ümit yaban

İlk Ümit: Ayla Burçin Kahraman  |  Ümit Yaban

08.07.2023 © Novelius Edebiyat - Ümit YABAN

“Hayatın içinden insan hâllerini anlatmayı seviyorum. Sıradan gibi görünen ama sıradan olmayan yaşantıları, sıkışmışlık duygusunun insanlara neler yaptırabileceğini,  vazgeçilmez sanılan her şeyden vazgeçiliş anlarını, iç çatışmaları…” A.B. KAHRAMAN

novelius edebiyat Ah ilk kitaplar, sanki yazandan bir parça kopacak da evrende yıldız gibi parlayacakmışçasına müstesna bir öneme sahiptir. Bu önem hem yazarlar hem de edebiyat tarihi için geçerlidir. Bu heyecana ortağız ve zevkle görünürlüğüne katkı sunmayı kendimize görev addediyoruz.

Ümit YABAN: Sayın Kahraman, ilk kitabınız Onuncu Ay’ı kutlarım. Devrim Horlu editörlüğünde İthaki Yayınları’ndan elimize geçti. Her biri ayrı çarpıcı sonla biten birbirinden güzel on yedi öykü, kaleminiz daim olsun. Öncelikle merak ettiğim sizsiniz, edebiyatla kurduğunuz ilişkiye de değinerek kendinizi tanıtır mısınız? Ayla Burçin Kahraman kimdir?

Ayla Burçin KAHRAMAN: Bu soruyu yazarlara yıllarca kendisi sormuş biri olarak cevaplamakta nedense zorlanıyorum. Daha önce bir söyleşimde üçüncü tekilden anlatmayı denemiştim daha kolay gelmişti, yine öyle yapayım. Ayla Burçin KAHRAMAN, 1979 Hatay-Antakya doğumlu. Türkçe öğretmeni. Ankara’da yaşıyor. Evli. Bir kızı, bir kedisi, yüzlerce öğrencisi var. Okumayı öğrendi öğreneli en sevdiği uğraşı kelimeler. En yakın arkadaşları sözlükler ve bulmaca dergileri, çantasının olmazsa olmazı kitapları. Okuyup beğendiği metinleri niye ben yazmadım diye hayıflanmaya başladığını fark ettiği gün, sadece okumakla yetinemeyeceğini anlamış ve kendini varışı olmayan uzun, meşakkatli bir yolda bulmuş bir yazma sevdalısı.

ayla burçin kahraman
Ümit Yaban, İlk Ümit Röportaj Serisi ikinci bölümünde Yazar Ayla Burçin Kahraman’ı ağırlıyor…

Ümit YABAN: Yazma yolculuğu nasıl başladı? Kendinize has bir tarzınız var, sanırım sizin kitabınızı okuyan biri tekrar bir yerde karşılaştığı zaman size kolaylıkla tanır. Bu üslubu oluşturmanızda size yol gösteren biri oldu mu ? Yoksa geçmiş edebiyat eğitiminizde mi edindiniz tarzınızı?

Ayla Burçin KAHRAMAN: Aslında bir karar verip masa başına geçmiş değilim. Çocukluğundan beri okumayı, kelimelerle hemhal olmayı seven biriyim. Öğrenciyken okul dergilerine bulmacalar hazırlamaya bayılırdım. Çengel, kare, ne olursa. Elimde sözlük, yukarıdan aşağı ne yazsam, soldan sağa nasıl denk getirsem diye saatlerce uğraşırdım. Boş zamanlarımda sözlük ezberler, anlamını bilmediğim veya yeni öğrendiğim kelimeleri renkli kalemlerle işaretler sonra bu işaretleri sayar, kendi rekorumu geçtikçe sevinirdim.

İşim gücüm kelimeler, cümleler oldu hep…

Buna rağmen on yıl öncesine kadar yazma tecrübem sevdiklerime uzun mektuplar yazmaktan ibaretti. Bir gün bir arkadaşımın ricası ile onun internet sitesinde editörlük yapmaya başladım. Sonra yine aynı arkadaşımın ısrarıyla ilk öykümü yazdım. Yazdığım öykünün geri dönüşleri, farklı ve oturmuş bir üsluba sahip olduğum yönündeydi. Oysa nasıl yazsam acaba, diye düşünerek almamıştım kalemi elime. Anlatırken belirleyici bir tarz kullanayım, şöyle de bir üslup oluşturayım gibi hesaplamalar yapmamıştım. Yıllarca bana yarenlik eden kelimelerim kendi yolunu bularak inmişti kâğıda ne mutlu.  Yazmak ve yazdıklarımın üzerine konuşulması beni çok heyecanlandırınca bir tane daha yazdım. Sonra bir tane daha. Yazma yolculuğum bu şekilde başladı.

Ümit YABAN: Yazım ve yayınevi bulma safhalarında zorluklarla karşılaştınız mı? Kitabınızı raflarda gördüğünüz o ilk ân neler hissettiniz?

Ayla Burçin KAHRAMAN: Dosyanın hazır olup kitaba dönüşmesi için uzunca bir bekleme süresi gerekiyor. Bu sürecin sabrımı törpülerken hissettirdiklerini saymazsak zorluklarla karşılaşmadığımı söyleyebilirim. Artık tamamlandığını düşündüğümde, kitap hayali kurmaya başladığım ilk günden beri çizgisini beğendiğim birkaç yayınevinin hepsine aynı anda yolladım dosyamı. İlk dönen benimdir, dedim. İthâki Yayınları, çatısı altında olmaktan gurur duyacağım yayınevlerinden biriydi ve olumlu dönüşüyle beni çok mutlu etti. Aynı gün diğer yayınevlerine vakitlerini çalmamak adına mail atarak geri çektim dosyamı. Kitabımı raflarda gördüğüm ilk âna gelince… Tarih olarak ülkece içimizi yakan 6 Şubat 2023’ten birkaç gün sonrasına denk geliyor ne yazık ki. Sevdiklerini, çocukluğunu, geçmişini bir gecede kaybetmiş biri olarak, sayfaları arasında memleketimin yerle bir olmadan önceki hâlini bulacağımı bildiğim kitabımı rafta görmek maalesef mutluluk değil acı hissettirdi bana.

onuncu ay

Ümit YABAN: Günlük yazma rutininiz var mıydı?  Malum yaşam büyük bir koşuşturma bu koşturma arasında yazmaya günlük ne kadar zaman ayırabiliyordunuz?

Ayla Burçin KAHRAMAN: Uymazsam vicdan azabından kıvranacağım bir programım yok. Bunu yalnız yazma değil okuma rutinim için de söyleyebilirim. Gittiğim her yere çantamda benimle gelen bir kitabım, küçük de bir defterim vardır. Otobüste, durakta, diş hekimimin bekleme salonunda, iki arada bir derede de olsa birkaç sayfa okumayı, aklıma gelen fikirleri not etmeyi kâr sayarım. Bazen günlerce yazıp okuyamadığım olur fakat ayaklarımı yerden kesen bir öykü fikri yakalamışsam zaman yaratma konusunda okuldan izin alıp kendimi eve kapatacak kadar zorlayıcı olabilirim.

Ümit YABAN: Yazmak sizce hastalıklı bir durum mu yoksa terapötik bir yolculuk mu? Siz nasıl başlayıp, kim olarak çıktınız bu yolculuktan?

Ayla Burçin KAHRAMAN: Yazma alışkanlığım için terapötik bir yolculuktan ziyade kronik semptomları belirli aralıklara şiddetlenip azalan bir hastalık hâli diyebilirim. Yazmaya başlamadan önceki benle şu anki ben çok farklı. Bambaşka bir insana dönüştüm. Domates konservesi kaynattığında atmayan kapakları sayarak mutlu olan biriydim, zihnime usul usul dal süren bir öykü filizim yoksa mutsuz oluyorum şimdi. Zaman akıp gidiyormuş da çok önemli bir işi yapamıyormuşum gibi hissediyorum böyle zamanlarda. Gerginliğim hayatıma yansıyor.  Hiçbir şey yapmak istemiyorum, arkadaşlarımla yapacağım etkinlikleri erteliyorum. Keyifsiz, huysuz bir insan oluyorum. Bu yazma işlerini bırakayım en iyisi, diye başlayan kararlar alıyorum. Tam da o zamanlara denk geliyor hayatın bir yerinden yakaladığım hikâyeyi fark edişim.  Bu sefer de zihnimde kendini bir şekilde var eden bu hikâyenin yeterli olgunluğa erişip kâğıda geçiş noktasına gelme sıkıntıları başlıyor. İşler iyice karışıyor bu aşamada. Yeni öykü sevinci, farklı karakterlerle tanışma heyecanı, yazabilir miyim telaşı, ya yazamazsam korkusu, son noktayı koyduktan sonraki, oldu mu acaba, kaygısı.

ayla burçin kahraman

Ümit YABAN: Hikâyelerin her biri gayet sade bir dille başlıyor, tahmin edilemez bir son ile şaşkınlığa sürüklüyor. Hepsi çok insana dair, inanılmaz yoğun duyguyu geçiren hikâyeler. Eserleriniz bu minvalde mi ilerleyecek ? Üzerine çalıştığınız dosyanız var mı?

Ayla Burçin KAHRAMAN: Hayatın içinden insan hâllerini anlatmayı seviyorum. Sıradan gibi görünen ama sıradan olmayan yaşantıları, sıkışmışlık duygusunun insanlara neler yaptırabileceğini,  vazgeçilmez sanılan her şeyden vazgeçiliş anlarını, iç çatışmaları. Çocuk okurlarla buluşmasını istediğim bir taslağım da var elimde ama gördüğüm, duyduğum, sonuçlarına şahit olduğum, bunu da yazmalıyım diyerek defterime not aldığım hikâyeler bitene kadar öyküyle devam edeceğim sanırım.

Ümit YABAN: Türk ve Dünya Edebiyatından takip ettiğiniz isimler, hayranlık duyduğunuz yazarlar kimler?

Ayla Burçin KAHRAMAN: Ferit Edgü, öykülerimi yazarken kitabını sık karıştırdığım yazarlardandır. Oğuz Atay ve Firuzan da öyküleriyle sürekli zihnimde gezen isimlerden. Dünya edebiyatı deyince  John Cheever, Dino Buzzati  ve Carver öyküleri gelir aklıma.

Ümit YABAN: Yazarların öyküde duygu ve düşüncenin okuyucuya geçmesi derdinin dışında biçimsel yapı ile de takdire şayan bir güzellik yaratmakla sorumlu olduğunu düşünürüm. Sizin yazarken vermek istediğiniz bir derdiniz var mıdır?

Ayla Burçin KAHRAMAN: Yazdıklarımla okura bir şeyler fark etme, bir bilinç oluşturma veya aydınlanma anı yakalama gibi hedeflerim yok. Mesleğim gereği zaten sırtında öğretme göreviyle gezen biriyim, bir de yazarlık etiketiyle edineceğim herhangi bir misyon benim omuzlarıma ağır gelir, kendimi tanıyorum. İçimde bir yerlere dokunan, duygularımı harekete geçiren bir hikâyeyi bulmuşsam bir ana fikir belirleme veya matematiksel bir formül uygulama çabasına düşmem. Aklımdakileri sözcüklerle olan samimiyetimi kullanarak anlatabileceğim en estetik şekliyle yazar, kenara çekilirim. Bundan sonrası okura kalır.


Sorularımla okuyanların hem sizi daha iyi tanıması hem de kendi kafalarındaki soru işaretlerine bu yoldan geçmiş birinden cevap bulmalarını diledim. İkinci kitabınızı heves ile bekliyorum. Gönlünüze, kaleminize layık ömrünüz olsun. Teşekkürler.

08.07.2023 © Novelius Edebiyat

Bir Cevap Yazın