Erdinç Gültekin

Öykü: Bir Çocuk Anlatıyor, Erdinç Gültekin

15.07.2023 © Novelius Edebiyat

Yazar: Erdinç GÜLTEKİN

Babamın ayağı sakat, sakat olduğu için o sadece çöplere eğiliyor, uzanabilirse uzanıyor; yoksa anamı çağırıyor. Anam atik. Eğiliyor, kalkıyor yeri geldimi koşuyor. Ben de yardım ediyorum ana babama. Biraz da içenlerin bana acıdıklarını bildikleri için taşıyorlar beni yanlarında. Babam anama fısıldarken duymuş, anlamazdan gelmiştim. Anladığım; ben tatlı, şirin çocukmuşum, biraz gülünce abiler, amcalar üç-beş kuruş sıkıştırırlarmış avcuma. Bunu bana babam değil de annem söylüyor, utana sıkıla. Bir gün de babamdan duymuştum. Babam güya anneme konuşuyor ama lafı bana, anlıyorum. Ne de olsa ben o kadar da çocuk değilim. Altı yaşındayım. Sarhoşların eli açık olurmuş, diyor babam. Sarhoşların sağa sola fırlattıkları şişeleri bütün akşam, bütün gece toplasan kaç para edermiş? Benim avcuma sıkıştırılan bir onluk kırk şişe demekmiş.

Kendimi ispatlama, göze girme, aferin alma isteğiyle dolup taşıyorum. Hem anamın babamın yüzü de gülecek. Anam yemek yaparken türkü söyleyecek. Oturduğumuz o yıkık ev eve benzeyecek.

Kafaya diktiği şişeyi denize ya da çimenlere atacak olanı hemen anlıyorum. Koşup şişeyi istiyorum çekinerek. Gülümsüyor adam. Diğerleri de şişelerini dikip, poşetliyorlar. Şişelere sarılıyorum neredeyse. Ben gülümseyince dayanamayan biri mutlaka çıkıyor. Bozuk, belki beşlik, onluk mutlaka bir şeyler düşüyor avcuma. Hatta bir keresinde adamın biri ellilik vermişti yanağımı okşayarak. Ben bu parayı ilk kez gördüğümden anneme koşup, anne bu kaç para demek, diye sormuştum. A errornnemin yüzünde çiçekler açmıştı. Babam sonradan anama, yanındaki kadınlara hava atmak için vermiştir, demek en iyisi böyle kalabalıkları gözlemek, demişti. Anneme konuşurdu babam ama hep benimle konuşur gibi gelirdi bana. O günden sonra kahkahalı kızların, kadınların olduğu muhabbetlere daha dikkat eder oldum.

Bir gün bir uçurumun kenarındaydık. Güneş kocamandı. Deniz de kocamandı. Ötede büyük oteller vardı. Güvenlikçiler bizi gördümü huylanırlardı. Bunu babamın küfürlerinden anlardım.  Babam, şu ağacanın ötesine geçmeyin, diye bağırdı. Ben anamın yanındaydım. Hava çok sıcak. Yakıyor. Hiç esmiyor. Güneş çok güçlü. Gözümüzü kısarak bakıyoruz her yana. Arabalarda içenler arada kapılarını açıyor. Şişeleri ellerimize tutuşturuyorlar. Annem teşekkür ediyor onlara. Ben çoğu sefer annemden önce atılıyorum şişelere. Sanki oyuncakmış gibi sarılıyorum şişelere. Açılan kapılardan biri annemi çağırdı. Annem yaklaştı. Adam şişeleri yere koyuyor. Annem eğilip alıyor, şişeleri torbalıyordu. O sıra adam anamın orasını burasını mıncıkladı. Arka koltukta oturanlar pis pis güldü. Adam yaptığını tekrarladı. Şaşkın anam sonunda, sen ne yapıyorsun hayvan herif, dedi. Onlar daha çok güldü. Benim boğazım düğüm düğüm olmuştu. Ağlamam için dokunmalarına gerek yoktu. Ağlıyordum sessizce. Adını tam koyamadığım bir şeyler öyle ağırıma gitmişti ki, gidip arabaya tükürdüm. Şöför koltuğundaki, bak bak piçe bak, dedi. Anam, şimdi babasına söylersem görürsün, dedi. Hepsi güldü. O topala mı söyleyeceksin? Arkadaki benim gürültüyle ağlamaya başlamamdan rahatsız oldu, ulan tadımızı kaçırdınız, dedi. Yere bir onluk attı. Basın gidin deyip kapıyı sertçe kapattı. Öndekide öyle yaptı. Annem paraya baktı, baktı, hep  bakacaktı sanki. Keşke almasaydı ama aldı parayı. Şişeleri de aldı, beni kucaklayıp babama seslendi. Sonra tembihledi beni, sakın bir şey deme babana, üzülür, diye. Babam aksıyarak geliyordu. Elinde üç-beş şişe vardı. Çocuk Hastalandı. Güneş çarptı galiba. Hadi eve gidelim, dedi annem. Babam beni kucağına almak istedi ama vazgeçti. Bazen kollarını uzatırdı. Ayakta olduğunu anlayınca tatlı sözlere başvurur, yanaklarımı okşardı. Sordu babam: N’oldu aslanıma, neyin var, diye. İçimi çekerek, hiç, diyebildim küçücük bir sesle. Sonra, anama sarıldım. Sonra, yine ağladım içimi çeke çeke, sessiz gürültüsüz. TEMMUZ 2017, ERDİNÇ GÜLTEKİN               

  15.07.2023 © Novelius Edebiyat

Bir Cevap Yazın