haluk şahin

İnceleme: Ada

28.08.2022 © Novelius Edebiyat

Yazan: Mehmet BAHÇECİ

novelius Ada, 2018 Yılında, Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayımlanan macera ve gizem türlerine ait bir Haluk Şahin romanı. Bu eser, bizim açımızdan da Prof. Dr. Haluk Şahin hocamızın kaleminden deneyimlediğimiz ilk roman olma özelliğiyle kütüphanemizdeki yerini almış bulunuyor. İstanbul’da başlayan Ada romanı okuma maratonumuz, birkaç gün önce Bodrum’da nihayetlenirken, eser hakkında sıcağı sıcağına bir şeyler yazalım istedik. 

Kimi romanlar vardır, daha ilk birkaç cümlesinden kendisini sevdirip takip eden sayfaların okunması namına yoğun bir merak duygusu uyandırır ya, Ada‘da tam olarak işte böyle bir roman. Kitabın ilerleyen safhalarında detaylı olarak önümüze serilecek can alıcı bir bölüm, fevkalade zekice bir hamleyle, giriş kısmında okurun ilgisine sunulmuş. Bu kısa girizgahı okuyup da Ada romanına kayıtsız kalmak kolay iş değil doğrusu.

Eser hakkındaki değerlendirmemize geçmeden önce, çoğu zaman yaptığımız gibi kapakla ilgili düşüncelerimizi paylaşalım. Görüldüğü üzere Ada romanında, albenisi bir hayli yüksek pek hoş bir kapak çalışmasına imza atılmış. İlk bakışta hissedilenler: Canlı, iç açıcı, sıcacık ve sempatik bir romanın okurları bekliyor olduğu yönünde.

haluk şahin ada
“Görselde 2.Basım olarak görülen Ada romanı, 2021 Ağustos ayı itibariyle 3. baskısını yapmış durumda…”

Zaman zaman türlü argümanları öne sürerek kitap kapaklarıyla ilgili haklı ya da haksız eleştirilerde bulunuyor olsak da eleştirdiğimiz noktalarda birtakım pazarlama stratejilerinin devreye girdiğini kabul ediyoruz. Bu anlamda, başarılı bir kapak çalışmasının, eserin satışına doğrudan katkı sunan kapak çalışması olduğunu söyleyebiliriz. Zira biz de Kadıköy Mephisto’da vakit geçirdiğimiz bir gün, tesadüfen Ada romanıyla tanışmıştık. Rafta karşımıza çıktığı o ilk ân; kapağına, sonrasında eserin adına ve yazarına, nihayet az evvel sözünü ettiğimiz girizgah kısmına vurulmuş ve okuma listemize almıştık. Bu yönüyle, yani  Ada romanının satışlarına etki edilmesi noktasında kapak çalışmasının görevini fazlasıyla yerine getirdiği söylenebilir. Tüm bunlara rağmen naçizane kanaatimiz şudur ki; daha ağır, daha ciddi bir görsel ve yazı stili kullanılmış olsaydı, eserin genel havasıyla ve türüyle çok daha uyumlu bir çalışmaya imza atılabilirdi. Çünkü eser tarz olarak kesinlikle klasik romanların izinden gitmekte, tıpkı onlardaki mimariye benzer bir kurgu-anlatı tekniğiyle okurların karşısına çıkmakta. Bu açıdan bakıldığında, görsel hadi bir nebze kurtarıyor olsa da, bilhassa yazarın ismi için seçilen  yazı stili çok çok hafif kalmış. Sonuç itibariyle Teksas Tommiks ya da Tenten çizgi romanından değil, Ada isimli romandan bahsediyoruz…

Yazar, mitolojik çağlarda yaşanmış tarihi bir olayla, 90’lı yıllar Türkiye’sinde ki kurgu bir karakterin başından geçenler arasında tuhaf benzerlikler yakalayarak adeta okurları sorgulamaya davet ediyor:

“Bir hayat daha önce yaşanmış bir başka hayatın aynen tekrarı olabilir miydi?”

Ada, Sayfa:7, Kırmızı Kedi Yayınevi, Haluk Şahin

Evet, antik Yunan tarihinden üç önemli karakter: Akhilleus, Tales ve Tenes’in hayatları, bilhassa da Tenedos adasına ismini veren (günümüzde Bozcaada) Tenes’in mitolojik öyküsü, hiç de yavan sayılamayacak bir biçimde kurguda kendisine yer bulmuş. 

Mekânla ya da yerleşim yeriyle yekvücut olabilmeyi başaran romanları okumayı biraz daha fazla seviyor, bu tür romanları daha da içselleştiriyoruz sanki. Bu çerçevede verebileceğimiz en çarpıcı örnek, Victor Hugo’nun Notre Dame’ı olacaktır. Okuyanların hatırlayacağı üzere, Quasimodo ve Esmerlada’dan bile daha önemli, daha akılda kalıcı, daha kanlı canlı bir roman karakteri vardı Notre Dame’ın Kamburu eserinde. Tahminleri alalım, kimdi bu ölümsüz karakter? Bildiniz değil mi… Elbette bu karakter, romanın büyük kısmına ev sahipliği yapan görkemli Notre Dame Katedrali’nin bizatihi kendisiydi. Bu sanat harikası yapının günümüzde yoğun bir ilgiyle ziyaretçi çekmesinin baş müsebbibi, takdir edilecektir ki, büyük yazar Victor Hugo ve onun başyapıtı Notre Dame’ın Kamburu isimli eseridir. Demek ki, eser-mekân arasında asırlara meydan okuyan çok çok hayati bağlar bulunduğu, su götürmez bir gerçekliktir. Tekrar Ada romanına dönecek olursak, açıkçası biz de, herhangi bir adada geçen herhangi bir macera, gizem romanını değil de, her şeyden önce Bozcaadalılığıyla ve Bozcaada tarihi ve kültürüyle öne çıkan bir romanı okumuş gibi hissettik kendimizi. Gülderen, Feri ve Deniz Yorgancı gibi kanlı canlı roman karakterlerine, en az onlar kadar kanlı canlı bir roman karakteri daha eşlik ediyordu böylece: Dillere destan tarihiyle Kuzey Ege’nin biriciği Bozcaada. Kısacası yazar, Ada romanı marifetiyle Türkiye’nin yeterince övülmediğini düşündüğümüz ücra bir köşesini sayfalarına taşıyarak, adanın geleceği adına oldukça değerli bir hizmette bulunmuş.

Alt metinde sıklıkla: “Şans, insan hayatında ne ölçüde belirleyicidir?” sorgulaması yapılıyor gibiydi. Şans bahsiyle ilgili Ada romanı özelinde şu kadarını söylemekle yetinmek isteriz: şansın sadece bir tekne ismi ya da zardaki bir rakamdan ibaret olmadığı, aslında bunlardan çok daha fazlasını ima ettiği gayet açık. 

Anlatım zenginliği, cümle işçiliği, akıcılık gibi pek çok açıdan kusursuz bulduğumuz eserle ilgili olumsuz anlamda zikredebileceğimiz hayati bir sorun bulunmuyor. Ama okuma deneyimimiz esnasında dilimize takılan bir iki tümseği de belirtmezsek olmaz: birkaç kez anlatının kendini tekrar ettiği hissine kapıldık. Neyse ki, araya giren yeni olay ve gelişmelerle bu hissiyattan çabucak kurtulduk. Bu kendini tekrarlama hissi, Kâmil Yorgancı, Feriha Yorgancı ilişkisinin anlatıldığı bölümlerle, Tenes, Deniz karakterleri arasında ilişki kurulurken dikkatimizi çekmişti. Bir küçük olumsuz hissiyatımız da, adalıların tamamının  babacan, kalender ve yardımsever tipler olarak karşımıza çıkarılmasıydı. Nereye gitmişti bu adanın kötü adamları? Gerçekte Bozcaada’nın böyle bir yer olması, ihtimaller dahilinde miydi? Doğrusu dahi matematikçi Deniz Yorgancı da değiliz ki, bilimsel olarak ihtimal hesabı yapalım.

Romanda her ne kadar: taşralı tüccarın ani yükselişi ya da karanlık tiplerle iş tutan ünlü assolistin nasıl da örümcek misali kurbanlarını ağına düşürdüğü gibi klişeler uzun uzadıya anlatılmış olsa da dahi matematikçi Deniz Yorgancı ve onun gizemli arkadaşı, Arkeolog Gülderen Tufan gibi karakterler sayesinde roman kadın kuşağı filmleri kıvamından sıyrılarak çok daha elit, çok daha evrensel bir ufka evirilmeyi başarmış. Mesela pek detayına girilmemiş de olsa evrenin sırlarının matematik bilimiyle çözülmesi mevzusu, Tenedoslu Tenes’in akıbetine, tarihi ve mitolojik kaynaklar taranarak alternatif bir son bulunmaya çalışılması mevzusu, Arkeolog Gülderen Tufan karakteriyle, tipik Türk kadını imajının çok çok ötesinde, bilimsel ve enetelüktel meraka sahip bir kadın figürü yaratılması filan… Bunlar fazlasıyla beğenimizi kazanan detaylardı. Keza Deniz Yorgancı’nın babasıyla olan sorunlu ilişkisi, çevresiyle yaşadığı uyumsuzluk, yer yer eleştirilen yer yer doğal karşılanan “dahi yalnızlığı” konusu da bu çerçevede ilgimizi cezbetmişti.

Derin devletin neresinden tutulsa irin fışkıran kirli ilişkiler ağı, medya, siyaset, iş dünyası üçgeninde uzun yıllardır cereyan eden kokuşmuşluklar, 90’ların olduğu kadar, hatta 90’lı yıllardan bile fazlasıyla günümüzün gündem maddelerini işgal etmekte. Ve bu kirli çarktan ifrit getiren biz bir avuç okur, ülke gündeminin boğucu havasından kaçalım, kitapların büyülü dünyasında bir nebze de olsa ferahlayalım derken o da nesi! Unutmak istediğimiz ucuzlukların tam da göbeğine düşüyoruz sanki Ada’da. Susurluk gibi rezaletleri, vatan millet hamasetiyle ülkeyi soyanları, kitapta geçen adıyla “Aga Bey” gibi mafya artığı haramzadeleri okumak, doğrusu karşılaşmaktan keyif aldığımız gerçeklikler değildi.

Sonuç olarak: 

2014 Baharında birkaç günlüğüne uğradığımız ve adeta büyülendiğimiz Bozcaada’yı bir kez de Ada romanı ile ziyaret etmiş olmak bize gayet iyi geldi. Genel okur kitlesi tarafından ise, romanın konu yönünden çarpıcı, anlatım olarak da son derece akıcı bulunarak beğenileceğini düşünmekteyiz.

Keyifle okunması temennisiyle…

OBJEKTİFİMİZDEN BOZCAADA MANZARALARI…

‘Belki de Tales ve Tenes’in ruhları buralarda bir yerlerdedir…”

28.08.2022 © Novelius Edebiyat

İnceleme: Ada” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın