21.08.2022 © Novelius Edebiyat
Yazan: Mehmet BAHÇECİ
Yazar Fuat Yalçın‘ın KDY‘den çıkan öykü türündeki son eseri “Aramak İçin Döndüm” sayfaları arasında gezinmekten hoşnutluk duyduğumuz son eser oldu. 2022 Yılı mart ayında görücüye çıkan eser, toplamda altı öyküden müteşekkil bir öyküler toplamı. Altı öykü diyoruz ama kitaba adını da veren, seçkideki son öykünün kendi içinde yedi alt bölümden oluştuğunu ekleyelim.
Metot olarak çoğu incelememizde, uyguladığımız üzere, kitaptaki tüm öykülere değil, öne çıkarmak istediklerimize değinerek ilerleyeceğiz.

“Gizemli Güfte”
Nitelikli okurların favori aktivitelerinin başında hiç şüphesiz ki, sahafları ve kitapçı dükkânlarını gezmek gelir. Hangi iyi okur hiç değilse hayatında birkaç kez emektar bir sahafta kendini kaybetmemiş, belki de kendini bulmamıştır? Raflar boyu dizilen o kitaplara dokunmak, ön sözlerine, kapak yazılarına, dizgilerine, basım yıllarına göz gezdirmek, her ayrıntıda, bambaşka hayallerin kapısını aralamak…
Hele elden ele dolaştıktan sonra soluğu sahaf dükkânı raflarında alan, kaçıncı el olduğu meçhul kitaplar yok mu, işte onlarla karşılaşmak insanı daha ziyade mutlu eder. Nasıl etmesin ki! Bu kitapların kapakları altında türlü yaşanmışlıklar, acı tatlı hatıralar saklıdır. Kimi zaman altı çizili bir cümleye, kimi zaman da satır aralarında veya sayfa kenarlarında karalanmış notlara tanıklık ederiz. Bilmediğimiz bir geçmişin, kendimizce izlerini sürmeye çalışırız. İşte Gizemli Güfte, böylesi bir konuyu, kitapseverler için cennet olarak kabul edilebilecek böylesi bir mekânda ele alıyor. Kitaplar ve anılar sarmalında ilerleyen “meraklı” bir öykü de denilebilir onun için. Hatta kısa zaman önceki bir sahaf ziyaretimizde, ilginç bir şekilde, Sayın Fuat Yalçın’ın Gizemli Güfte öyküsünde anlattıklarının bir benzerini deneyimlemiştik. Wilhelm Reich’in “Dinle Küçük Adam” adlı eserinin deforme olmamış eski bir baskısına, gezmekte olduğumuz sahaf dükkânının raflarında tesadüf etmiştik. Algıda seçicilik olsa gerek, bu güzide eser anında dikkatimizi çekmiş, biz de altın madeni bulmuşçasına bir sevinçle incelemeye koyulmuştuk. (Bu arada, Payel Yayınları’nın 1989 yılı resimli basımıydı, bahsettiğimiz kitap.)
Kitabın ilk sayfasındaki, 09.09.1989 Tarihli ithaf yazısına bakılacak olursa, birinin fena halde içi yanmış olsa gerekti: “Dayanamıyorum seni severken sensiz olmaya.” Sevgililer miydi? Tek taraflı bir aşk mıydı yoksa? Kavuştular mı acaba? İyi ama kavuştularsa kitap neden biz de?..

“Korkusunu Taşımak”
Tesadüfi biçimde kitaptaki öykü sıralamasına riayet ederek ilerliyoruz… Sırada “Korkusunu Taşımak” isimli öykü var. Hem sevdiğimiz hem de yer yer kim kimdi karmaşası yaşadığımız bir öyküydü, Korkusunu Taşımak. Bu itibarla birkaç kez üstünden geçmeyi uygun bulduk…
Sessizlik canını sıkıyor insanın. Meçhul gelecek, muhtemel bir kötü haber burayı ne hâle çevirir kim bilir?
(Aramak İçin Döndüm, Fuat Yalçın, KDY, Sayfa: 14, Korkusunu Taşımak isimli öyküden)
Bir ankette insanlara en büyük korkuları sorulmuş ve alınan cevaplara bakıldığında, “sevilen kişiyi kaybetme korkusu” en çok verilen yanıt olarak öne çıkmış. Gerçekten de öyle değil midir? Aklımıza her geldiğinde geçiştirsek de içten içe duyumsadığımız, en amansız ve bizi en çaresiz bırakan korkumuz değil midir, sevdiğimizi kaybetme korkusu? “Korkusunu Taşımak” daha ilk birkaç cümlesiyle bu insani tarafımıza odaklanıyor. Öykü boyunca kendimizi hastane odasında, bazen de hastane koridorlarında buluyoruz. Tıpkı öykünün kahramanları gibi, bizde etrafımızı gözlemliyor, doktorların en küçük bir mimik ya da sözünden türlü anlamlar çıkarmaya uğraşıyoruz. Öyküdeki tedirgin bekleyiş uzadıkça, öykünün gerçekliğiyle okurun gerçekliği birbirine karışıyor, tek bir düzlem oluyor adeta. Hangimizin yolu düşmemiştir ki oralara? Korkuyu içimizde büyütürken, küçücük bir umut ışığı arıyoruz. Biraz umuda ne çok ihtiyaç var. En çok da şimdi. Bir hastanede ve bir hasta yakını iseniz.
Doktorların empatisi düşük derler. İyi ki öyle. Yoksa nasıl çekilir bu hayat?
(Aramak İçin Döndüm, Fuat Yalçın, KDY, Sayfa: 11, “Korkusunu Taşımak” isimli öyküden)

Ve geldik kitaptaki en esaslı öyküye….
“Aramak İçin Döndüm”
Daha kısa tutulan ilk öyküler vesilesiyle yazarın kalemine, dil ve üslubuna alıştığımızdan mıdır, bilinmez, seçkideki en sevdiğimiz öykü, kitabın da en uzun öyküsü olan “Aramak İçin Döndüm” isimli öykü oldu. Bilhassa bu öykünün: “İkinci Yol: Biraz Geri” ve “Üçüncü Yol: Çıkmaz Sokak” adı verilen bölümlerini üç dört kez okumuş olmalıyız. Masalsı ve düşsel bir zeminde başlayıp çok daha gerçekçi bir mecrada seyreden bu öyküde: insani tarafımız, kırılgan ve hassas taraflarımız ajite edilmeden, dobra bir şekilde gözler önüne serilmiş. Bir baba, bir patron, bir yönetici, bir evlat ya da bir işçi, bu öyküyü okuduğunda, okuduklarından ciddi manada dersler çıkaracaktır. Çünkü işlenen konu öyle bizden ve öyle insani ki, okuyan herkesin kendinden bir şeyler bulması muhtemeldir.
Durmadan çalışırlar, insanları çalıştırırlar. Para kazanırlar. Gerçekten nasıl insandırlar benim yakın arkadaşlarım iş hayatında? Sistemin gereğini yerine getirirler, benim gördüğüm tatlı, şakacı yüzleri gider, insanları zorlayan çalışmaları için onları güttüklerini düşünmeyen, ama içten içe öyle davrananlardır.
(Aramak İçin Döndüm, Fuat Yalçın, KDY, Sayfa: 43, “Aramak İçin Döndüm Öyküsünün, 3.Yol: Çıkmaz Sokak isimli bölümünden)
Aramak, beklemek, geri dönmek, birisiyle, bir şeylerle ya da geçmişle yüzleşmek, hesaplaşmak, aile ya da dost eşrafımızı kendi adalet terazimizde yargılamak… Bir öykü için tüm bu saydıklarımız bile yeterince tatminkâr düzeyde zenginliklerken, bir de bu zenginliklerin üstüne çalışma hayatı ve toplumsal hayatın pek çok önemli sorunu hakkında eleştirel bakış açıları getirilmiş. Hani taşı gediğine koymak denir ya, kendisi de iş dünyası profesyonellerinden olan Sayın Yalçın, içeriden bir bakışla, patron ve yönetici sınıfı mensuplarının suretlerindeki yaldızı öyle ustaca öyle güzel bir anlatıyla kazımış ki, bilhassa bu bölümleri okurken, keyfimize diyecek yoktu. Elimizde olmadan şu meyanda düşüncelere gark oluyorduk: “Birinin bunları söylemesi, birinin bunları yazması gerekiyordu. Geç bile kalındı. Para ve güce tapınmaktan başka hiçbir hayat emaresi göstermeyen bu hırs ve entrika kumkumalarının yüzüne çıplak gerçek çoktan bir tokat gibi çarpılmalıydı…”
Evet, zenginlik ve güç sahibi olmak, bunlara ulaşırken ve ulaşılan kadarını elde tutmaya çabalarken gösterilen o hayvani hırs, o arsız budalalık, o başkalarına hayat hakkı tanımayan gaddarlık, öykü sınırlarının dışına çıkılmadan ve sözün ağırlığı düşürülmeden pek makbul bir biçimde gözler önüne serilmiş. Acaba bu metin (en başta edebi bir metin olduğu gerçeği kabul edilmek kaydıyla) kapitalist sömürü düzenine getirilmiş bir yergi olarak da kabul edilebilir mi?
Sanırız, bu sorunun cevabını biz değil, zaman ve okurlar verecek.
“Aramak İçin Döndüm” Gerçekten iyi bir eser. Mutlaka okuyun, mutlaka okutun.
“Aramak İçin Döndüm”
Yazar: Fuat YALÇIN
Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık, 2022 Mart
78 Sayfa, Öykü
21.08.2022 © Novelius Edebiyat
“İnceleme: Aramak İçin Döndüm” üzerine bir yorum