novelius

Öykü: Yitirip Giden, Yakup Özdemir

21.05.2023 © Novelius Edebiyat

Yazar: Yakup ÖZDEMİR

Yitirip Giden, Yakup Özdemir

Umut, elinde yarım bardak çayıyla, sırtına yüklenmiş tomrukların ağırlığı altında sabırla bekleyen emektar kamyonun yanındaki iri bir kayaya oturmuş, ağaçların boşluğundan, aşağıya doğru tatlı bir eğimle uzanan geniş vadiye bakıyordu. Bir kulağı, hemen arkadaki muhtarlık bürosunda arkadaşlarıyla derin sohbete dalmış olan ustasındaydı. Çıkınca, beraber kasabaya döneceklerdi. Şimdilik Umut, bu ferahlatıcı manzaranın vermiş olduğu dinginlikle kendi içindeki bir takım karanlık bölgeleri gün yüzüne çıkarmaya çalışıyordu. Tüm bu renk cümbüşünü soğuran karadelikleri…


Neden sonra… Aslında Umut… Okumayı çok severdi Umut fakat… Tanrı bile yazgıyı değiştiriyorsa bizim bu kuru inadımız niye?… Bugün sondu. Belki de Umut’a veda etmek gerekecek…

****


Merhaba! Biraz yaklaşır mısın? Başını da hafif sağa eğmen gerekecek. Umut ben. Yazgıçın, yani yukarıdaki yazıyı yarım bırakanın, bazı sıkıntıları var. Öncesinde kısaca kendimi tanıtayım. Ben, bizim âlemde yirmi dört yaşında bir üniversite mezunuyum. Liseden beri de çok sıkı bir okurum. Kısa süre öncesine kadar işsizdim. Sizin âlemde ise yaşım iki hafta. İki hafta önce Yazgıçtan bir öykü dosyası hazırlaması istendi. Ve ilkin beni yazdı. Umutla başladı yazmaya ve bu işin çok kolay olacağını sandı. Kendine güveniyor ve inanıyordu. İlk iki gün sayfalar dolusu yazdı. Yazmayı sever o. Sonra baktı ki bu iş romana doğru kayıyor ve gördü ki içinde çok büyük bir fırtına esmeyi bekliyor… İşte ondan sonra yazmayı bıraktı. Bir yandan var olanları kırpmaya, öte yandan kendini anlamaya çalıştı. Fakat kendini bir kenara bırakması gerekiyordu. Yazarken su gibi akıp gittiğini sandığı cümlelerinin hiç de öyle olmadığını görünce iyice canı sıkıldı. Sonunda hemen her şeyi sildi ve yeniden başladı. Yazdı yazdı sildi, yazdı yazdı yırtıp attı. Bir dala tutunmaya çalışır gibi aklında ne var ne yok bana giydirmeye çalıştı ve bu sayede farkında olmadan bana can vermiş oldu. Şimdi ben onun bu âlemde bir yansımasıyım. Marangoz atölyesinde boş boş oturuyorum. Ustamın kızı Eda da burada… Onunla liseden beri arkadaşız ve bana okuma alışkanlığını o kazandırdı ve biz, satır aralarını çok iyi okuyoruz. Bu sayede Yazgıçın söylemediklerinden de çok şey öğrendik. Son zamanlarda Yazgıç Eda’ya dalgınlıkla bir iki defa Ela da demişti. ‘Eda, sen de bir şeyler söylemek ister misin, Yazgıç hakkında. Onunla ve bizimle ilgilenen biri var orada.’

yakup özdemir


Merhaba! Beni Umut’un platonik sevgilisi olarak yazdı ama sonra Umut’ta umut göremeyince bundan vazgeçti, beni feda etmek istemedi. Daha iyi bir hayat yazdı bana ve Umut’u da buna razı etti. Detaylarını vermedi ama zaten bizim âlemde detaylar kendiliğinden şekillenir. Yazgıç sadece ana hatları çizer ya da dilediği yerde müdahalede bulunur. Onun yaşadığı dünya ile bizimki hemen her yönüyle aynı sayılsa da kök evrenler farklıdır. Ben Yazgıçı çok seviyorum. O da beni seviyor, biliyorum, fakat gerçek ile rüya arasındaki gibi soğuk bir sınır var aramızda. Belki bu yüzden bana Umut’u yazmıştı, kendi evrenimde kendi türümden biriyle olmam için… Biliyor musunuz, muhtemelen o beni kendi hayatında hayranlık duyduğu ve çok sevdiği birine bakarak tasarladı. Belki o âlemde Yazgıçın asla ulaşamayacağı biri olarak yaşıyorumdur, bu çok acı verici bir çaresizlik benim için ama tüm bunlara rağmen benim mutluluğum için beni bir başkasına yazması da çok büyük bir fedakârlık… Belki kendi hayatındaki acı gerçeği buraya da aktarmak zorunda kaldı, bilemiyorum. Neyse, Yazgıçın hayatında işler pek yolunda gitmiyor. Ailesi ve işindeki bazı sıkıntıların yanı sıra dünyasında da çok kötü olaylar olmuş. Bize tam olarak açmadı bunu tabii. Bazı kelimelerde uzun uzun durmalarından anladık. Ve acısına ortak olduk. Orada büyük bir felaket olmuş ve insanlar hayatlarını kaybeder gibi umutlarını kaybetmiş. Şimdi, Yazgıç da yitirdi umudunu. Kendi insanlarını yalnız bırakamadı belki. Hatta belki benle Umut’un arasını da insanları acı çekerken gönül işlerine girmekten hayâ etiği için açtı. Neyse, benden bu kadar… Sözü Umut’a bırakıyorum…


Bana bu marangozluk işini vermeden önce parlak bir bilgisayar ekranında hayatımı solduran başarısızlık belgeme bakıyordum. Tüm umudumu yitirmiştim o an. Pandora’nın kutusunda kalan son şeyin, yani umudun, iyilik mi kötülük mü olduğu konusunda bir çıkmaza girmiştim. İki görüş arasında bocalamaya başlayınca bu durum bir şekilde Yazgıça da bulaştı… Hayata dair yüce umutları olan neşeli bir insandır o. Bu öyküye başladıktan sonra tükendi. Yıllardır yazıyordu ama ilk defa, hem de iş bu denli ciddiye binmişken tıkanıp kaldı. Devam etmesi için biz de bazı şeyler fısıldadık ona fakat nihayetinde işe yaramadı. Hani şu kırkayağın dans hikâyesi var ya, işte öyle bir şey olmuş, afallamıştı. Umuda dair bir öykü yazmak isterken kutudan çıkarıp incelediği umudunu, bir şekilde kaybetmişti. Umudun ışığı sönünce meydana çıkan kasvetli karanlık, düşüncelerine de sirayet etmişti. Masasında duran o çok sevdiği el altı kitaplarına bakmıştı uzun uzun. Bunların arasına girebilecek bir kitap yazabilmesi için en azından o yazarlar kadar meziyetli olabilmesi gerektiği fikri, gözünde büyüyüp hüsrana dönüşmüştü. Maksat kitap yazmak değildi, biliyordu, ama maksat neydi, onu da unutmuştu. Okuduğu yüzlerce kitap ve bir o kadar da okuyacağı varken, kendini bu kitapların arasında anlamlı kılabilecekken, kalkıp da kendine ait bir sayfa yazmakla haddini aşmış gibi cezalandırılmış ve bunca sayfanın arasında yitip gitmişti… Bizi böylece bırakıp gitti. Muhtemelen kendini gecenin karanlığında sokaklara salacaktı. Anladığım kadarıyla da geri dönmeyecekti. En azından bu gece… Masadaki kâğıtlarda da ben varım. Her şeyi sildi ama bana kıyamadı. Eda’yı bile sildi. Tamamıyla yok edemez elbet bizi, varlık safhasına çıkarmıştı bir kere ve o var olduğu sürece biz de var olacaktık. Hem de bu soğuk düzlemde değil onun zengin belleğinde. Özellikle ben, Umut… Varlığıma pek sevinemiyorum aslında çünkü onun elinde kalan son şey benim. Beni doğru anlaması gerek. Ve benim pamuk ipliğine bağlı varlığımı emekle beslemesi gerek. Bensiz yapamaz! Son sözünü aşağıya yazmıştı ta en başta. Başı sonu belliydi yani bu hikâyenin ama arasını dolduramadı, umudunu yitirdi…

****


Ben yaşıyorum: Adım Umut. Güneş gibi arada kara bulutlarla perdelensem de orada bir yerlerde hep var olacağım. Çünkü düşünerek var olunduğu gibi yaşayarak da ümitvar olunurdu.

S O N

Kare Görsel, Ottavio Vannini, Saint John the Evangelist, 1615

Yazar Hakkında:

yakup özdemir

Yakup Özdemir, 1990 yılında Diyarbakır’da dünyaya geldi. Kamuda İnşaat Mühendisi olarak çalışmakta ve son beş yıldır Sivas’ta ikamet etmekte. Evli ve beş yaşında bir oğlu var. Okuma ve araştırmaya olan ilgisi, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Sosyoloji bölümünü ikinci üniversite olarak okumaya itmiş Özdemir’i. Yaklaşık beş yıldır ‘yazı’ ile içli dışlı bir hayat süren Yakup Özdemir, öykü ve roman türlerine odaklanmış durumda. Bu emeğinin ilk ürünlerinden, Makas adlı öyküsü Edebiyat Haber’de yayımlandı. Yitirip Giden, yazarın sitemizde yayımlanan ilk öyküsüdür.

21.05.2023 © Novelius Edebiyat

Bir Cevap Yazın