NUR YAZGAN RÖPORTAJI:

 On yıllık suskunluğunu, 2021 Yılında okurlarla buluşturduğu ‘Leyla’ isimli romanıyla bozan Yazar Nur Yazgan konuğumuz. Kendisiyle hem son kitabı Leyla hakkında hem de genel olarak edebiyat ve sanat üzerine verimli bir sohbet gerçekleştirdik. Dileriz sizler de okurken keyif alırsınız.
“Nur YAZGAN”

Novelius Edebiyat adına Mehmet Bahçeci:

Merhaba Sevgili Nur, öncelikle röportaj teklifimi olumlu değerlendirdiğin için teşekkürlerimi sunuyorum. Edebiyat çevrelerince tanınan bir yazarsın ama ismini yeni duyan okurları da düşünerek, kendinden, neler yaptığından ve edebi çalışmalarından kısaca bahseder misin?

Nur Yazgan:

Sevgili Mehmet, edebiyat dünyasına 2008’de ilk romanım “Lal Kitap” ile Duygu Asena Roman Ödülü’nü alarak katıldım. Ardından 2011’de ikinci romanım “Zamanın Kokusu” yayınladı. Daha sonra 10 yıl ara verdikten sonra üçüncü romanım “Leyla” SİA Kitap etiketiyle raflarda yerini aldı. Bu ara verişin sebebini soran, yazmayı bıraktığımı düşünen, ne zaman yazacağımı sorgulayan okurlarım oldu. Yeri gelmişken, sorun vesilesiyle burada açıklayayım, eşimin ve babamın ölümü beni hayattan koparmıştı. Ve bu süreçte beni ölümün kıyısına getiren çok ciddi hastalıklarla da mücadele etmek zorunda kaldım. Nihayetinde, “Leyla” ile  yeniden yaşama ve yazıya dönmek çok güzel. Bunu başarmam için birçok güzel insan destekçim oldu. Fırsatını bulmuşken kızımı ve beni yalnız bırakmayan bütün o iyi insanlara da teşekkür etmek istiyorum.

Novelius:

“Hepimiz, kimsenin usta olamayacağı bir zanaatta çırağız.” Der, Hemingway. İbn-i Haldun ise daha farklı bir yönden yaklaşarak: “Fazla tevazunun sonu vasat kişiden nasihat dinlemektir.” Diye ekler. Bu iki farklı görüşün de kendince haklı yanları olduğu aşikâr. Oldukça nitelikli üç romana imza atmış bir yazar olarak, yazma sanatında kendini nerelerde görüyorsun, hedeflerin var mı?

Nur Yazgan:

Bana göre tevazu erdemdir. Ama bu kişilikle ilgili bir soru. Ben nasihatleri de, karşımdaki ukalalık etmediği takdirde, işime yarayacak bir bilgi yakalar mıyım acaba diye dinlerim. Bir romancının herkesten edineceği bir bilgi, bir gözlem vardır.

Novelius:

Lâl Kitap günlerini biraz hatırlayalım istiyorum. Nasıldı o süreç? Yani yazar olarak ortaya koyduğun ilk emeğinle, ‘Duygu Asena Roman Ödülü’ gibi hatırı sayılır bir payenin sahibi oldun. İstersen en başından al ve bizlere ilk romanının senin için ne anlama geldiğinden, roman yazma fikrine nasıl kapıldığından, ailenin ve yakın çevrenin hem yazım sürecinde hem de kitabın yayımlanmasından sonraki süreç de gelişen tepkilerinden bahset.

Nur Yazgan:

Ben Lal Kitap’tan önce, sadece eşime ve bir iki yakın dostuma okuttuğum iki roman yazmıştım. Okumak ve yazmak küçük yaşlardan beri benim dünyamda vardı. Bir gün eşim Aytekin,  yazdıklarımı kimseye okutmadığım için bana kızdı. Ben de onun bu sevimli öfkesinden sonra yaşadığım şehirde bilinen bir gazeteci ve edebiyatçı olan Ruşen Hakkı’ya gittim. Ruşen Hakkı beni öykücü ve eleştirmen Fahrettin Demir ile tanıştırdı. Aynı zamanda öğretmen olan rahmetli Fahrettin Hoca romanlarımı titizlikle eleştirdi. Bu eleştirilerden sonra ben Lal Kitap’ı yazdım ve hocaya getirdim. Bana heyecanla bu ödülü söyledi ve sen bu ödülü alırsın dedi. Şu an tam hatırlamıyorum ya romanı ödüle yolladı ya da yolla dedi. Sonrası tam bir şaşkınlıkla gelişti. Yapı olarak basına uzak, bir fotoğraf çekilmekten bile huzursuz olan biriyim. Ölümümden sonra çok az fotoğraf bırakacağım bu dünyaya. Ama kitapların okura ulaşması için onların haberi olması gerek ve  bunlar mecbur yaşamamız gereken şeyler. Artık biraz alıştım.

Novelius:

Son yıllarda, sosyal medyanın da etkisiyle çok fazla yazı atölyesi ilanıyla karşılaşmaya başladık. Birkaç bilindik yazar ve güçlü bir pazarlama stratejisi de varsa işin içinde, roman ya da öykü yazmaya hevesli insanlar bu tür oluşumlara kolayca teveccüh gösterebiliyor. Bu, ‘yaratıcı yazarlık’ adıyla da nitelenen meseleyi sen nasıl değerlendiriyorsun?

Nur Yazgan:

Mehmetçiğim, üniversitelerin dahi “yaratıcı yazarlık” bölümleri olduğu için soğuk bakmıyorum ama kimin ne öğrettiği çok önemli. Yeteneksiz, birikimsiz insan, bastırırım parayı yazar olurum sanıyorsa, o kendisinin sorunu. Çünkü mesele “Yazar olmak” olarak kavranırsa, bir etiket olarak görülürse, o öğrenciden de iyi üretim çıkmaz. Bir yazma aşkı gerek. Bir de yazmak bana hep tek başına yapılan bir eylem gibi gelir; çoğullaşmayı pek anlayamıyorum.

“Nur Yazgan’a ait eserler”

Novelius:

2007’de çıkan Lâl Kitap, onun peşi sıra okurlarla buluşturduğun Zamanın Kokusu ve son olarak Leyla. Her üç romanını da göz önüne aldığımda, ‘ilham, gölge, ölüm, rüya, ruhsal salgın’ gibi, çoğunlukla soyuta yakın ve bilinmezliklerle dolu kavramlar üzerinden anlatılarını şekillendirdiğini görüyorum. Bu beraberinde şiirsel bir dili, büyülü gerçekçi bir anlatıyı getiriyor olsa da okur nezdinde karşılığı sıklıkla kafa karışıklığı olabiliyor. Mesela ben özellikle Zamanın Kokusu isimli eserine adapte olmak da bir hayli zorlandığımı hatırlıyorum. Beri yandan, romanın yaklaşık yüzde otuzunu devirdiğim vakit, metinle barışmış, zevk alarak okuma faslına geçebilmiştim. Ve kitap bittiğinde de Lâl Kitap ayarında hatta kimi yönlerden ondan üstün bir roman okuduğuma iknâ olmuştum. Keza bir dönem romanı olarak öne çıkan Leyla’da da yine aşk, mistisizm gibi önemli konulara pencere açıyorsun. Demem o ki, daha herkesin anlayabileceği türde yazılan, kaliteden çok reklam ve satış rakamlarının öncelendiği, tabir-i caizse, son dönemde çok fazla karşımıza çıkan romanlar gibi, piyasa işi romanlar gelecek mi Nur Yazgan’dan?

Nur Yazgan:

Mehmetçiğim, ben büyülü gerçekçi tarzda yazıyorum. Üç romanım da o tarzda ve hep o tarzda olacak. Zamanın Kokusu benim en sevdiğim romanım. Sanırım hep de öyle kalacak çünkü ben onda ölümle ilgili insanca sorularla oynuyordum. Okurun kafasındakileri değil de karakterlerin kafasındaki soruları önceleyen bir yazarım. Bir tür sesli düşünme haliyle yazıyorum ve kurgu benim elimde bir oyuncak. Bundan sonrası için kimse net konuşamaz ama ben 15 yıllık bir romancıyım. Yazsaydım düzinelerce hafif roman yazardım ve ödüllü bir yazar olarak bana açılan yolda hiç basılma sıkıntısı da çekmeden okura ulaşırdım. Ben kendimi kötü hissetmeyerek  piyasa işi roman nasıl yazılır bilmiyorum. Elimden gelmez, okurlar endişe etmesin. Üstelik hepimiz öleceğiz, para için değmez bunlara.

“Nur YAZGAN”

Novelius:

Leyla, nasıl gidiyor peki? Okur yorumları, geri dönüşler alıyorsundur mutlaka.

Nur Yazgan:

Leyla‘nın geri bildirimleri çok iyi. Şimdiden ikinci baskıyı tüketiyor. Instagramda ve bazı internet sitelerinde çok beğeniliyor. Ben de mutlu oluyorum tabii ki. Leyla, ben beyin kanaması geçirdikten sonra basıldı ve benim için bir hayata ve edebiyata  dönüş hediyesi. Ve insanlara umutsuz anlarında söylemek istiyorum: ben sevdiklerimin desteğiyle size Leyla’yı bile getirdim, siz de zor anlarınızda, umutsuz kaldığınızda bu kitabın böyle günlerde yazılmasından güç alın.

Novelius:

Dünya edebiyatından olsun, yerli edebiyatımızdan olsun, takip ettiğin yazarlar var mı?

Nur Yazgan:

Benim dünya edebiyatında José Saramago ve Gabriel Garcia Marquez, yerli edebiyatta iste İhsan Oktay Anar ve Sezgin Kaymaz’dan başka aşkla takip ettiğim yazar hiç olmadı. Genelde yazar değil kitap öne çıkar bende. Böyle bir takip mantığım olduğu için de kitapları saymakla bitmez.

Novelius:

Ağır bir ekonomik krizle boğuştuğumuz şu günlerde, yayınevleri artan maliyetlerini mecburen etiket fiyatlarına yansıtıyorlar. Okumak neredeyse lüks ve pahalı bir meşgaleye dönüşmeye başladı. Bu sıkıntılı ortamda Türk edebiyatının geleceğini nasıl görüyorsun?

Nur Yazgan:

Su akar çatlağını bulur. Yazı aşktır, yolu bulunur.

Novelius:

Twitter’ı aktif kullanan yazarlardansın. “Gününüz güzel geçsin.” mesajlarını saymazsak, yazdıklarının çoğunluğu romancılık üzerine düşüncelerini yansıtıyor. Bir keresinde şöyle bir paylaşımın olmuştu: “Roman yazıyor olmam okuma keyfimi de kaçırdı. Bir kere kitap yazdıktan sonra okumanın eski büyüsü kalmaz. Sadece okumakla yetinenler ellerindeki kıymetin farkındadır umarım.” Bu çoğu okurun tecrübe etmediği ancak yazarların vakıf olabileceği bir gerçeklik ve sen de bu gerçekliğe değinmişsin. Burada dile getirdiğin düşünceni okurlarımız için biraz daha açar mısın?

Nur Yazgan:

Büyünün nasıl yapıldığını bilen büyücü gibi hiç gidilmemiş bir yoldan giden, gittiğini iddia eden yazarlar biraz bozulacak ama yazının bütün büyüleri dört kutsal kitapta ve yeryüzündeki mitlerde  yapılmış zaten…

Bir de benim twitter paylaşımlarını çok önemseme bence. Anlık, hiç ciddiye almadan, insan ve hayvan sevgisiyle twit atan biriyim ben. Biraz daha ünlü olsam twitter hesabımı kapatırım. Eğlenemediğim hiçbir şeyi yapmam.

Novelius:

Evrensellik, evrensel bir eser vermek denildiğinde, tam olarak ne anlamalıyız?

Nur Yazgan: 

Evrensellik yerel olabilmekten geçer.

Novelius:

Üzerinde çalıştığın bir proje var mı?

Nur Yazgan:

Şu an Leyla’dan bağımsız olarak ilerleyen ama istenirse ikileme gibi de okunabilecek bir kitap olan “Mecnun” üzerinde çalışıyorum.

Novelius:

Kıymetli vaktini ayırdığın ve sorularımızı tüm içtenliğinle yanıtladığın için teşekkür ederim, Nur. Hem Leyla’nın hem de daha sonra çıkacak romanlarının yolu açık olsun. İtiraf etmeliyim ki, ben de senin sıkı okurlarından biri olarak yeni kitabını heyecanla bekliyor olacağım…

Sevgili Nur, son olarak Novelius Edebiyat aracılığıyla, okurlarına iletmek istediğin bir mesajın var mı?

Nur Yazgan:

Novelius ile yeni tanıştım ve çok başarılı bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Bu güzel söyleşi için teşekkür ediyorum. Okurlarımın çok mutlu olmalarını diliyorum.

13.02.2022 © Novelius Edebiyat – Mehmet BAHÇECİ

NUR YAZGAN RÖPORTAJI:” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın