12.08.2023 © Novelius Edebiyat - Ümit YABAN
“…yazmak tam zamanlı bir iş bence. Yani zaman buldukça yazmak değil de bilakis, yalnızca yazıya zaman yaratmanın çok elzem olduğu kanaatindeyim. Her gün, disiplini elden bırakmadan bir şekilde o yazı masasının önüne geçmenin şart olduğunu düşünenlerdenim.”
Seda Nida DEMİR
Ah ilk kitaplar, sanki yazandan bir parça kopacak da evrende yıldız gibi parlayacakmışçasına müstesna bir öneme sahiptir. Bu önem hem yazarlar hem de edebiyat tarihi için geçerlidir. Bu heyecana ortağız ve zevkle görünürlüğüne katkı sunmayı kendimize görev addediyoruz.
Seda Nida Demir | Ümit Yaban
Ümit YABAN: Sayın Seda Nida Demir, ilk kitabınız Kelebeğin Ayak Sesleri’ni kutlarım. Romanınız 2022’de İkinci Adam Yayınları basımı ile okuyucusuyla buluştu. Duygu yüklü, okuyanı içine alan bir kitap. Öncelikle merak ettiğim sizsiniz, edebiyatla kurduğunuz ilişkiye de değinerek kendinizi tanıtır mısınız? Seda Nida Demir kimdir?
Seda Nida DEMİR: Merhaba, öncelikle teşekkür ederim. 1993 yazının sonlarına doğru Bandırma’da, denize nazır ve daima onun kıyısında vakit geçirdiğim, kitaplarla ve edebiyatla oldukça haşır neşir olan bir baba, benim de aynı şekilde kitaplarla alakadar olmamı destekleyen bir anne, oldukça çalışkan ve araştırmacı bir ağabey ve tombulca bir kedinin uzunca yıllar oyun arkadaşım olduğu bir eve doğdum. Akabinde çokça şehir ve ev değiştirdik; her değişiklikte, tanıdığım her insan, başladığım her okul ve alışmaya çalıştığım her arkadaş ortamı bana başka perspektiflerden bakma imkanını sundu. Her yeni şehir ve başlangıç, büyüme çağında olan bir çocuk için biraz da kendini keşif ve yeniliğin getirdiği yalnızlık demekti. Bu yalnızlığı epey sevmiştim ve daha çok okumaya, bir şeyler karalamaya ve kitapları araştırmaya başladım. Edebiyata karşı alaka ve tutkumun derinleşmesine zemin sağlayan bu değişikliklerle beraber, benim de kişiliğimi biçimlendiren yapı taşları yavaş yavaş oturmaya başladı ve çocukluğumdan yetişkinliğime değin daima okudum, yazdım ve edebiyatla olan bağımı güçlü tutmaya çalıştım. Diğer röportajlarımda kronolojik biçimde sıralama yaparak da bu soruyu çok cevaplamışlığım oldu, bu kez, sorunuza binaen daha kişisel şekilde cevap verme gereği duydum. Yirmili yaşlarımın ortalarında, en büyük hayallerimden birini gerçekleştirmek üzere ilk adımı atarak bu hayali bir hedefe dönüştürdüm ve ilk kitabımı yazdım; takip eden süreçte de edebiyat mecralarına öykü ve şiir yazmaya devam ettim ve halen yazmaya devam ediyorum. Şimdilerde, otuzlarıma merhaba demeye hazırlandığım şu sıralar, ikinci kitap dosyam üzerine çalışmalar yapıyor, yine bolca okumaya çalışıyor ve edebiyat dergilerinde yazmayı sürdürüyorum.

Ümit YABAN: Yazma yolculuğu nasıl başladı? Kitabınızın yazım aşamasında özel bir editöryel yardım almadığınızı biliyoruz. Atölyelere de dahil olmamışsınız. Üslubunuzu oluşturmanızda nasıl bir yol izlediniz? Tek başına zor olmadı mı?
Seda Nida DEMİR: Yazarlık zaten bana göre biraz da tek başınalığın içinden, kendi özünü karakterler vasıtasıyla kalabalıklaştırarak çoğalmak demek. Bu ‘tek başınalık’tan besleniyorum yazarken. Aslında çok zor oldu diyemem çünkü böyle bir yardım alarak ilerlemem gerektiğini bilmeyecek kadar işin acemisiydim. Eğer hissettiğim şey zaman zaman zorluk olduysa bile, bunun bilincinde pek değildim; oldukça olağan, her yazar adayının yaşadığı çok normal bir duygu olarak addettim bunu. Süreci deneyimleyerek öğrendim çoğu şeyi. Kitabımı bir yıl içerisinde bitirdim ve yayınevine teslim ettim; öncesinde profesyonel bir yardım almadım, evet. Üslubumu oluşturmada sanırım okuduklarım, araştırdıklarım, dünya görüşüm ve herkesin hayatında olduğu gibi benim de yazıma yön veren bilinçaltı etkileri rol oynadı. Sonra hepsini tek bir potada eriterek, var olan şeyi posasından ayırıp süzerek bir yazı kimliği şekillendirdim. Herhangi bir yönlendirme ihtiyacı duymadan kendi özgün sesimi inşa etmek istedim. Zaten kendi ruhumuzun bir tezahürü yazdıklarımız. Bu yeteneği iyileştirmeye yönelik eğitimler almak ve düzeltmeye yönelik ufak tefek değişiklikler yaparak törpülenmesine yardımcı olacak kişilerle iletişimde olmak elbette çok kıymetli, bunu önemsiyor ve destekliyorum. İlerleyen süreçlerde ben de işinin erbabı editörlerle tanışmak ve atölyeler hakkında bilgi almak isteyebilirim.

Ümit YABAN: Yazım ve yayınevi bulma safhalarında zorluklarla karşılaştınız mı? Kitabınızı raflarda gördüğünüz o ilk ân neler hissettiniz?
Seda Nida DEMİR: Aslında her yazarın karşılaştığı ve karşılaşması muhtemel olan zorluklarla ben de karşılaştım. Kelebeğin Ayak Sesleri’nin çıkacağı sıralar yayıncılık camiası, tarihinin belki de en zor zamanlarıyla sınandı; kâğıt alımı dövizle olduğu için maliyet hiç olmadığı kadar arttı, çoğu köklü birçok kitabevi şube kapamak zorunda kaldı, yayınevleri zaten çok seçici bir tutum izlerken bir de maddi sebeplerden ötürü çok daha fazla kıstaslarla eleme yapma yoluna gittiler ve bunun gibi daha nice olumsuz durumlar yaşandı. Bunlar hepimizin malumu ve ne yazık ki hala bununla mücadele edilmeye çalışılıyor. Ben de o süreçte, kitap dosyamı yayınevlerine göndermek için uygun bir zaman olmadığını düşünerek (şimdilerde düşündüğümde belki de yanlış bir fikirdi, bilemiyorum) tek bir yayıneviyle paylaştım ve dosyam basıma uygun bulundu, akabinde süreç bu şekilde ilerledi. Kitabımı rafta gördüğüm o ilk an elbette çok gururlu ve duyguluydum. Her gördüğümde de bu duygunun ilk tazeliğiyle beni heyecanlandıracağını biliyorum. Dilerim, nice uzun yıllar boyunca nice kitabımı raflarda görebileceğim bir ömür yaşarım.
Ümit YABAN: Günlük yazma rutininiz var mıydı? Malum yaşam büyük bir koşuşturma bu koşturma arasında yazmaya günlük ne kadar zaman ayırabiliyordunuz?
Seda Nida DEMİR: Evet, dünya telaşesinden malum hepimiz nasibimizi alıyoruz fakat yazmak tam zamanlı bir iş bence. Yani zaman buldukça yazmak değil de bilakis, yalnızca yazıya zaman yaratmanın çok elzem olduğu kanaatindeyim. Her gün, disiplini elden bırakmadan bir şekilde o yazı masasının önüne geçmenin şart olduğunu düşünenlerdenim. Başka türlüsü zaten pek mümkün değil gibi. Elbette benim de her gün bilgisayarımı açıp düzenli bir şekilde çalışamadığım zamanlar oluyor, olacak da. Önemli olan, bu molaların arasını pek açmamak. Yazma uğraşımın hobiden ziyade profesyonel bir iş haline evrilmesinden bu yana, daha fazla alan ve zaman açarak, bu uğraşımın üzerine eğildim. Umarım zaman içinde istediğim noktaya gelebilirim.
Ümit YABAN: Kitabınız senaryolaştırılıp, film olsa karakterlerinizi kimler canlandırsın isterdiniz?
Seda Nida DEMİR: Daha önce üzerine hiç düşünmediğim bir soru oldu. Sanırım şimdilik cevaplayamayacağım. Fakat film olsa sanırım epey hoşuma giderdi.
Ümit YABAN: Size ödüllü yazar diyebiliriz sanırım. 2022 yılında hem Altın Kalem Roman Ödülü’nü hem de Ece Ayhan Ulusal Öykü Ödülü’nü kazandınız. Ödül kazanmanın motivasyonunuza etkisi mutlaka pozitif yönde olmuştur. Yeni başlayanlar için yarışmalara katılmalarını öneriyor musunuz?
Seda Nida DEMİR: Evet, elbette büyük bir keyif ve motivasyon kaynağı oldu bu ödüller. Yalnız yeni başlayanlar için değil, her yazarın böyle edebiyat yarışmalarına katılması gerektiğini düşünüyorum. Objektif bir gözden ve işinin ehli jüri üyelerinden değerlendirme ve takdir almak, kendinizi önemli ölçüde geliştirmenize ve farklı bir pencereden kaleminizi ele almanıza imkân sağlıyor. Edebiyat yarışmalarını önemsiyorum ve hepsine olmasa da yıl içinde en azından birkaçına katılmaya gayret gösteriyorum ve yazar arkadaşlarıma da öneriyorum. Tabi ki gözü kapalı her yarışmaya katılmaktan ziyade; yarışmayı, gayesini ve jüri üyelerini araştırarak ilgili yarışmaya katılmak, yarışmanın şeffaf ve objektif olduğundan emin olmak da çok önemli.
Ümit YABAN: Türk ve Dünya Edebiyatından takip ettiğiniz isimler, hayranlık duyduğunuz yazarlar kimler?
Seda Nida DEMİR: O kadar fazla ki… Elbette hepimizin çok sevdiği ve idol gördüğü Yaşar Kemal, Cemal Süreya, Sabahattin Ali gibi edebiyatın dev ustalarını ben de çok seviyorum. Bunların yanı sıra Peyami Safa’yı her yönden büyük hayranlık besleyerek çok seviyor ve her kitabını okuyorum. Peyami Safa benim için Türk Edebiyatının en usta kalemlerinden biridir; karakter tahlillerini çok iyi yapar ve kurgularını bir dantel gibi işler. Hakan Günday’ın çok keskin, çok gerçek ve dahiyane bir kalemi var, severek okuyorum. Yine Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet, Mehmet Akif Ersoy, Zülfü Livaneli, Ahmet Haşim, Orhan Pamuk, Didem Madak, Orhan Kemal, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Attilâ İlhan, Oğuz Atay, Turgut Uyar, Cengiz Aytmatov, İsmet Özel ve daha saymakla bitiremeyeceğim nice yazarlarımız var çok severek okuduğum. Dünya Edebiyatında da klasiklerin yanı sıra felsefe, psikoloji gibi türleri okumayı çok sevdiğim için İrvin D. Yalom, Friedrich Nietzsche, Marcus Aurelius, Sigmund Freud gibi yazarlar okumayı tercih ettiğim türlerin yazarları olarak en baş sırada yer alıyor. Yine Stefan Zweig, Hermann Hesse, Sohrap Sepehri, Paulo Coelho, Khaled Hosseini, Franz Kafka, Halil Cibran, Oscar Wilde, Furuğ Ferruhzad, Lou Andreas Salome çok severek okuduğum yazarlar arasında yer alıyor. Liste çok fazla uzamasın ve okuyucuyu da yormayayım diyerek şimdilik bu şekilde noktalıyorum.

Ümit YABAN: Yeni dosya hazırlığınız var mı? İlk kitap tecrübesini yaşamış biri olarak, ikinci dosya hazırlığında mutlaka buna dikkat edeceğim dediğiniz başlıklar neler?
Seda Nida DEMİR: İkinci kitap dosyamın çalışması bir süre evvel bitti ve şu an ham haliyle demlenme aşamasında, yakın gelecekte iyi bir yayınevi tarafından kabul göreceğini umarak bekliyor. Elbette hemen yayın aşamasına girmeyecek; edisyonuyla, revizesiyle, belki farklı eklemeler-çıkarmalarla epey bir zamanı olacak okuyucu ile buluşması için. İlk kitap hatasıyla, güzellikleriyle, düşe kalka yol almasıyla, ilk okuyucu kitlesinin oluşmasıyla ve tecrübe katmasıyla çok güzel bir deneyim oldu. Yaşattığı o tatlı duyguları hiçbir şeyle mukayese edemem. İkinci kitabımda da yine aynı heyecanla fakat daha temkinli ilerleyecek ve muhakkak işini çok iyi ve severek yapan bir editörle çalışmaya gayret edeceğim. Şimdiden sabırsızlanıyor ve yolunun açık olmasını, okuyucunun en az ilk kitabım kadar seveceğini temenni ediyorum.
Sorularımla okuyanların hem sizi daha iyi tanıması hem de kendi kafalarındaki soru işaretlerine bu yoldan geçmiş birinden cevap bulmalarını diledim. İlk kitabınızın ömrü kelebeğin ömrünün katbekat üstünde olsun. İkinci kitabınızı heves ile bekliyorum. Gönlünüze, kaleminize layık ömrünüz olsun. Teşekkürler.
Ümit Yaban’la “İlk Ümit” Röportaj Serisi Novelius Edebiyat’ta…
12.08.2023 © Novelius Edebiyat