜNALDI
Yayına Hazırlayan: Mehmet BAHÇECİ
D A V U T
Ülker Ünaldı’nın kaleminden sürpriz sonlu, oldukça tuhaf bir kısa öykü: Davut. Nam-ı diğer Kara Davut. İlk kez Novelius’da…
Tüm idare, bütün gardiyanlar hele hele hırsızı, arsızı, sapığı, katili, dolandırıcısı, çeteden, iftiradan yatanı, hepsi için Piç Davut’tu o… Sıkıysa yüzüne karşı söyleselerdi ama ne gezer! Şeytan yanında çırak kalırdı, hayatı en leş yollardan öğrenmişti. Anası, Gül Sokak’ın vesikalılarındandı. “Orospu kendi mahallesinde iş tutmaz,” dense de anası için fark etmezdi. Eve girip çıkan sözüm ona babaların haddi hesabı yoktu. İçi nefretle, kinle, irinle dolu dolu büyüdü Davut. Yaşadıkları gecekondu mahallesinin en fakir, en sefilleri bile tenezzül edip oyun oynamazlardı Davut’la çünkü o, orospu Zehra’nın oğluydu. Herkesin aksine biz bu öyküde Kara Davut diyeceğiz ona çünkü bu kaderi kendisinin seçmediğini biliyoruz.

Hoca, ince uzun, keşiş tipli bir adamdı. Yetmiş yaşında olmasına rağmen çocuk peşinde koşan hem sübyancı hem dolandırıcı, lanet adamın tekiydi. Ömrü hapishanelerde geçmiş, uzun yıllar da Sinop cezaevinde yatmıştı. Şarkılara ve öykülere konu olan ünlü cezaevinde: dalgaların duvarlara nasıl vurduğunu, o sesler arasında uyumanın imkânsız olduğunu, iç cepheden de ıslak duvarları nedeniyle ciğerlerinden nasıl da kötü hastalandığını anlatırdı uzun uzun… Hoca ne iyi ne de kötü olunacak adamlardandı. Kara Davut’un en has arkadaşıydı. Aynı bokun soyu olduklarındandı elbette.
Davut’a sürekli paketler gelirdi memleketin en zengin ailesinden. İdareye yüklü paralar yatırırdı ailenin avukatı. Kimsenin aklı ermezdi, hiç kimsenin yanlarına yaklaşamadığı bu aile, Kara Davut gibi birine, hangi akla hizmet hediyeler göndermekteydi? Hoca ne yaptı ne ettiyse de şeytan şeytana sırrını vermedi. Bu sırrı bilen sadece bir kişi vardı, o da aldığı komisyona bakar, gördüğünü görmezdi.
Sadece bir kez cezaevi veznesindeki görevli çok rica edince avukat tek bir cümle söylemişti: “Rahmetli aile büyüğünün vasiyetiydi.” Davut’un havasından yanına varılmıyordu, istediği her şeyi dışarıdan getirtiyor, isterse koğuştakilere ikram ediyor, istemezse hepsinin gözü önünde şapırdata şapırdata yiyordu. Bir gece hiç yoktan yere kavga çıktı. Ortalık yatıştığında Davut kasığından bıçaklanmış hâlde yerde debeleniyordu. Ortalık kan gölüydü. Belli ki hasmı işinin ehliydi. Bu yaradan dönüş yoktu, ana damara ustaca vurulmuştu bıçak. Bütün koğuş dağıtıldı, Davut’un eşyaları bir koliye toplandı. Savcı özellikle hepsini görmek istemişti.

Giysilerin arasından eski bir gazete çıktı. Davut gibi cahil bir adamın bu gazeteyi niye sakladığını merak etti savcı, didik didik etti gazeteyi. Gözüne çarpan, memleketin en zengin adamının ölüm ilanıydı. Hani şu devamlı hediyeler gönderen, cezaevi veznesine belli aralıklarla Davut adına para yatıran ailenin reisi, rahmetli Vahap Bey’in… Gazetenin arasından bir de kargacık burgacık harflerle yazılmış bir mektup müsveddesi çıktı.
“Değerli büyüğüm Vahap Bey, öncelikle selam eder, mübarek ellerinizden öperim. Hem hastalığımdan hem de siz büyüğüme karşı mahcubiyetimden bir süredir yazamadım. Siz ne ulu bir insansınız ki, benim gibi babası bile belli olmayan, toplumun dışladığı bir kader mahkûmuna yıllardır el uzattınız. Beni burada hiç harçlıksız, hediyesiz bırakmadınız. Bana ata oldunuz, o yüce kalbinizle yaptığınız her lütfu sadece Allah bilsin diye gizli gizli yaptınız. Sıkı sıkıya da tembihlediniz beni, aman kimselere söyleme diye. Sözümü tuttum. Sadece ikimizin arasında kaldı yaptığınız iyilikler. Kimin aklına gelirdi ki koskoca Vahap Bey, herkesin hor gördüğü benim gibi birine babalık yapsın. Ben de ömrümün sonuna kadar size verdiğim sözü tutup bir daha suç işlerine bulaşmayacağım değerli büyüğüm. Saygılarımla, Manevi Evladınız Davut Çakar.”
Savcı hayretler içinde mektubun müsveddesini okurken, odada bulunan bir başkası hiç renk vermedi. Memleketin en zengini Vahap Bey’in ölüm ilanını gören Davut’un zengin aileye kurduğu tezgâhı, aslında Vahap Bey ile hiçbir bağının olmadığını, ancak bu zengin ailenin babalarının gizli gizli hayırlar yaptığını zannedeceği bir kader mahkûmunu da ortada bırakmayacağından adı gibi emin olduğu için bu mektubu rahmetlinin ölümünden haberi yokmuş gibi yazdığını kimseye söylemedi…
S O N
Yazan: Ülker ÜNALDI
Yayına Hazırlayan: Mehmet BAHÇECİ
Yazar Hakkında:

Ülker ÜNALDI, Selanik muhaciri Fikriye Hanım ve Konya, Hadim Yörüklerinden Hayrettin Bey’in kızı olarak, 1958 yılında, Konya, Ereğli’de dünyaya geldi. İlk, orta ve yüksek öğrenimini Ankara’da tamamladı. Akşamları ailece toplanıp kitaplar okunan, eşyaların vasat, kitaplığınsa muhteşem olduğu bir evde büyüdü. Gazete muhabirliği, Öğrenci Yurdu Müdireliği ve Banka Müdireliği gibi çeşitli hizmetlerde bulunduktan sonra emekliye ayrıldı. Şimdilerde, Mustafa Kemal’in anneannesi, sokak hayvanlarının annesi… “Davut” Resme ve edebiyata gönül veren Ünaldı’nın sitemizde yayımlanan ilk öyküsüdür.
Daha fazla öykü için lütfen tıklayın…
18.11.2022 © Novelius Edebiyat
“Öykü: Davut” üzerine bir yorum