özlem akkan

Öykü: Nefes Ver, Özlem Akkan

13.04.2023 © Novelius Edebiyat

Yazar: Özlem AKKAN

Nefes Ver, Özlem Akkan

Ayakkabısının topuğunu kaldırım taşlarına bırakarak yürümeye devam etti. Bastıran karanlık, Arnavut kaldırımlı yolda yürümeyi zorlaştırmaya başlamıştı. Yağmur da hızlanınca aksayan adımlarını sıklaştırdı. Sahip olduğu tek hırkası ki, o hırka annesinden kalan tek hatıraydı da, ıslanmasa keşke diye düşündü. Seneler önce ülkelerini terk etmek zorunda kaldıklarında bavula sığdırabildikleri birkaç kıyafetten biriydi. Ne tesadüftü ki, o da kızıyla birlikte bir gece gizlice evden kaçarken bu hırkayı alabilmişti.


Bu sıralar iş bulmak için daha çok dolaşıyordu kapı kapı. O yüzden böyle geç saate kalmıştı. Kızıyla birlikte aylardır kaldıkları kadın sığınma evinde kendilerine tanınan süre dolmak üzereydi. Yerlerine başkaları gelecekti, sonra o başkalarının yerine de başkaları… Bir an önce hem karınlarını doyuracak hem de başlarını sokacakları bir yer bulacak kadar para kazanmalıydı. Aslında bunlar kolaydı da, güvende olmak parayla satın alınacak bir şey değildi.


Bir çikolata dükkânının ışıklı vitrini gözüne çarptı. Vitrinin hemen üstündeki süslü sundurma ona Hansel ve Gretel masalındaki evin çikolatadan yapılmış çatısını hatırlattı. Küçükken masallardaki cadılardan ne çok korktuğunu düşündü Sığınma evindeki ilk gecesinde anlatmıştı bu masalı Gamze’ye. Endişelenmesin diye çektiği nutuk sonunda da “masal anne masal bu, cadı diye bir şey yok,” yanıtını almıştı kızından. Gamze masallardaki cadılardan korkmuyordu ama çikolatadan bir evin neye benzediğini merak ediyordu.


Adımlarını daha da sıklaştırarak, çikolataları seyretmek isteyenleri koruma görevini üstlenmiş süslü sundurmanın altına girdi. Parlak renkli kâğıtlardaki çikolatalar anlık mutluluğu garanti ediyordu. Kızına bu çikolatalardan yedirememiş olmanın hüznü çöktü içine. Sabahları kocasının kendisine bıraktığı parayla ancak karınlarını doyurabilecek kadar yemek koyabiliyordu sofraya. Kocası, o eve gelmeden bir lokma bile yemesine izin vermediği için geç saatlere kadar bekliyordu sofranın başında. Yemeğin tadını artık almıyor da olsa, açlığın ve tokluğun ne olduğunu unutmuş da olsa, dayak yemeden yatağa girebilmenin tek yolu beklemekti. Kendisini önemsemeyeli yıllar olmuştu. Kocasını da önemsemiyordu ama kocasının huyuna suyuna giderek, kızını şiddetten uzak tutmaya çalışmıştı hep. Çünkü maskeyi önce kendine takması gerekiyordu.

özlem akkan


“Kabin basıncı indiğinde oksijen maskeleri çıkar. Lütfen maskenizi takın ve normal şekilde nefes alın. Yanınızda bir bebek ya da çocuk varsa onlara yardım etmeden önce kendi maskenizi takın.”


Yaptığı tek uçak yolculuğunda duyduğu bu anonsu anımsadı. O zaman Gamze yoktu, evli bile değildi. Gamze canavarlardan da korkmuyordu.


Hırkasına biraz daha sarılarak, dikkatini nefesine yönlendirmeye çalıştı. Bu sabah uyandığında televizyonda, sonradan adının “nefes meditasyonu” olduğunu öğrendiği egzersizi yaptıran kadın “stresinizden ve korkularınızdan uzaklaşmak için nefesinize odaklanın,” demişti.


“Derin bir nefes al ve ver, derin bir nefes ve ver…”



“Şimdi gözleriniz kapalı, başınızdan aşağıya doğru ışıkların yağdığını, o ışıkların tüm bedeninizi yıkayarak aktığını ve akmaya devam eden ışığın tüm bedeninizi sarıp sarmalayan bir balona dönüştüğünü hayal edin.”



“… Lütfen maskenizi takın ve normal şekilde nefes alın. Yanınızda bir bebek ya da çocuk varsa onlara yardım etmeden önce kendi maskenizi takın.”


Sundurmanın altından çıktı. Gözlerini kapadı. Nefes aldı, nefes verdi, nefes aldı, nefes verdi. Nefesinin ritmini bir türlü tutturamadı ama vazgeçmedi. Başını gökyüzüne kaldırdı ve çikolatalarla dolu vitrinin ışığının vurduğu yağmur damlalarına kollarını açtı, ışığın bedenini sarmalamasına izin verdi. Işıklardan oluşan balonun içine kızını da aldı, birkaç tane de renkli kâğıtlı çikolatalardan… O sırada birinin ona seslendiğini duydu. “Bana bak! Tut nefesini, sakın sesini çıkarma!” Nefesini tutmadı, gözlerini de açmadı. O balon onu ve kızını uzaklara götürecekti. Bu sefer kocasının her geceki tanıdık sesi daha yakından bir kez daha bağırdı. “Gülsüm! Tut nefesini!”


Sonra başka bir ses duydu:


“Canavar diye bir şey yok anne!”


Çikolatanın tadını hissetti kısa bir an ve gözlerini bir daha hiç açmadı. Balon gökyüzünde süzülerek kayboldu.

S O N

Resim 1, Kapak Görseli, John Constable, Cloud Study, 1821-1822

Resim 2, Kare Görsel, Otto Ritschl, Head with Blue Cloth, 1938

Yazar Hakkında:

özlem akkan

NOVELİUS EDEBİYAT Özlem Akkan, 1968’de Ankara’da dünyaya geldi. Ortadoğu Teknik Üniversitesi İktisat bölümü mezunu. Bir dönem Bankacılık alanında çalıştıktan sonra Perakende Giyim üzerine kendi işyerini kurdu. Nefes Ver öyküsü, yoga yapmaktan, çini ve seramiğe; kitap okumaktan, seyahate, geniş bir ilgi alanına sahip olan Özlem Akkan’ın sitemizde yayımlanan ilk öyküsüdür.

13.04.2023 © Novelius Edebiyat

Öykü: Nefes Ver, Özlem Akkan” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın