uğur ünen

Öykü: Sonraki İki Gün

13.08.2023 © Novelius Edebiyat

Yazar: Uğur ÜNEN

“Hayatında pek çok dertli günlerin olacağını düşün; bunların en dertlisi de anneni kaybettiğin gün olacaktır.”

Çocuk Kalbi, Edmondo De Amicis, S.41, Sis Yayıncılık.

Sonraki İki Gün

Zamanın durduğu andı. Hayatımın en kötü ânı. Daha fazla acı çektiğim bir an ne olmuş ne de muhtemelen olacaktı. İşte gözlerimin önünde donmuş meleğim. Onu geri çağıramam. Ona seslensem de cevap gelmez. Artık, “Günaydın, kahvaltıda ne yiyelim ya da iyi geceler, sabaha görüşürüz,” diyemeyeceğimi; onunla bir yerlere gidip gezmeyi, sarılmayı, sohbet edip gülmeyi, hayaller kurmayı… Tüm bunları bir daha yapamayacağımı anladığım o korkunç an. Tüm vücudum boşlukta asılıymış gibi titriyor. Çığlıklarım içimdeki camdan yüreğimi paramparça ederek ruhuma saplanıyor. Tüm zaman tam o anda buz olup donuyor. Çaresizlikle yüz yüze gelmek. Bundan sonra onsuz yaşamak zorunda olma düşüncesiyle çarpışmak. Onunla aramdaki bağı tutan ipin koptuğunu hissetmek. Öylece kalakalmak ama yığılıp kendini bırakamamak. Çünkü şimdi güçlü olmalıyım. Acımı avucuma alıp sımsıkı tutmalıyım. Acımın akıttığı kanı görmezden gelmeliyim. Dayanmam gerek. Defin işlemleri var. “Buyrun, ölüm belgesi!” deyip elime kağıt tutuşturdular. Dikkatli bakacak, okuyacak durumda değilim. Telefon çalıyor, açıp konuşacak hâlim yok. “Onu kaybettim!” Gerçeğin bilincime vuran sözcükleri içimde yankılanıyor. “Gözyaşlarını sakla, dik durmaya çalış!” diyorum. “O öyle isterdi.”


Cenaze aracındayım. Yol sona ilerliyor. Gözlerim sabit bir şekilde uzanan yola bakıyor. Zaman benim için farklı akıyor. Onunla geçirdiğim son günleri düşünüp duruyorum. Girdap oluyorlar, içine düşüyorum. Gasilhaneye vardık. Tabutun içinde olduğunu bilmemin verdiği acı bin kere bıçak. Tabutta götürdüler onu.

uğur ünen


Vasiyeti üzerine köyüne gömülmek üzere uçak kargosuna ben gittim. O hâlimle bu evrak işleriyle uğraşmak durumunda kalmıştım. Tabutta! Ona sarılamıyorum. Elveda diyemiyorum. Onu son kez öpemiyorum. Tabutu ilerliyor. Elini tutamıyorum. “Lütfen bu an gerçek olmuş olmasın. Uyanayım. Allahım bu acı dayanılmaz.” Gözlerim yağmur vurmuş camlar. Ve o gitti…


Cami ardından mezarlığa gelindi. Mezarı kazılmış. Tabuttan çıktı beyaz gül. “Gül hiç gömülür mü?” Ellerimle toprak atıyorum. Sessizliğim ağlıyor, ben suskunum. Kadınlar uzakta ağlaşıyor, ah vah ediyor. Acıyla bakıyor. Erkekler yanımda gömülmeyi izliyor ya da yardım etmeye çalışıyor. Yapmam gerekeni yapıyorum. Bağıra çağıra vedalaşmak istiyorum ama içime atıyorum, içimden ediyorum. “Seni seviyorum ve sonsuza dek seveceğim annem!” Sessizce dua ediyorum. Gül suyunu çok severdi. Açılan ellere gül suyu döküyorum. Uzaklaşıyor insanlar. Uzaklaşmak istemiyorum. Kalanlar teselli etmeye çalışıyor. Nafile. İçimdeki depremler dinmiyor. Suların içinden anılar gün yüzüne çıkıyor. En son ki görüşmemiz, en son kullandığımız sözcükler… Nedenler ve keşkeler susmuyor içimde. Sessizce ağır ağır yürüyorum. O gün ne yemek yiyebiliyor ne de uyuyabiliyorum. Yüzümde yıkılmışlık hariç hiçbir yaşam belirtisi yok. Gözlerim donuk. Bilincimden kaçmak istiyorum. Onunla yazın ne yapmayı planlamıştık? Onunla en son ne zaman gülmüştük? En mutlu olduğumuz an ne zamandı? Onları düşünmeye çalışıyorum fakat gerçeğin üşüşmesi buna engel oluyor.


Sabahtan başlıyor dualar. İnsanlara dağıtılması için yemekler hazırlanıyor. Yas evine gelenler gidenler oluyor. Herkes onun iyiliğini konuşup ardından rahmet diliyor. Amin deyişler arasında bir boşluktayım. Teselliler sürüyor, boşluk da. Ona koşuyorum. Mezarına. Dualar ediyorum. Yetmiyor. Tekrar tekrar dualar ve rahmetler… Kuş sesleri, ağaçların hışırtıları, esen yeller… “Geri geleceğim. Seni seviyorum ve her zaman seveceğim.”


“Keşkeler, öyle mi olsaydı böyle mi demeler için artık çok geç, alış!” diyorlar. Baş sallıyorum. Teselliler sürüyor. “Bir şeyler ye, iç, başka şeyler düşünmeye çalış,” diyorlar. O esnada anılar gözlerimin önünde dönüyor. Beni çağırışı kulağımda çınlıyor. Acımın çığlığını içimde tutuyorum. En büyük acım bu ve daha taze. “Nasıl alışabilirim?” diye soruyorum içimden. “Bana zaman gerek.” Ardından sessizliğimi sırtlayıp ayaklarım boşluktaymışçasına ve yalnız başıma yürüyorum ağaçlara doğru, güneş batarken.

SON

Kapak Görseli: August Hagborg, Burial of a Sailor in a Manche Village, 1911

Kare Görsel: Albert Edelfet, Sorrow, 1894

Yazar Hakkında:

Uğur Ünen, İzmir doğumlu. Küçük yaşlardan itibaren şiir ve öyküye merak sarmış, daha o zamanlardan yazma arzusuna kapılmış bir kalem erbabı. “Çürümüş” adını verdiği ilk şiir kitabı 2014 yılında, yine bir şiir kitabı olan “Vesveseli Gölgeler” ise 2022 yılında yayımlanmıştır. Şiir ve öykü türlerine ait birçok çalışmasına çeşitli edebiyat mecralarında yer verilmiştir.

13.08.2023 © Novelius Edebiyat

Bir Cevap Yazın