06.05.2022 © Novelius Edebiyat
Yazan: Mehmet BAHÇECİ
Detaylara geçmeden önce, dilerseniz “ve” bağlacıyla yan yana getirdiğimiz, “edebiyat ve narsizm” kavramlarının sözlük manalarına şöyle yüzeysel olarak bakalım.
Online Sözlük Vikipedi’de yer alan açıklamaya bakılırsa, edebiyat, literatür veya yazın; olay, düşünce, duygu ve hayalleri dil aracılığı ile estetik bir şekilde ifade etme sanatı olarak tanımlanmakta. Edebî yazılar yazan sanatçılara da edebiyatçı denmekte. Daha kısıtlayıcı bir tanımla, edebiyatın; bir sanat formu olarak oluşturulan yazılar olduğu düşünülmektedir.
Yine aynı mecraya göz atalım ve narsisizm yahut özseverlik diye geçen kavramın nasıl tanımlandığına bakalım. Narsizim veya özseverlik, kişinin kendi bedensel ve/veya zihinsel benliğine karşı duyduğu hayranlık ve bağlılık, kabaca tabirle kişinin kendisine âşık olması olarak tanımlanan bir terimdir.
Günümüz yazarlarının (hani şöyle usta diye nitelenen anaç yazarlarımız da dahil) hangisine sorarsanız sorun, eminiz ki, alacağınız cevap değişmeyecektir, asla ve asla narsist olmadıklarını söyleyeceklerdir. Zaten bugüne kadar kim yoğurdum ekşi demiş ki bu beyefendiler, bu hanımefendiler büyük bir olgunluk örneği sergileyerek, evet ben kelimenin tam anlamıyla bir edebiyat narsistiyim desin? Fakat o iş elbette onların aksettirdiği gibi değildir. Onların bu itirafı yapıp yapmamaları şöyle dursun, yapmacık alçak gönüllülüklerinin altında son derece büyük ego patlamaları yaşadıklarını, yani henüz daha ortaya doğru dürüst bir eser koyamayan ve fakat vasat metinlerle de olsa bir şekilde ünlü yazar etiketine sahip olmayı başarmış becerikli yazarlarımız bile içten içe kendilerini bir Tolstoy, bir Dickens ayarında görmekteler. Hiç değilse bu savımızı kendi gönül dünyalarında kendilerine bu şekilde açıklamakta olduklarına son derece eminiz. Söylediklerimizin aksini düşünen, kalplerini mi yardın da bu kadar emin konuşabiliyorsun diyen varsa, biz de onlara diyoruz ki: siz kalplerini mi yardınız da bu işin söylediğimiz gibi olmadığına bu kadar emin olabiliyorsunuz?
Diğer yandan, kulağa pek itici gelen narsistlik (kendini beğenmişlik) tutumunun (sanatsal çalışmalarla sınırlı olmak üzere) hiç de kötü bir yanı olmadığından söz edebiliriz. Zira kendini dev aynasında görmeyen, yeteneğini Kafka, Hugo veya Proust seviyesinde mülahaza etmeyen bir yazar da kalemini usulca bırakıp çok daha farklı bir işe, mesela organik tarıma falan yönelse çok daha iyi eder. Belki edebiyat alanında yaşayamadığı ego patlamasını, patlıcan ya da hıyar yetiştirmekteki başarısıyla yaşar.
Bazen ilk eserini yazıp o veya bu yayınevinde yayımlatmayı başarmış çiçeği burnunda yazarlara denk geliyoruz. Kimi zaman da Novelius Edebiyat üzerinden onlar bizi buluyor yahut bir şekilde biz onlara erişmiş oluyoruz. Sonrası malum, büyük hevesle ilk eserini vermiş bu yazar arkadaşların tanıtım çabalarına katkı sunmak niyetiyle, sitemizde ya röportajlarını yayımlıyoruz yahut eserlerine yönelik inceleme yazıları kaleme alıp yayımlıyoruz. Tabii ki, tüm bunları ücretsiz olarak yapıyoruz ve muhtemelen de amatör ruhumuzu koruyarak, profesyonel işler çıkarmaya devam edeceğiz.
Lafı getirmek istediğimiz nokta da tam olarak burası işte. İlk ya da ikinci, üçüncü eserini yazmış, hatta yayımlatmış olsun, fark etmez, bu arkadaşlarda zaman zaman gözümüze çarpan şöyle bir sorun var: kendilerini bize takdim ederlerken, (bizce fevkalade gereksiz bir şekilde) bir alçakgönüllülüğün içine giriyorlar. Halbuki alçakgönüllü olmak bu işin doğasına taban tabana terstir. Yaratıcılık gerektiren, yetenek gerektiren ve en önemlisi de yoğun emek gerektiren yazarlık gibi fevkalade entelektüel bir işin mensubu da lütfen biraz ego patlaması yaşasın ve hiç değilse yazarken “evet, ben yazılmış en iyi metinlerden birini kaleme alıyorum.” Duygusunu tatsın. O özgüveni, o ego patlamasını (o narsistçe yaklaşımı) tatsın, yaşasın ki, büyük eserler üretebilsin.
Yazdığı metni: “acizane bir şeyler yazdım” diye niteleyenini dahi duydu bu kulaklar. Yahu neden acizane yazdın ki? Yani yazdığın metni kendin bile bir kabuğa kıstırmıyorken neden başkaları para verip satın alsınlar? Neden kıymetli vakitlerini senin acizane diye nitelediğin o metni (yazarı olarak sen bile kendi metnini böyle nitelediğine göre kesin vasat bir şeyler yazmışsındır) okumak zahmetine katlansın insanlar? Ne hakkın var bunu istemeye?
İşin PR kısmı ayrı bir fecaat, bu saçma sapan mütevazilik gösterisinin ne yazara ne de yazar adaylarına hiçbir katkısı ve getirisi olmayacağı kanaatindeyiz. Fakat sözlerimiz de yanlış yönlere çekilmesin lütfen, elbette kimseye, “ben büyük yazarım, en iyi ben yazıyorum, benden iyisi yok” türünden küstahça bir tavır sergilemelerini önermiyor ya da böyle bir ukalalık ortaya koyun demiyoruz. Dediğimiz şey şu: evet, siz yazdığınız metne herkesten çok güvenmeli ve herkesten çok arkasında durmalısınız. Yeteneğini, yazdıklarını (öyle olmasa bile) Tolstoy ayarında gören birinin, çok çok çok çalışarak bir gün sahiden de Tolstoy çapında bir eser ortaya koyması hiç de uzak bir ihtimal değildir. Lakin yazdıklarını, “bir şeyler karaladım işte” mantığıyla değerlendiren birinin de bu bakış açısıyla bırakın Tolstoy’un yanından geçmeyi, asgari düzeyde dahi iyi bir yazar olamayacağı açıktır.
Makalenin Bonusu. Büyük Yazarların Çalışma Masaları:





06.05.2022 © Novelius Edebiyat
“Edebiyat ve Narsizm” üzerine bir yorum