29.10.2024 © Novelius Edebiyat
Yazar: Yasir Mayda
Kabuğu Kırık Kaplumbağa
Bir zamanlar kimseciklerin geçmediği bir sahilde bir grup deniz kaplumbağası yaşarmış. Bu kaplumbağalar hepi topu üç aileden ibaretlermiş. Ancak insanların sürekli yaşadıkları yeri kirletmelerinden dolayı onlar da sürekli göç etmek zorunda kalırlarmış. En son göçün üzerinden tam beş yıl geçmiş, günlerden bir gün, anne kaplumbağalardan birisi yumurtalarını bırakmak için sahile gelmiş, yumurtaları kumsala gömmüş ve denize geri gitmiş. Bu yumurtalardan birisi de bizim küçük kaplumbağamız Raphael imiş. Kumsaldaki yavrulardan bazıları zamanla ölmüş, geriye bir tek Raphael ve kardeşleri kalmış. Yıllar geçmiş, Raphael yetişkin ve genç bir kaplumbağa olmuş. Aynı kumsalda ailesi ile yaşamaya devam etmiş. Ancak Raphael’in ailesi, dışarıdan gelen tehditlere karşı o kadar tedirginmiş ki bizim küçük Raphael de ailesinden görse gerek agresif bir kaplumbağaya dönüşmüş. Genç olmasının verdiği öfke de kaygılarıyla birleşince bir anda çabuk sinirlenebilen, öfkeli, diğer kaplumbağaların çekindiği ve fazla sevmediği bir kaplumbağa olmuş. Sürüdeki herkesle kavga etmeye, hiç kimseyle anlaşamamaya, ele avuca sığmamaya başlamış. Ancak Raphael bunların hiçbirini umursamadığını söylermiş, onun umursadığı tek şey yaratılışıymış.
Bir gün annesine bunu sormuş. ’’Anne ben neden bir kaplumbağayım?’’ demiş. Annesi gülmüş. ’’Tanrı bizi öyle yarattı evladım.’’ demiş. Raphael kibirlenmiş. ’’Tanrı neden beni bir kaplumbağa olarak yaratmış anne, ben kaplumbağa olmak istemiyorum ki!’’ demiş annesine. Annesi şaşırmış. ’’Ne olmak istersin?’’ diye sormuş oğluna. Raphael düşünmüş. ’’Bir aslan olabilirdim veya bir kartal. Neden bir kaplumbağayım ki ben, şu halime baksana, yüzebilmek dışında ne yapabiliyorum ki! Hem çok ağırım çok çirkinim, hiçbir işe de yaramıyorum! Ben Tanrı olsam kendimi yaratmazdım, Tanrı neden beni böyle yaratmış anne, Tanrı kötü biri mi?’’ Annesi şaşırmış. ’’Evladım, sen neden Tanrı’ya isyan ediyorsun, o seni senden daha iyi bilir. Sen yeter ki yaratılışını kabul et ve kendini sev.’’ demiş. Raphael sinirlenmiş. ’’Ama ben kaplumbağa olmak istemiyorum, beni bilmiyormuş demek ki! Neden bana bir seçim hakkı sunmamış ki? En azından bir kaplumbağa olmayı değil de bir aslan olmayı dileyebilirdim!’’ diye bağırmış.
Annesi Raphael’i bastırmak istemiş ve ona bir tokat atmış, Raphael sinirlenerek yuvasını terk etmiş. Tüm geceyi kumsalda, sürekli gidip oturduğu bir köşede geçirmiş yine. Tüm gece düşünmüş. ’’Ben artık genç bir kaplumbağayım ama kaplumbağa da olmak istemiyorum, ne yapmalıyım, kendim olmalıyım ancak ben kendimi bir kaplumbağa olarak hayal etmiyorum! Bir yolunu bulup kurtulmalıyım buradan, belki hızlı bir leopar olabilirim, hayır hayır, belki kanatlarım olur özgür bir kuş gibi uçarım, istediğim yere göçerim, kimse de bana karışamaz, küçük bir sahilde kısılıp kalmaktan iyidir ya! Evet, en kötü ihtimal kendime daha büyük bir sahil bulmalıyım, daha büyük daha güçlü kaplumbağalarla birlikte olmalıyım, kaplumbağa olmayı sevmesem de bununla yaşamaya alışmam gerek ama başka bir şey olma fırsatını bulursam da umurumda olmaz, hemen başka bir şey olurum, özel bir kaplumbağa, tarihe geçen, herkesin saygı duyduğu ve sevdiği bir kaplumbağa, evet evet, yaparım ben bunu!’’ Bunu gibi devam eden düşüncelerle geceyi bitirmiş Raphael, sabah olmuş. Ailesiyle yemek yerken babasına sahilden gitmek istediğini söylemiş, annesi ve babası ona baskı yapmak istememiş, kendi kararını vermesi gerektiğini söylemişler, Raphael şaşırmış, her şeyin bu kadar hızlı olacağını beklemiyormuş, birkaç gün içinde yola koyulma kararı alıp hazırlıklara başlamış.
Tek başına çıkmak istemiş bu yolculuğa, zaten diğer kaplumbağalar da onun gitmesinden hoşnutmuş, çoğunlukla hiç sevilmediğini düşünürmüş, içinden geçirirmiş. ’’Kaplumbağalardan nefret ediyorum, hiçbir kaplumbağaya güvenmeyeceksin. Güvenirsem her an bana bir kötülük yapabilirler çünkü, sürekli onlardan kendimi korumam lazım, başka diyarlardaki kaplumbağalardan da… Kim bilir başka diyarlarda ne kötü kaplumbağalar var.’’ Raphael bir yandan düşünürken bir yandan da eşyalarını hazırlamaya başlamış, derken kardeşlerinden birinin ağlayarak eve geldiğini görmüş, korkmuş en başta, kardeşi de perişan haldeymiş. ’’Raphael!’’ demiş, ’’İnsanlar geldi, insanlar sahile geldi, kaplumbağaları avlıyorlar, annemizi aldılar, babam nerede bilmiyorum, koş Raphael!’’ Raphael paniklemiş, korkmuş, içindeki o öfke… Yine, tekrardan ateşlenmiş, bir sinirle kardeşiyle sahile çıkmış.
Sahilde dört tane insan görmüş. Bu insanlar dalgıç elbisesi giymiş, kaplumbağaları teker teker avlıyorlarmış, kaplumbağalar da yavaş olduklarından kaçamıyorlarmış, Raphael sahilde ailesini aramaya başlamış. Ne kardeşleri ne de anne babası ortalıkta yokmuş, tüm kaplumbağalar can havliyle sağa sola kaçışmış, Raphael risk alarak kumsala çıkmış. Derken karşısında bir insan görmüş, böyle kocaman, ürkütücü bir varlık! Hiç bu kadar yaklaşmamış bu varlığa! Dalgıç Raphael’in üstüne gelmeye başlamış, Raphael ağır olduğu için ondan kaçamamış, yakalanmış. İnsan, Raphael’i plastik bir kafese koymuş, Raphael kafesten dışarıya bakmış ancak kimseleri görememiş, endişelenmeye başlamış. İnsanlar sahilden çıkmış, onu taşıyan birisi arabasının yanına gelmiş, Raphael’i bagaja koymuş, bagajı da kapatmış, Raphael karanlıkta kalmış. Düşünmüş yine. ’’Ailemi bulmam lazım! Ben sahilden kurtulmak istiyordum, aileme ne olacak, bir daha göremeyecek miyim? Onlar çok da umurumda değil gerçi, hepsi beni kıskanıyordu çünkü, biliyorlardı benim özel bir kaplumbağa olduğumu, bir kere kaplumbağa olmak istememem bile onlardan beni ayırmamış mıydı, evet evet, onlardan farklıydım ben! Tüm dünyadaki kaplumbağalar görecek benim ne kadar büyük ve özel bir kaplumbağa olduğumu, hepsine günlerini göstereceğim, zor bir ihtimal belki ama en başta kaplumbağa olmaktan kurtulacağım, ha kurtulamaz isem kaplumbağaların en iyisi, en güçlüsü, en büyüğü olacağım, ya olamazsam, o zaman ölürüm, o zaman yaşamamın bir anlamı var mı ki, büyük bir şey yapmayacaksam ne işe yarar ki yaşamak ne önemi var yıllar sonra kimse seni hatırlamazsa eğer? Tanrı! Neden beni insan olarak yaratmadın, eğer öyle yaratsaydın beni, tüm kaplumbağaların soyunu kuruturdum, bir tane bile kaplumbağa kalmazdı dünyada, bence tüm kaplumbağaların nesli tükenmeli, kaplumbağaların ruhunda bir pislik var, yetti bu kadar yaşadığımız, dünyaya daha ne kadar zarar vereceğiz, insan falan olmak lazım o kadar zarar verebilmek için, soyumuz tükenip gitmeli, ben soyumu tüketmeye hazırım. Hiçbir şey göremiyorum, her yer karanlık, buradan kurtulmam lazım, belki beni başka kaplumbağaların yanına götürüyorlar, yok canım daha neler, öldürecekler beni, timsahlara yem edecekler, bir timsah o kadar güçlü bir ağıza sahipmiş ki benim gibi bir kaplumbağayı tek sıkımda paramparça edebilirmiş, etsin o zaman, ben timsah olsam kaplumbağa yemezdim ama. Ne olurdu bir tane kedi olsaydım bari, en azından kaçar kurtulurdum, şimdi kim bilir nereye gidiyorum, sahi ben nereye gidiyorum, bilmiyorum.’’
Kaplumbağa tüm yol boyunca düşünüp durmuş. Araba yoldaki hendeklere girdiğinden bizimkisi de hiç rahat edememiş, sürekli sağa sola savrulmuş, bir an gelmiş kafesi kırmaya çalışmış, kıramamış, kabuğuna vurmuş sonra. ’’Ne işe yarıyorsun sen, fırsatını bulayım, başka biri olayım, ilk senden kurtulacağım!’’ Biraz daha denemiş kurtulmayı ama en sonunda pes etmiş, gözleri kapanmış, uyuyakalmış. Uzun bir süre uyumuş, sonra aniden bir gürültüyle uyanıvermiş, bagaj kapağı açılmış, içeriye ışık girmiş, insan kafesi almış, bagajı kapatmış, Raphael kafesten dışarıya bakmış. ’’Burası da neresi böyle, ne bu değişik şeyler, dümdüz, upuzun, etrafta neden bu kadar çok insan var, bu insanların kullandığı şeyler de amma gürültülü, onlardan da çevremde çok var, korkuyorum, annem nerede, daha önce hiç böyle bir şey görmedim ben, nasıl bir dünya burası, bu insan kim, neler oluyor, lütfen bana yardım edin!’’
Nafile… Kimse duymamış, kaplumbağa etrafını izlemeye devam etmiş, anlamlandıramamış en başta, insan onu bir odaya götürmüş, bir köşeye bırakıp odadan çıkmış. Raphael kafesinden dışarı çıkmış, hayatında böyle basık, böyle iç karartıcı bir yer görmemiş tabi daha önce. Odada, masanın arkasında bir kaplumbağa görmüş, kaşlarını çatmış, farklı bir kaplumbağaymış bu, onun olduğundan daha küçük bir kaplumbağa. Kaplumbağa korkarak bakmış, Raphael seslenmiş. ’’Raphael ben.’’ Kaplumbağadan çıt çıkmamış. Raphael üzerine yürümüş, lafını tekrar etmiş. Derken başka bir kaplumbağa Raphael’in üzerine atlamış, Raphael ile kavga etmeye başlamışlar. Bir anda odada saklanan kaplumbağalar dışarı çıkmış, kavgayı izlemeye başlamışlar. Raphael kaplumbağayı yenememiş, yaralı bir şekilde köşeye çekilmiş. Raphael uzaktan kaplumbağaya bakmış, kavga ettiği kaplumbağa dişi bir kaplumbağaymış. Raphael etrafına bakmış sonra, bir sürü kaplumbağa odaya yeni gelmiş bu yabancıya ters ters bakmışlar. Dişi kaplumbağa konuşmuş. ’’Yeni evine hoş geldin!’’ Raphael şaşırmış. ’’Sen kimsin?’’ diye sormuş. ’’Madem beni tanıyorsun, neden bana saldırdın?’’
Dişi kaplumbağa gülmüş. ’’Ne kadar güçlü olduğunu bilmek hakkımız.’’ Dişi kaplumbağa Raphael’i yattığı yerden kaldırmış. ’’Solin ben. Evine hoş geldin Raphael.’’ Raphael etrafına bakmış. Kalabalığın arasında yaşlı bir kaplumbağa belirmiş, herkes ona saygı göstermiş, Raphael de bu kaplumbağanın ihtişamından etkilenmiş. Solin Raphael’in kulağına fısıldamış. ’’Usta Kayra.’’ Raphael şaşırmış. ’’Usta?’’ diye sormuş. Solin, ’’Evet, usta!, bilmiyor musun yoksa?’’ Raphael duraksamış, sinirlenip bağırmış. ’’Ne istiyorsunuz benden?’’ Kaplumbağalar Raphael’in bu tavrından rahatsız olmuş. Yaşlı kaplumbağa araya girmiş. ’’Gel, seninle biraz yürüyelim.’’ Raphael üstelememiş, Solin yine kulağına fısıldamış. ’’Kayra, Ustamızın adı…’’ Raphael yaşlı kaplumbağaya bakmış, peşine takılmış. İki kaplumbağa odadan dışarı çıkmışlar, uzun bir koridor boyunca yürümüşler. ’’Neden burada olduğunu biliyor musun Raphael?’’ demiş Usta Kayra. Raphael sinirlenmiş, hemen sızlanmaya başlamış. ’’Ailemi kaybettim, onları bulmam lazım.’’ Usta Kayra, ’’ Hepimiz ailemizi kaybettik, ben benimkilerin ölüp ölmediğini bile bilmiyorum.’’ ’’Nasıl yani, bana burada ne olduğunu anlatın, lütfen bana yardım edin.’’ Usta Kayra cevap vermemiş, yavaş yavaş yürümüşler.
Binanın içinde geniş bir meydana gelmişler. Meydanda, yan yana dizilmiş, uzun ve düz yarış pistleri varmış. Usta Kayra konuşmuş. ’’ İnsanları anlayamıyorum, neden tavşanlarla kaplumbağaları yarıştırmayı bu kadar çok seviyorlar? ’’ Raphael, ’Ben hayatımda tavşan görmedim hiç!’’ ’’Ben de görmemiştim, insanlar beni yakalayıp zorla tavşanlarla yarıştırana kadar. Şu pistleri görüyor musun, hepimiz orada tavşanlarla yarışıyoruz.’’ Raphael anlam verememiş buna. ’’Neden? ’’ ’’Bir anlamı olmasına gerek var mı?” “Neden biz birileriyle yarışmak zorundayız ki, sırf biraz yemek ve güvenli bir hayat için neden diğerleriyle kavga etmek zorundayız, değer mi buna?” “Diğer kaplumbağalar tavşanları düşman olarak görüyor, halbuki ben onları öyle görmüyorum. Bu durumun sorumlusu onlar değiller.’’ ’’Kim peki o zaman?’’ ’’İnsanlar… Bu kadar kötülüğü kim yapabilir ki başka?’’ ’’Biz hayvanların aşağı kalır yanı yok ama, biz insanlardan daha vahşiyiz.’’ ’’Hayır, insanlar sırf insan oldukları için sana vahşi değillermiş gibi mi gözüküyor, şu dünyaya baksana bir, bu dünyada bir varlığın başına gelebilecek en kötü şey insan olmak.’’ Raphael konuyu yine kendine getirmiş. ’’Bizim insanlardan ne farkımız var? İnsanlar güçlüler, biz ne işe yarıyoruz, şu kabuğuna bak, ne kadar hantalsın, hiç aynada kendine baktın mı, ne kadar çirkinsin, Usta Kayra diyorlar değil mi sana, ne yani, sana saygı göstermem mi gerekiyor, benden ne istiyorsun?’’ Usta tebessüm etmiş. ’’Sen şu meydana bakınca sinirleniyorsun, ben tebessüm ediyorum, sen reddediyorsun, ben kabul ediyorum, bu yüzden ben Ustayım, sen de öğrencisin.’’ ’’Ne öğrencisi?’’ ’’Yarışacaksın Raphael, bizim için yarışacaksın!’’ ’’Ben nasıl yarışabilirim, ne kadar hantal olduğu görmedin mi? O tavşanlar beni mahvederler.’’ ’’Kendine inanmalısın.’’ ’’Sabahtan akşama kadar kendime inansam bile onları yenemem. Hayal kurmayı bırak artık Usta Raphael, bu çok zor bir ihtimal. ’’Raphael duraksamış, düşünmüş. ’’Ben özel bir kaplumbağayım, bana muhtaçsınız.’’ ’’Şart mı sunuyorsun bir de bana?’’ ’’Tek bir şartla yarışırım, buradan kurtulacağım. Sen boşuna Usta değilsin, bildiğin bir şeyler, bir saçmalıklar vardır illaki, bana öğreteceksin, o tavşanları yeneceğim, buradan kurtulacağım.’’
Usta Kayra Raphael’in dengesiz tavırlarına anlam verememiş. ’’Sen ne istediğini bildiğine emin misin?’’ ’’Biliyorum, buradan kurtulacağım.’’ ’’ Sonra?’’ ’’Daha büyük bir yere gideceğim, daha büyük bir kaplumbağa…’’ Raphael duraksamış, Usta Kayra gülmüş. ’’Sana daha büyük kaplumbağa olma fırsatı veriyorum” “Ben zaten büyük bir kaplumbağayım!” ’’Sen sadece bir kaplumbağasın Raphael, kaplumbağa gibi yaşamak istemeyen bir kaplumbağa.” Raphael Usta Kayra’nın ne dediğini umursamamış, Solin, Usta Kayra ve Raphael’in yanına gelmiş. ’’Solin sana yeni evini gezdirecek.’’ demiş Usta Kayra, hiçbir şey demeden ayrılmış, Solin ile Raphael baş başa kalmış. Yürümeye başlamışlar. Solin Raphael’e yeni evini anlatmış. ’’Burası bir gösteri yeri, insanlar para karşılığında bizi izlemeye gelir. Belli zamanlarda burada yarışlar olur, tavşanlar ve kaplumbağalar yarıştırılır, kazanan gruplara da ödüller verilir, burası duvarın diğer tarafı tabii ki, burada sadece kaplumbağalar yaşar, bizim de burada bir kumsalımız var, bir nevi bir hayvanat bahçesi olarak da düşünebilirsin.’’ Solin Raphael’e yeni dünyası hakkında uzun uzun bilgiler vermiş. Raphael ise düşünmüş, kararsızmış, belirsizlik her tarafını sarmış. Günler, haftalar geçmiş, Raphael yeni evinde yaşamaya, yeni arkadaşlarıyla tanışmaya ve yarışları izlemeye devam etmiş. Ancak sahilde yaşadığı sorunları tekrar yaşamaya başlamış burada da. Yine, sürekli sinirlenmiş, sürekli her şeyden şikâyet edip kavga çıkarmış, tüm kaplumbağaların huzurunu kaçırmış, kaplumbağalar arasında Raphael’e karşı büyük bir öfke belirmiş, herkes Usta’ya onu şikâyet edermiş, Usta Kayra ise Raphael’le konuşurmuş ama o yine bildiğini okumaya devam edermiş. Günler geçmiş, Raphael’in yarışına üç gün kalmış ancak kendisini hiç iyi hissetmiyormuş, gece vakti, tüm kaplumbağalar uyurken gizlice yarış pistine girmiş, yarışacağı yerde durmuş, boş boş etrafa bakmış, kendi kendisiyle konuşmuş.

’’Yarışmış! Günlerdir burada boş boş eğitiyorlar beni, sahildeyken bunun hayalini kurmamıştım, bunu istememiştim, neden her şey benim isteğim dışında gerçekleşiyor, benden yarışçı olmaz, koşamam ben, hantalım bir kere, nasıl yeneceğim o tavşanı, kim bilir nasıl bir tavşan gelecek buraya, rezil olacağım, o aptal kaplumbağalar da benden nefret etmeye devam edecekler, Usta Kayra anlatmıştı, tavşanlar salaklıklarından yarışı bitiremezmiş, biz ise istikrarımız sayesinde yarışı bitirirmişiz, ne istikrarı, neden benden istikrar bekleniyor, neden beni isteğim dışında sınava tabi tutuyorlar? Dangalaklar! Hepinize gününüzü göstereceğim! Hepinizi susturmak için bu yarışı kazanacağım, sonra da karşınıza çıkıp hesap soracağım. Tüm kaplumbağalar benden nefret ediyorlar, neden, aptallar! Ben çok bir şey istemiyorum, anlaşılmak falan da istemiyorum, beni rahat bırakın yeter, keşke bu kumsalda ölüp gitsem! Sahi… Ne zamandır yüzmüyorum, yüzmekten nefret ediyorum, beni ben yapan her şeyden, ailemden, bu yarış pistindeki dangalaklardan da! Ama en çok kendimden, olduğum ve olmak istediğim varlıktan, şimdi değersiz bir aşağılığım belki, ilerde hayallerimi gerçekleştirdiğimde daha az değersiz bir aşağılık olacağım, eminim, bir de Tanrı’ya inanıp cenneti düşlememi bekliyorlar, hangisi daha kötü, cennetin olduğunu düşleyen aciz bir varlık mı, cennetin olmadığını düşleyen aciz bir varlık mı? Yine ve yine ve yine, bilmiyorum.’’ Kaplumbağa Raphael… Bir süre daha beklemiş pistte, sonra yatağına geri dönmüş.
Vakit geçmiş, yarış günü gelmiş. Kaplumbağalar ve insanlar Raphael’in ilk yarışı nasıl olacak diye pisti doldurmuşlar. Raphael hala iyi hissetmiyormuş kendisini, yarışa çıkmak istemediğini söylemiş. Usta Kayra karşı çıkmış, Solin ile kaplumbağaların olduğu yere gelmişler, tüm kaplumbağalar isteksiz bir şekilde, Raphael’den nefret ederek yalancıktan ona tezahürat yapmışlar, Raphael anlamış tabii ki durumu, yine üzülmüş, yine sinirlenmiş, ancak hayatında hiç bu kadar heyecanlı, hiç bu kadar sinirli, hiç bu kadar üzgün hissetmemiş daha önce. Piste çıkmış, hantal hantal ısınmaya başlamış, derken rakip tavşan da ustası ve arkadaşlarıyla beraber içeri girmiş, bir süre sonra Raphael’in yanına gelmiş, Raphael onu umursamamış. ’’Merhaba, ben Rehzen.’’ Raphael cevap vermemiş, sinirli sinirli ona bakmış. Rehzen de kurnazca gülmüş, onun kafasını karıştırmak için türlü türlü laflar söylemiş. ’’Bir kaplumbağayla yarışacağımı duyduğumda çok şaşırdım, bir kaplumbağa beni nasıl yenebilir ki, istediği kadar istikrarlı olsun, sürüne sürüne gitsem bile yenerim ben bütün kaplumbağaları. Sahi… Sen memnun musun kaplumbağa olmaktan? Ben olsam olmazdım, nefret ederdim, böyle çirkin… Hantal…’’’ Raphael şaşırmış, sanki biri onun hakkında Rehzen’e her şeyi anlatmış Rehzen de onun damarına basıyormuş gibi… Anlam verememiş, yine bir şeyler hissetmiş, bolca öfke, bolca hüzün…’’ Defol git başımdan tavşan, elimde kalacaksın!’’ Rehzen gülmüş ’’Beni yakalayabilirsen elinde kalırım, sahi, sen… Bu küçük hayvanat bahçesinde ölüp gitmeyi bekleyen aciz, gereksiz bir varlık olarak benim karşıma çıkmışsın, önce şu hantallığından bir kurtul, istersen senin kabuğunu kırabilirim? Sahi… Bu kabuk sana yük, kır onu, özgürlüğünü eline al Raphael, sana karşı dayatılan her şeye karşı gel, kendi yolunu çiz, kendin ol, ama bunları yapabilmen için ilk önce kabuğunu kırman lazım, bu tutuklukla bir şey yapamazsın, kabuğunu kırarsan özgür bir şekilde koşabilirsin, belki kendini seversin o zaman! Mutluluk için özgürlük gerek, değil mi?’’ Raphael tavşanın üzerine yürümüş, diğer tavşanlar zor tutmuş onu, Rehzen gülerek gitmiş oradan, Raphael pistten çıkmış, kumsala geri gitmiş, orada yalnız bir şekilde beklemiş, yine konuşmuş kendi kendine, nefretini kusmuş, ağlamaya başlamış, ayağının dibinde bir taş görmüş, taşa bakmış. Rehzen’in söyledikleri aklına gelmiş, kabuğunu kırarsan hızlı koşarsın, hızlı koşarsan ipleri eline alırsın, ipleri eline alırsan kendin olursun, kendin olursan mutlu olursun, düşünmüş Raphael, ağlayarak taşı eline almış. Yine sinirlenmiş, öyle böyle değil hem de sinirden kıpkırmızı olmuş, ağlayarak eline bir taş alıp kabuğuna vurmaya başlamış, canı yanmış, acıdan haykırmış, kabuğunu birkaç tane daha sert darbe indirmiş, kabuğundan sesler gelmiş, o sırada Usta Kayra ve Solin onu bulmuşlar, engellemeye çalışmışlar, Raphael kanlar içinde bir köşede, acıdan bayılmış, kaplumbağalar korkmuş, onun kendisine gelmesini beklemişler, yarışa da az bir süre kalmış. Diğer kaplumbağalar gelmiş, Raphael’in yaralarını sarmışlar, onu iyileştirmeye çalışmışlar ama nafile… Kabuğu kırık bir kaplumbağaya kim ne yapabilirmiş ki? Onlar da çaresiz Raphael’in ölmemesi için dua etmişler. Raphael uyanmış, etrafında Usta Kayra, Solin ve bir grup kaplumbağa, ona bakıyorlarmış. Usta Kayra, ’’Sen ne yaptın Raphael, neden kırdın kabuğunu?’’ Raphael ’’Ben hantal bir kaplumbağa olmak istemiyorum, hızlı koşup yarışı kazanmak istiyorum, ben mutlu olmak istiyorum, mutlu olmak için kabuğumu kırmam gerek, ben de kırdım işte, bırakın beni, bu kabuktan kurtulursam daha hızlı koşabilirim.’’ Tüm kaplumbağalar şok olmuş, Usta Kayra ne diyeceğini bilememiş. ’’Raphael, sen bilmiyor musun yoksa?’’ Raphael şaşırmış, ’’Neyi?’’ diye sormuş. Usta Kayra, ’’Kaplumbağaları kabuklarından ayırırsan ölürler, senin kırmak istediğin kabuk seni koruyor olamaz mı? Bunu nasıl bilmezsin? Sen bir kaplumbağasın, bunu nasıl bilmezsin Raphael?’’ Raphael donakalmış, ’’Şimdi ölecek miyim ben?’’ Usta Kayra üzülmüş, ’’Kabuğunu kırıp da yaşayabilen bir kaplumbağa yok! Üzgünüm Raphael, bu şekilde yarışmazsın.’’ Raphael, ’’ Ölmeyi beklemeyeceğim!’’ ’’Yeter artık Raphael, dinlen, senin yerine yarışacak birini bulurum, hem… Belki ölmezsin, iyileşirsin!’’ Herkes çıkmış,
Raphael yine yalnız kalmış, canı yanmaya başlamış tekrar. Bir şekilde inat etmiş, yarış pistine kadar acı çeke çeke yürümeye başlamış, piste geldiğinde gösteri başlamış, Tavşan Rehzen yerini almış, rakibini bekliyormuş, Raphael ise bir köşeye gelmiş, kimsenin onu fark etmemesi için saklanmış, yarışı izlemeye başlamış. Aynı anda dört pistte kaplumbağalar ve tavşanlar yerlerini almışlar, sadece Rehzen’in olduğu pistte kaplumbağa yokmuş, Raphael bunu fark etmiş, piste gitmiş, herkes onu görünce şaşırmış, bu inatçı, öfkeli kaplumbağa tüm yaralarına rağmen rakibinin karşısına çıkmış, Usta Kayra onu durdurmaya çalışmış, ancak bu yaralı kaplumbağanın hali insanların ilgisini çekmiş, kalabalık sırf eğlence olsun diye Raphael’in yarışması için slogan atmaya başlamış, insanlar böyle isteyince ne kaplumbağalar ne de tavşanlar bir şey diyememiş, Raphael pistte Rehzen ile baş başa kalmış. Rehzen yine sataşmış ona, ’’Başarılar kabuğu kırık kaplumbağa, kendin olmak için bir adım attın, sıra diğerinde.’’ Rehzen pisti göstermiş. Raphael ise ne yaptığını bilmiyormuş artık. İşaret verilmiş, yarış başlamış, tüm tavşanlar birkaç adımla yolu yarılamışlar, diğer kaplumbağalar ise yavaş yavaş ama istikrarlı bir şekilde ilerlemişler. Raphael ise yarışı kaybedeceğinden korkmuş, ne yapacağını bilememiş, kaygılanmış ve öfkelenmiş, kendini sıkmaya başlamış, kabuğun içindeki vücudunu dışarı doğru çıkmaya zorlamış, insanlar şaşkınca onu izliyormuş, Raphael kendini sıkmış, zorlamış kabuğundan kurtulmak için, en sonunda bir kez daha itelemiş dışarı doğru…
Ve bir anda… Kabuğu ortadan ikiye yarılmış, salondaki herkes çığlık atmış. Raphael’in vücudundan kan fışkırmaya başlamış, iyice sersemlemiş ancak hareket etmeye devam etmiş. Birden koşmaya başlamış, öyle ki onu gören Rehzen oyalanmayı bırakıp bitişe koşmaya başlamış ama… Raphael delirmiş gibi koşuyormuş, hiç bu kadar özgür hissetmemiş kendisini, canı yanmasına, kanlar içinde kalmasına rağmen mutlu olmuş ilk defa, Rehzen’e yetişmiş, onu geçmiş, bitiş çizgisine yaklaşmış, yarışı birkaç adım önde tamamlamış, bitişe vardığında yere yığılmış, herkesin onu alkışlamasını, onu övmesini beklemiş ama kimseden ses çıkmamış. Raphael diğer yarışlara bakmış, üç yarışın üçünü de kaplumbağalar istikrarlı bir şekilde hareket ettikleri için kazanmışlar. Raphael şaşırmış, bu kadar çile çekmesine ve canının yanmasına rağmen diğer kaplumbağalarla aynı derece başarılı olması onu üzmüş, yine sinirlenmiş ancak kanlar içinde yerde yatarken iyice sersemlemiş. Rehzen dahil herkes onun bu halinden korkmuş, başına toplanmışlar. Birileri onun kabuğunu kapıp yanına gelmiş. Usta Kayra Raphael’in kolundan tutmuş, ’’Nasıl ölmedin sen Raphael?’’ Raphael, çaresizce titrek bir sesle, nefes nefese konuşmuş, ’’Yaptım, gördünüz mü, başarılı oldum, yarışı kazandım, kabuğumu kırdım, kendim oldum, gördünüz mu, mutlu oldum, kendim oldum ben, istemiyorum o kabuğu! Ben kendim olmak istiyorum!’’ Raphael bayılmış… Etrafındaki herkes ona acımış, onun bu haline üzülmüş, bir kaplumbağa kendini neden bu hale getirir diye düşünmüşler. Siren sesleri duyulmuş, bir umut Raphael’in hayatta kalması için insanlar çabalamışlar. Onu küçük bir ameliyata almışlar, tekrar kabuğuna yerleştirip yaralarını dikmişler, bu ameliyat sayesinde Raphael’in kısa bir süreliğine ölmesini geciktirmişler, insanlardan bazıları onu aldıkları yere koyabileceklerini söylemişler, bu fikir beğenilmiş, Raphael tekrar geldiği yere, sahile geri gönderilmiş. Bu karar alınırken Raphael ise hala baygınmış.
Raphael… Gözlerini açmış. Büyüdüğü sahilde bulmuş kendini, ancak bu sefer her şey değişmiş. İnsanlar buraya da gelmiş, sahili ele geçirmişler. Raphael yine şaşırmış, çıktığı bu yolun nereye gittiğini kendisi de bilememiş, o kadar kontrolden çıkmış ki artık, yaralı olmasa, canı yanmasa, yine koşmak isteyecekmiş. Raphael yavaşça yürümüş, denize girmiş, uzun süredir yüzmediği için en başta yüzememiş, şok olmuş, ağlamaya başlamış, biraz daha çırpınmış ancak canı yanmış, yaraları tekrar kanamaya başlamış. Çaresiz bir halde sahile, eski yerine geri gelmiş, sahilde yürürken kız çocuklarından bazıları ona bakmış, ’’Aaaa, kabuğu kırık bir kaplumbağa, ne kadar çirkin ve kötü gözüküyor, anneee, bu kaplumbağa iğrenç!’’. Yanındaki çocuklar ona gülmüşler, Raphael tekrar yerine gelmiş, ağlamaya başlamış. Önünde çocuklar ise tekerleme söyleyerek oyuna devam etmişler.
Kutu kutu pense
Elmamı yerse
Arkadaşım Gazal
Arkasını dönse…
Bizim küçük kaplumbağamız sahilin bir köşesinde çocukları izlerken can çekişmeye başlamış, ağrıları artmış, canı iyice yanmaya başlamış, gözleri yavaş yavaş kapanmış, son anlarında parça parça bir şeyler kalmış aklında; evini işgal eden insanların sesleri… Bizim kaplumbağanın karşısında ’’Kutu Kutu Pense’’ oynayan çocuklar da ele ele tutuşmuş, kendi etrafında dönerek tekerleme söylemeye devam etmişler. Kaplumbağa onları izlemiş, üzülmüş, sonra çocuklar ’’Kutu Kutu Pense’’ tekerlemesini değiştirmişler ve aynı melodide ancak sözleri farklı olan bir tekerleme söylemeye başlamışlar. Raphael ise gözleri tamamen kapanmadan önce bu tekerlemeyi dinlemiş:
Kabuğu kırık kaplumbağa
Yüzmeyi de unuttu
Koşmaya çalışınca
Kabuğu kırık kaplumbağa
Nasıl da benziyor ahmağa!
Çocuklardan birisi, Gazal, kaplumbağanın yanına gelmiş, kaplumbağayı dürtmüş, kabuğu kırık kaplumbağa hareket etmemiş. Çocuk, annesine bağırmış. ’’Annee! Bu kaplumbağa ölmüş!’’ Annesi oğlunun yanına gelmiş. Kaplumbağaya bakmış, tiksinmiş, çocuğunu oradan götürmüş, kabuğu kırık kaplumbağayı sahildeki kimse umursamamış, bazı insanlar onun yanına gelip onun öldüğünü görmüşler, ancak o kadar pis kokuyormuş ki kabuğu kırık kaplumbağa, kimse ona yaklaşmıyormuş. Zavallı kaplumbağamızın ölüsü birkaç gün yerli yerinde kalmış, sahildeki diğer hayvanlar onun cesedini yemeye başlamış, insanlar onu gördükçe iyice ondan korkmaya ve tiksinmeye başlamışlar. Sonra sahildeki temizlik görevlileri etrafı temizlerken onun yarı yenmiş cesedini bulmuşlar, ona acımışlar, bir kürek bir kazma alıp onu sahilin yakınındaki bir yere gömmüşler. Kabuğu kırk kaplumbağa… Sürekli şikâyet ettiği ve kaçmak istediği o sahile, olmak istemediği bir halde, mutsuz bir kaplumbağa olarak gömülmüş, onun hikayesini ise hiç kimse hatırlamamış, diğer Kabuğu Kırık Kaplumbağalar gibi o da zamanla unutulup gitmiş.
SON
Kapak Görseli: Claude Monet, Water Lily Pond, 1917-18
Yazar Hakkında:

Yasir Mayda, 2002 yılında Erzincan’da dünyaya geldi. Boğaziçi Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğrenim hayatına devam ediyor. Yaratıcı yazarlık alanında özellikle senaryo yazımıyla yakından ilgilenmektedir. Kabuğu Kırık Kaplumbağa, Mayda’nın sitemizde yayımlanan ilk öyküsüdür. .
29.10.2024 © Novelius Edebiyat

