03.04.2023 © Novelius Edebiyat
Yazar: Canel IŞIK
Siyah Pelerin, Canel Işık
Sessizliğin sesinden ilk kez bu kadar ürpermişti. Başlarına gelecek korkunç hadiselerden habersiz, her zamanki gibi tuvalini atölyesine götürmek üzere koltuk altına sıkıştırmış, en sevdiği şarkısını mırıldanıyordu. “Dökülmüşüm, sökülmüşüm, yandım eriyorum, uyandım görüyorum, yeniden örüyorum, ilmek ilmek, gömlek gömlek. Kısmet olur mu, bilmem, bitmişimi görmek…”
Mercan Dede’nin şarkıları her zaman dilindeydi Emre’nin. Eğitimini İstanbul’da tamamlayıp birkaç yıl da usta sanatçıların atölyelerinde kendini geliştirdikten sonra, memleketine geri dönmüştü. Annesiyle birlikte yaşıyordu Emre. Beş yıl önce yitirdiği babasının kaybından bu yana daha sıkı sarılır olmuştu annesine.
Atölyesi, evinin iki sokak arkasındaydı. Sabahları çok erken çıkmasına gerek kalmadan, annesiyle rahat ve keyifle kahvaltısını yapıp yola öyle koyuluyordu. “Hava ne kadar güzel bugün, şehrimin kokusu da öyle” diye geçirdi içinden. Her gün yaptığı gibi ilk iş olarak kepenkleri kaldırdı, anahtarını iki kez çevirerek atölyesinin kapısını açtı ve boyalarının güzel kokusunu içine çekti. İşe koyulmak için hazırdı. Bembeyaz tuvalini şövaleye yerleştirdi, inceden kalına doğru sıralanmış fırçalarından en kalın olanı aldı, zemin katmanı boyadı ilk önce. Ne çizeceğine o gün ki ruh haline göre karar veriyordu. Müziğinin ritmi, ruhunu nereye götürürse, orayı tuvaline mühürlüyordu. Sabah mırıldandığı şarkı çalmaya başladı şansına. Radyonun sesini açtı Emere ve gözlerini kapadı. Rast gele karalıyordu tuvalini. Şarkı bitesiye gözlerini açtı ve ortaya çıkan resme baktı. Yana eğilmiş birkaç ev çizmişti. İçi kasvetle doldu, ortaya çıkan bu çizimi temizleyip, güzel bir su perisi çizdi. Ama, aklının bir köşesinde hâlâ bugün gözleri kapalıyken çizdiği resim vardı. Neden sonra içini bir huzursuzlk kapladı. Anlayamıyordu.

Güneş batmaya başlamış, bugün ki çalışması da neredeyse bitmişti. “Bugünlük, bu kadar yeter,” diye mırıldandı. Fırçalarını tinerli suda özenle temizledi, kağıt havlı ile kuruladı ve yine aynı sırayla yerleştirdi. Radyoyu ve ışıkları kapatıp, evinin yolunu tuttu. Kaldırımlar kalabalık, sokaklar her zaman olduğu gibi ışıl ışıldı. Annesi akşam yemeği için ne yapmıştı acaba? Lokantalardan esen enfes yemek kokuları burnuna tütüyordu. İştahı açık, yemeğe düşkün olan Emre, eli ile hafiften oluşan göbeğini sıvazladı. Adımlarını hızlandırıp, koşarcasına eve attı kendini.
“Anne, çok açım, sofra hazır mı?”
“Oğlum, hazır. Ay, ne bu telaş, kaçıran yok yemeğini!” tebessümle söylendi annesi.
Emre, ellerini yıkadığı gibi sofraya oturdu hemen. Mercimek çorbasını kâsede içti, kayıt tabağın iki ucunda konuşlu Pilav ve Karnıyarığı da bir çırpıda bitirdi.
“Oğlum, yavaş biraz! Midene oturacak yediklerin.”
“Anneciğim, o kadar lezzetli ki yemeklerin…”
Ağzında lokmayla söylemişti son sözlerini. Biraz öksürse de, soluk borusuna kaçan kırıntılardan bir bardak suyla kurtuldu, toparladı kendisini.
“Ah oğlum! Yüreğime mi indireceksin, ne bu acelen?”
Emre, annesinin üzülmesine dayanamamıştı, ellerini ona doladı, öpüp koklamaya başladı.
Tıka basa doyduktan sonra sofradan kalktı, televizyonu açtı. Yemeği salonda yiyorlardı, mutfakları küçüktü. Getir götür işlerinde annesine yardım ediyordu oğlu, ama bu akşam yemeği fazla kaçırdığından olsa gerek koltuğa başını koyar koymaz uyuyakalmıştı. Bir de evlerinde siyah benekleri olan beyaz bir kedileri vardı. Evin bir ferdi gibi olan bu sevimli hayvanın adı Yumaktı. O gece, nedense hep başucunda idi. Yüzünü yalayıp, duruyordu.
“Yumak, ağabeyini rahat bırak. Yorulmuş bugün.”
Gözünün içine baktı kedi, ama başından ayrılmadı, yanına kıvrıldı. Makbule hanım, sofrayı toplayıp, çayı demledi. Oğluna seslendi çok ısrar etmeden. Üzerini battaniyeyle örttü, bir bardak çayını içtikten sonra, yatağına gitti. Yattıktan kısa bir süre sonra, kedinin sesi ile uyandı, yatağından kalkıp kediyi yanına almaya gittiği sırada, yıldırım sesi kadar kuvvetli bir gürültü duydu ve her yer zifiri karanlığa bulandı. Uzaktan oğlunun sesi geliyordu, fakat muhtemeldir ki, kendi sesini ona duyuramıyordu. Üzerinde ona engel olan ağır bir yük vardı, ne olduğunu anlayamıyordu. Gittikçe daha zor nefes alıyor ve gücü kalmıyordu.
Emre, daha birkaç saat önce anneciğiyle yemek yedikleri sofralarının yerinde, şimdi beton yığınını ve toz bulutunu seyrediyordu. Ne olup bittiğini anlayamadığı, rüya ile gerçeğin birbirine karıştığı o anda, kalbinin atışını da betonların altında hissediyordu adeta. Daha dün akşam ışıl ışıl olan caddeler karanlık, gülüşlerin yerinde ise feryatlar yankılanıyor…
04.17 saatinde, ilimizde 7.8 şiddetinde deprem meydana gelmiştir.
Bu son dakika haberiyle, bunun bir rüya değil, gerçeğin ta kendisi olduğunu anlamıştı Emre. Bir bedende, ruhun kayboluşunu o zaman anlamıştı. Çığlıkların tek beden olduğu bir ses vardı o akşam.
“ Sesimi duyan var mı?”
Her gelen cevap, bekleyenler için bir nefes oluyordu. Gündüzler, geceler karışmıştı. Herkes tek beden, tek nefes, tek can olmuştu. Sessizliğin sesi ilk kez bu kadar ürperticiydi. Emre, enkazın başında ayrılamıyor, elleri ile tek tek moloz yığınlarını kaldırıyordu. Kurtarma ekipleri, bir kadının daha sesini duymuşlardı. Emre’yi yana alıp, özenle enkaz altında kalan depremzedeyi çıkardılar. Kurtarma ekiplerinin arasından kurtarılan kadına baktı, kalbinin ağırlığını ilk defa hissetti. Annesiydi. Aralardan koştu, insan selini yarıp gözyaşlarıyla ısıttı annesini. Yetmiş iki saat sonra, ilk kez nefes aldığını hissetti. Ambulansa götürülen annesinin yanına o da gitti.
Kapısı kapatılan ambulansın küçük penceresinden şehrine baktı. Tarih kokan, cıvıl cıvıl kasabasına, kana susamış vampirin siyah pelerini atılmıştı.
S O N
1.Resim, Kapak Görseli, Gotan Da, Passau by night, 2022
2.Resim, Kare Görsel, Gotan Da, Passau by night, 2022
Yazar Hakkında:

Canel Işık, 1978’de Peştera, Bulgaristan’da dünyaya geldi. İlköğrenimini Bulgaristan’da tamamladıktan sonra ailesiyle birlikte Türkiye’ye göç etti. Koç Üniversitesi Hemşirelik bölümünün yanı sıra Anadolu Üniversitesi Sağlık Kurumları İşletmeciliği bölümünden mezun olmuştur. 2002’den bu yana Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Elektronörofizyolog olarak çalışmaktadır. 2022’de, 60 Kadın 60 Öykü isimli kolektif seçki kitabında yer alan Canel Işık’ın ilk romanı “Varlığın Çemberi” 2023 mart ayında Platanus Publishing etiketiyle yayımlanmıştır. Heykel sanatıyla da ilgilenen Işık, karma sergileriyle New York ve Atina fuarlarında boy göstermiştir.
03.04.2023 © Novelius Edebiyat