Tembellik Hakkı Yazar: Paul Lafargue 🇨🇵 Telos Yayıncılık - 60 Sayfa
✏️ Acayip fikirlerime sağlam bir yancı buldum sonunda. Materyalist ve sosyalist düşünce ve eylem adamı, Karl Marx’ın da damadı olan Paul Lafargue’den bahsediyorum.
✏️ Tembellik Hakkı, Lafargue’nin, kapitalist sistemi eleştirdiği kısa ama pek ünlü bir eseri. Öyle ki, Komünist Manifesto’dan sonra Avrupa’da en çok basımı yapılan sosyalist edebiyat ürünü. Hatta Lenin bile bu eserin hakkını teslim ederek, Rus Devriminin gerçekleşmesine yaptığı katkıları dile getirmiş.
✏️ Yazar bilhassa antik çağlardan getirdiği referanslarla, üretim çılgınlığını ve bu çılgınlığın doğal sonucu olan uzun çalışma saatlerini kıyasıya eleştiriyor. Çocuk işçilerin çalıştırılmasına, yetişkinlerin günde on dört saatlere varan bıkkınlık verici işlerde karın tokluğuna çalışmak zorunda kalışlarına epeyce içerlemiş. Bu uğurda, çalışmayı yücelten dinsel öğretilere ve aydınlara da savaş açmış gibi bir hali var.
✏️ Lafargue’nin önerisi, günlük çalışma süresinin üç saate indirilmesi. Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Günde üç saat çalışmak.
✏️ Günde üç saat çalışmak, fazla iyimser bir beklenti olur ama sanki günümüz dünyası da yavaş yavaş o yöne doğru evriliyor. Esnek çalışma modelleri, freelance çalışmanın ve evden çalışmanın yaygınlaşması vs… Üstelik Finlandiya gibi bazı ülkeler (sanırım Rusya’da da benzer adımlar atıldı) haftalık çalışma gününü dört güne indirdiler.
✏️ Ben dürüst olacağım ve tembellik hakkını, en ilkel biçimde, kıç büyütmek hakkı, yan gelip yatmak hakkı olarak da algılıyor ve savunuyor olduğumu gizlemeyeceğim. Yaşasın soylu tembelliğim!
✏️ Lafargue’nin ise elbette böyle saçma bir hesabı yoktur. O, insanca yaşamak için insanoğlunun daha fazla boş vakte sahip olması gerektiğini irdelemekte.
✏️ Son olarak, Telos Yayıncılık baskısında yer alan Vedat Günyol’un önsözü de en az kitap kadar güzel ve aydınlatıcıydı.
Ey tembellik, uzun süren sefilliğimize acı! Ey sanatların ve soylu erdemlerin anası tembellik, insan kaygılarına merhem ol!
Çalışmayı savunmak gerekirdi, yoksa zorla kabul ettirmek değil.
Ürünlerinin nitelikleri dolayısıyla insanlığın ilk dönemlerine nasıl taş çağı, tunç çağı deniyorsa, bizim çağımıza da kalpazanlar çağı denecektir.
Çalışın, çalışın işçiler, toplumsal serveti ve kendi yoksulluğunuzu artırmak için çalışın. Çalışın ki, daha da yoksullaşarak daha çok çalışmak ve yoksullaşmak için birtakım nedenleriniz olsun. Kapitalist üretimin acımasız yasası budur işte.
MEHMET BAHÇECİ