ÇUKOTKA

İnceleme: Merhaba Çukotka

15.10.2022 © Novelius Edebiyat

Yazan: Mehmet BAHÇECİ

novelius Dondurucu soğukların hüküm sürdüğü kuzey coğrafyasından içimizi ısıtacak bir romanla herkese merhaba.

‘Merhaba Çukotka’ barındırdığı evrensel mesajlarıyla, daha çok okunmayı, üzerine daha çok düşünülmeyi hak eden oldukça anlamlı bir eser. Tihon Zaharoviç Semuşkin‘in kendi hayatından izler taşıyan bu güzide esere gelin hep birlikte göz atalım.

Eser, bir Yar Yayınları klasiği olarak, Mahir Ulaş Yeşil‘in kapak çalışması ve Güneş Bozkaya’nın muazzam güzellikteki çevirisiyle gelmekte. Kitapta karşımıza çıkan Eskimoca kelimelerin Türkçe karşılıklarının verilmesi, ayrıca Eskimo gelenek göreneklerinin de okura izah edilmesi eserin daha doyurucu olmasına katkıda bulunmuş. Ve elbette içerikle son derece uyumlu, sıcacık bir kapak görseline imza atıldığı da çok açık.

YAR YAYINLARI
“Eskimo kültürünü tanımak, modern-ilkel arasındaki ayrım ve benzerlikleri görmek açısından son derece değerli bir kitaptı Merhaba Çukotka.”

Yayıncıyla ilgili bir diğer olumlu husus, eserde çok başarılı bir ön sözle, yine oldukça başarılı bulduğumuz bir arka kapak tanıtım yazısına imza atmış olmalarıdır.  Ülkemizde çok popüler olmayan bir eserle ve yazarıyla ilgili yayıncının düştüğü notlar son derece değerliydi.

Uçsuz bucaksız Sovyet topraklarının kuzeydoğu ucunda, Bering Boğazı‘nın oralarda soğuk mu soğuk bir bölge Çukotka. Karşı kıyıda ise devasa bir buz kütlesini andıran Alaska uzanmakta. Eser, Çukotka’nın yerli halkı Eskimoların, 1917 Rus devriminden sonraki değişim ve dönüşümünü anlatmaktadır. İdealist Rus aydınları, kimi öğretmen, kimi doktor, kimi de veterinerdir bu aydınların, Sovyet ana vatanının ücra bir köşesini oluşturan Eskimo coğrafyasında (neredeyse imkânsızı) başarmak amacıyla zorlu bir göreve soyunmuşlardır. Amaçları, ‘ilkel’ olarak nitelendirilebilecek Eskimo halkını uygarlık ve medeniyetle tanıştırmaktır. Kitaptaki anlatıma bakılırsa, bunun yolu, Eskimo çocuklarının eğitim-öğretime tabi tutulmasından geçmektedir. Sevgiyle, bıkmadan ve usanmadan Eskimo çocukları eğitim ve öğretime tabi tutulur. Sırf bu iş için kurulan Kültür Üssünde, geceli gündüzlü, hummalı bir çalışmaya başlar Ruslar. Fakat giriştikleri bu işte birbirinden zor baskı ve engellerle karşılaşırlar. Yerli halkın çok uzun yıllara dayanan alışkanlıklarını ve batıl inançlarını değiştirmek öyle kolay değildir elbette.

Tam da bu noktada okurların aklının karışması muhtemeldir. Sovyetler Birliği gibi bir döneme damgasını vurmuş bir devletin, sadece insancıl duygularla ve hiçbir karşılık beklemeksizin yerli halka maddi ve manevi desteklerde bulunmaları ne kadar gerçekçi görünmektedir? Bilhassa ABD ve Avrupa ülkelerinin bu husustaki sabıkalı sicilleri ortadayken, (bkz. Kızılderili ve Aborjin halklarına uygulanan soykırımlar. Bkz. Siyahi halklarının hâlen devam eden çilesi) karşılıksız ve çıkarsız iyiliklere inanası gelmiyor insanın. Bu konuyu kitabı okuyacakların kişisel yargılarına bırakalım en iyisi. 

‘Göğü Delen Adam’, ‘Bir Çift Yürek’ gibi eserlerde, yerli halkların yaşantılarındaki basitlik ve sadelik övülmüş, modern insanın ise, bu basitlik ve sadelikten dersler çıkarması gerektiği düşüncesine vurgular yapılmıştır. Çünkü ilkel insandaki basitlik ve sadelik, anlamlı ve derinliklidir. Bilgecedir… Fakat incelememize konu eserin mesajı tamamen tersi yöndedir. Eskimoların yaşamları (sosyal, ekonomik, dini, kültürel…) pek çok açıdan anlatılırken, iş kıssadan hisseye geldiğinde, modern yaşamın ne kadar da değerli ve vazgeçilemez olduğuna yönelik mesajlar verilmektedir. 

“Eskimo çocuklarının çocukluğu hiçbir zaman tembellik, haylazlıkla geçmez. Seve seve çalışırlar ve işin en güzel tarafı, anaları babaları hiçbir zaman çocuklarını çalışmaya zorlamazlar. Güçlerinin yettiği kadar çalışmak, eskimo çocukları için bir ihtiyaçtır.”

Merhaba Çukotka, Tihon Semuşkin, Sayfa 63, Yar Yayınları

Evet, bizler Eskimolar gibi derme çatma çadırlarda yaşamıyoruz. Yemeklerimizi çatal, bıçak gibi gereçlerle yiyor, yemekten önce ve sonra ellerimizi yıkıyor, dişlerimizi fırçalıyoruz. Okula gidiyor, eğitim alıyoruz. Her türlü ihtiyaçlarımız için türlü türlü ürünlere sahibiz. Kitapta çokça bahsi geçen ‘keleler’ (cinler, hastalıklar, kötü ruhlar) içimize girip bizi öldürmesin diye şamanlara (Eskimoların din adamları) en değerli mallarımızı vermek zorunda kalmıyoruz. (Gerçi modern insanın hurafeleri de saymakla bitmez ya…) Eskimoların ısı ve ışık teknolojileri ayıbalığı yağından ibaretken, modern insanın imkân çeşitliliğini anlatmak abesle iştigal olacaktır… İşte kitabımız aşağı yukarı bu bakış açısını okuruna sunuyor diyebiliriz. O pek içten ve sevimli, pek dost canlısı ve mesut Eskimo halkı, yardımlaşma, dayanışma, barış içinde yaşama gibi tüm güzel hasletlerine karşın yabani ve ilkeldir. En basit nimetlerden, mesela yatak çarşafı gibi, mesela iç donu gibi, mesela bir karyolada kıvrılıp uyumak gibi en temel konforlardan bile bihaberdir.

“Geyikleriyle Çukyalılar.”

Topralamak gerekirse, beyaz benizliler, yabancısı oldukları ilkel yaşamı, yerliler ise hayal bile edemeyecekleri garipliklerle dolu modern insanların yaşamını gözlemlemekte ve her iki tarafta birbirinin yaşantısını gülünç ve saçma bulmaktadır. Kitap boyunca bu durum acı tatlı birçok olay eşliğinde okurun ilgisine sunulmuştur.  

Tihon Semuşkin‘in Eskimolar üzerinde büyük emek ve hizmetleri olmasına, yerlilerce çok sevilmesine karşın, eserinde kendini ön plana çıkarmaması fazlasıyla olgun bir yaklaşım olarak göze çarpıyor. Bu durum Yar Yayınları tarafından kitabın ön söz bölümünde çok hoş bir biçimde ifade edilmiştir.

Bilhassa soğuk savaş yılları boyunca ABD’nin kendisini kahraman, Komünistleri de şeytan gibi gösterdiği Hollywood filmlerini herkes hatırlayacaktır. Tam da bu noktada, Merhaba Çukotka romanı ABD’nin kalesine jeneriklik iki gol atmasını biliyor. Gelelim bu iki gole… 

Ruslardan önce Çukotka’ya gelen beyaz benizliler, (ki bunlar Rus olmadıklarına göre ya Amerikan olmalılar ya da Amerika’nın müttefiki) masum yerlileri tam anlamıyla sömürmüşler! Bu durumu kitaptan bir alıntı ile anlaşılır hâle getirelim:

“Çukotka’da yepyeni bir hayat başladı. Burada eskiden hiç kimse ne öğretmen görmüştü ne de doktor. Halk kendi kaderine terk edilmiş yaşıyordu. Bu ıssız yerlerin sahilleri (Porto Franco) <açık liman> sayılıyordu; yani burası sahipsiz toprak kabul ediliyor, her isteyen geliyor, gümrüksüz olarak her istediğini satabiliyordu. Her şeyden önce de ispirto ve alkollü içkiler satıyorlardı. Halkı ayyaş yapıyor ve insafsızca soyuyorlardı buraya gelenler. Şamanlar da bu yağmaya katılıyordu. Yaşama koşullarının zorluğu ve yaptıkları çetin yaşam savaşı sonucu Çukotka halkı kötü bir geleneği sürdürür olmuştu. Çukotka halkında artık iş yapamaz hale gelen yaşlı insanları öldürüyorlardı.”

Sayfa: 199

Gelelim Rusların ikinci golüne….  

Kitabın geçtiği dönem olan 1920’lerin sonlarında, (ne amaçla olduğu kitapta yazmıyor) ABD’nin Bering Boğazı’na açılan büyük bir motorlu yelkenlisinden söz ediliyor. Daha sonra, buzullar içinde mahsur kaldığından endişe edilen yelkenliyle irtibatı sağlaması için iki ünlü pilotunu (Borland ve Eylson’u) Çukotka bölgesine gönderir, ABD. Fakat ABD’nin her iki uçakla da iletişimi kesilecektir. Motorlu yelkenli ne durumdadır? Pilotlar nerededir? Bilinmez. Velhasıl, ABD’li pilotların cansız bedenlerine ulaşıp ülkelerine teslim etmek de Ruslara nasip olacaktır.

Kahraman ve İyiliksever Sovyetler: 2 – Beceriksiz ve Kötü ABD: 0

Sonuç olarak, hem Çukyalıları (Çukotka halkı) tanımak hem de Sovyet ufkunu ve idealizmini görmek adına okunması gereken bir eserdi Merhaba Çukotka.

Diğer eser incelemelerimizi okumak için lütfen tıklayın…

15.10.2022 © Novelius Edebiyat

İnceleme: Merhaba Çukotka” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın