kadir ışık

Makale: Korkmak Yarı Ölmektir

02.01.2023 © Novelius Edebiyat

Yazan: Kadir IŞIK

Yayına Hazırlayan: Mehmet BAHÇECİ

NOVELİUS EDEBİYAT "Türkiye'yi tanımak isteyenler önce Yaşar Kemal okumalı," diyen ödüllü yazarımız Kadir Işık, Korkmak Yarı Ölmektir isimli yeni yazısında, Yaşar Kemal eserleri ışığında korku mitini masaya yatırıyor…

Korkmak Yarı Ölmektir [*]

Korku, insanları bir arada tutan, birbirine dost eden aynı zamanda düşman kılabilen; yoğun, güçlü, tehlikeli ve korkunç bir duygu. İçinde zıtlıkları barındırır ama en çok bilinmezliği, çaresizliği, teslimiyeti, yalancılığı. İki ucu keskin bıçak, bazen iyiliğe, en çok kötülüğe kullanılır. Sanatın bütün alanlarında görünmez bir el, eserin gerisinde, alt katmanında yatan anlatının kaynağı korkudur.

Korku filmleri ya da kitapları bende herhangi bir korku uyandırmıyor ama filmin kurgusuna, senaryosuna, öykünün diline, anlatımına bakarak izlediğim filmler, okuduğum kitaplar üzerimde farklı bir tat bırakıyor. İlk kez korkunun nasıl güçlü bir duygu olduğunu Yaşar Kemal kitaplarında fark ettim. Onun hikâyelerinde elle tutulur, gözle görülür imgelerle çıktı karşıma.

kadir ışık

Birçok kişiye ve eleştirmene göre Yaşar Kemal’in en güzel kitabı, İnce Memed’in gölgesinde kalan Dağın Öte Yüzü üçlemesidir. Berna Moran yazdığı eleştiride, “Yer Demir Gök Bakır’ın ana teması, korku içinde başlarına gelecek felaketi bekleyen köylülerin, çaresiz kalınca kendilerine tutunacak bir dal yani bir mitos yaratmalarıdır,” diyor. Tanrıyı yaratan, peygamberleri aracı kılan, insanı mucizelere inandıran tek nedenin korku olduğunu düşünürsek Moran’ın tespiti yerli yerindedir. İnsan ölüme her ne kadar inansa da bir türlü toprağa karışmayı, börtü böceğe yem olmayı, çürümeyi, kokuşmayı, bir hortlağa dönüşmeyi, yok olmayı kabul edemiyor, bütün bunlardan onu koruyacak bir güce, tanrıya ihtiyacı vardı ve tanrıyı yarattı, sonra da tanrıdan korkmaya başladı.

Yaşar Kemal özellikle Dağın Öte Yüzü serisinde korkunun insan davranışları üzerine etkisini, yarattığı tahribatı edebi bir dille aktarıyor okura. Yazarın korku duygusunu erken yaşta, babası gözleri önünde öldürüldüğünde fark ettiğini düşünüyorum. Aynı zamanda cesareti de oradan geliyor belki de.

Ölmez Otu kitabında Memidik’in korkusunu yenmek için öldürdüğü maktulle ilişkisi anlatılır sayfalarca. Korkunun insan davranışları, düşünce yapısı üzerine yoğun baskısı ve mantığı ortadan kaldıran etkisi başka bir edebi anlatımda bariz bir şekilde çıkmadı karşıma. Kitabı okurken cesedi Memidik’le taşıdım, onun korkusu bana geçti, sonra niçin katillerin olay yerine geri döndüklerini kavradı. Korku. Onun eserlerinde sevgiyi, aşkı, şefkati, cömertliği bu derece işlemesinin altında yatan asıl neden insanların korkusuna dokunması. Korkunun nereden geldiğini bilen ve korkusunu yönetebilen birinden daha cesuru yoktur, çoğu şey korkunun değil de korkuyu aşan cesur kişinin kontrolündedir.

Okur da Yaşar Kemal gibi Yalak köylülerinden biri oluyor Dağın Öte Yüzü serisini okurken, çünkü köylülerle o yolu yürüyenlerden biri de Yaşar Kemal’di, onlarla beraber doğanın zor şartlarına, insanın ekmek kavgasına katıldı. “Korkmak yarı ölmektir. İşte bu köylü salt namus belası, salt korkudan bu hale geldi.” diyor Yaşar Kemal. Sadece onun anlattığı köylüler değil, insanların çoğu korkularına teslim olduğu için yarı ölü bir yaşam sürüyor. Romanda köylülerin ağadan, ağanın da köylülerden korkması bir kısır döngü oluşturuyor, bunu kırmanın tek yolu korkuyu aşmak, belki de başkaldırmak. Efendi köle ilişkisindeki hastalıklı yanları biliyoruz. Her iki tarafın da bastırdığı korku kimi zaman öfkeye dönüşüyor, kimi zaman hüzün olarak içe çöküyor. İki türlü de insanı tahrip etmeye, acıtmaya, öldürmeye yetiyor.

“Azgın köpek bile senin ondan korkmadığını anlarsa, üstüne saldırmaz. Korkmak yarı ölmektir,” diyor Yaşar Kemal. Çoğu kez korkularımızı tanımlayamıyoruz, mantığımıza uymadığı halde aşamıyoruz. Bir böceğin ya da örümceğin zararsız olduğunu bile bile çığlık çığlığa havalara hopluyoruz. Çünkü korku mantıktan, akıldan daha güçlü, hem de bizi her yönden ele geçirecek kadar ama hakkında gene en az bilgi sahibi olduğumuz duygu.

 Yaşar Kemal korkuyla savaştı, en çok korkuyu işledi kitaplarında, en çok insanları ele geçiren korkuya karşı cesaretlenmelerini istedi, yazdıklarıyla onlara güç verdi, korkunun yarattığı mitlerden söz etti ama gene de korkularımıza yenildik, yeniliyoruz zaman zaman.

İçinde bulunduğumuz şartların gerisinde korkunun yattığını kabullendiğimizde ve onu yenmek için çabaladığımızda gerçek benliğimizi oluşturacağız, dolayısıyla daha mutlu bireyler ve huzurlu bir toplum olacağız. Korkuyu hep sevgiyle, saygıyla karıştırdık, tanımlayamadık, tanrıdan, peygamberden, atadan, babadan, patrondan, askerden, devletten, tanımadığımız, bilmediğimiz her şeyden korktuk, kimi en yakınımızda, kimi çok uzağımızda ama üzerimizde bıraktığı etki aynı.

yaşar kemal

Sevgimizin, aşkımızın, şefkatimizin içine korkuyu yerleştirdik, oysa korku zihinde tek başına yaşayan bir duygu, sevgiyle, aşkla, şefkatle aynı yerde yaşayamaz. İnsan en çok korkusunu gizlemek için öfkelenir, bağırır, çağırır, susar, içine atar ya da karşı çıkar ama direnmediği müddetçe korkusuna yenilir, kaybeder. Oysa ortada gözle görünen, insanı içten içe çürüten, insanı insanlıktan çıkaran bir acı, bütün fiziksel acılardan daha beter, daha uslanmaz bir acı korkunun sırtına biniyor ve durmadan körükleniyor.

Irwin Yalom’a göre ölüm, özgürlük, izolasyon ve anlamsızlık varoluşçu psikoterapinin temelini oluşturuyor. Ölüm çaresi olmayan ama bilinçdışında bastırılan, görmezden gelinen, varlığını içimizde, davranışlarımızda, konuşmalarımızda hissettiğimiz, adeta gözümüz üzerine bir kirpik gibi taşıdığımız ve en küçük bir tehlikede ortaya çıkan güçlü bir olgu. Yalom insanların ölümle yüzleşmekten kaçınmasını korku üzerinden açıklıyor, ona göre kaygı korkuyu besliyor ve ölüm de korkuyu yönetiyor.

Korku sahip olduğumuz ama aşamadığımız, bizi boyunduruğu altına alan, davranışlarımızı kısıtlayan, konfor alanımızın dışına çıkmamıza bile izin vermeyen, bize dayatılan, maruz kaldığımız birçok acıyı çekmemize neden olan en güçlü, farkında olsak da olmasak da hayatımızı çıkmaza sokan en berbat duygu.

 Geçmişten günümüze yaşayan cesur, güçlü, büyük hayvanların çoğunun soyu tükendi ama fare ve benzeri, en ufak bir tehlikede kaçan, saklanan birçok hayvan varlığını sürdürmeye devam ediyor. Korku aynı zamanda insanı, canlıları hayatta tutan en güçlü savunma mekanizması, yani bıçağın öteki yüzü.

Fransız Şair Louis Aragon, Aytmatov’un Cemile’sini dünyanın en güzel aşk öyküsü olarak nitelendirse de benim için en güzel aşk öyküsü Yaşar Kemal’in insan davranışlarına sirayet eden korkuyu kullanarak anlattığı öyküsü Kerem Usta. Kim bilir, belki de ölümle yaşam arasındaki çizgide ilerleyen Kerem Usta sevdiği kadın tarafından terk edildiğinde yaşadığı korkunun adıdır aşk.


[*] Yaşar Kemal

Yazar Hakkında:

kadir ışık

Kadir IŞIK, 1974 yılında Gaziantep’in Araban ilçesinde dünyaya geldi. İlkokul ve ortaokulu Araban’da, liseyi Balıkesir’de, üniversiteyi ise Van’da okudu. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Kimya Bölümü’nden 1997 yılında mezun olduktan sonra Gaziantep’te öğretmenliğe başladı. Uzun yıllardır İstanbul’da kimya öğretmeni olarak çalışıyor. Yazar, Notos Kitap etiketiyle çıkan Herkesten Uzakta isimli öykü kitabıyla 2022 Vedat Türkali Öykü Ödülü’nü kazandı. Korkmak Yarı Ölmektir, Kadir Işık’ın sitemizde yayımlanan ilk makalesidir.

02.01.2023 © Novelius Edebiyat

Makale: Korkmak Yarı Ölmektir” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın