29.01.2023 © Novelius Edebiyat
Yazar: Nevin ULUSOY
Yayına Hazırlayan: Mehmet BAHÇECİ
Siyah-beyaz eski bir fotoğraf. Ne güzel gülümsüyor. Yay gibi kaşları, iri, güzel, kahverengi gözleri. Ona benzetiyorlar seni, bilmiyorsun, benziyor musun? Kaşları daha düzgün, gözler, aynı sanki, evet. Gülüyorsun, onun gözleri bozuk değilmiş herhalde. Deli gibi okumaya başlamamıştır büyük ihtimalle okumayı öğrenir öğrenmez eline ne geçerse. Ciddi bir eğitim görmemiş, ilkokuldan sonra okumamış. Bu fotoğrafta oniki, onüç yaşında sanki, sen de o yaştaydın ilk gördüğünde bu fotoğrafı, saçları iki örgü, senin o yaşlardaki halin, saçlarınız aynı gibi, gür, koyu renk. Senin saçın siyaha döndü sonra, hayret, ailede siyah saçlı olan yok halbuki. Ne komik, bazı akrabalar inanmamıştı saçının renginin gerçek olduğuna, boyadığını düşünmüşlerdi. Boyatmak! Onaltı yaşında! Neden, saçının rengi böyle güzelken, en azından sen böyle düşünürken.
Eşiyle bir fotoğrafı, ilk eşi. Öyle içten, tatlı gülüşleri var ki, gözlerinin ışıl ışıl parlaklığı yansıyor yıllaaar öncesinden senin gözlerine. Eşi terketmiş onu belinden rahatsızlanınca. Su dolu ağır bir kovayı kaldırmış, olacak bu ya, belinin kemikleri aralanmış, arasına eti sıkışmış, hiç farketmemişler önce. İki yıl alçı yatağı sonra. Bir daha dik duramamış hiç. Daha gencecik bir kadın. Hayal meyal hatırlıyorsun, karşı dairenizde otururdu oysa, ikinci eşi Hacı Enişte’yle. Tatlı tatlı gülümsemişti sana, tek kız yeğenine. Nasıl büyük bir balkonları vardı, bir öğrenci yurduna bakıyordu balkon, arka daire, işlek cadde falan yok, karanlık bir sokak. Apartmanlar, apartmanlar, hiç ağaç yoktu, değil mi? O kocaman daire. Biraz karanlık, kasvetli odalar ve devasa bir balkon. Korkutucu bir büyüklüktü senin için. Kaç yaşındaydın? Dört, beş? Çıkıp biraz yürümüştün balkonda, yukarıda görünen gri apartmanlara bakmıştın. Seksen öncesi yıllar. Sonraları çok ses gelecekti o yurttan.
Hacı Enişte. Adı neydi acaba? Adı Hacı Enişte onun. İlk hanımının mezarını her bayram ziyaret edermiş. Hiç hatırlamıyorsun onu, küçücük bir iz bile yok. Zihninde beyaz sakallı, takkeli, zayıfça, yaşlı ama dinç bir adam var. Annen ondan bahsettikçe çocuk kafanda oluşturduğun bir imge herhalde, kimbilir. Hep evinizde dolaşırdı sanki, eski din kitapları, bol şekerli kahvesi, nefis reçelleri, turşularıyla. Halan onunla ömrünün son yıllarında rahat etmiş, kavgadan gürültüden, ablalarının hışmından kurtulmuş. Babaannen de onun yanında mıydı acaba? Yüz yaşını geçmiş, “Allah beni unuttu” diyen, gencecik, dört çocukla dul kalmış o İstanbul doğumlu, Rize asıllı kadın. Onun da tek bir fotoğrafı var, başında, senin hala sakladığın siyah ipek örtüsü, yeşil gözleri objektifte. Silik bir anı, çok silik, leblebi kavanozu. Yüz yaş dişleri çıkmış ölmeden önce, ortanca kızı da kendinden önce giden eski İstanbul hanımefendisi. “İhtiyar” derlerdi ona ve kulakları ağır işittiği için herkes yüksek sesle konuşmaya alışmış. Babasına Laz Hoca derlermiş, Laleli Camii imamı. Kızına hiç okuma öğretmemiş, Kuran’ı açıp üç Gulhüvallahi bir Elham okurmuş.

Herkesin bir adı vardı, halanın adı da “Kambur”. Saçlarını yıkayıp bahçeye çıkınca bir de kulakları zor duyar olmuş onun da. Bahçe ya. Hep bahçeliymiş evler, sonra şehir büyüyüp kocaman kocaman caddeler, yüksek yüksek apartmanlar yapılması uygun görülünce büyüklerimiz tarafından, ne bahçeler kalmış, ne evler, ne ağaçlar, bir tek kuşlar kalmış, kuşlar, en çok da güvercinler, az da kumrular, İstanbul kuşları, İstanbul dostları. Martılar uzakta tabii, yolların sonu hep deniz, ama buraya epeyce bir yürüme mesafesi, Samatya ah! Kocaman bir cadde olmuş bahçenin de yarısı, günbatımı görülmez olmuş sonra, bütün ufku kaplayan karşı apartman griliği. Başını kaldırınca gökyüzü elbette, o mavi can da olmasa…
“Kambur”, o tatlı kadına hiç yakışmayan bir ad. Acımasız olabilir ama kan bağı olanlar, en büyük kötülükleri, en fazla can acıtmayı en iyi onlar bilebilir. Tek evlenmiş halan, kavga etmeyen, sessiz, asabi olmayan, sevgi dolu tek insan ailedeki herhalde. Okumamış, okumak istememiş, güzel el işi yaparmış, sen kullandın bir ara o şahane el işi dantelleri, nakışlı örtüleri, mendilleri, ama hiç sevmiyorsun ki, ne yapmayı, ne kullanmayı el işi şeyleri. Hiç de benzemiyor sana bak, yok, sen ona benzemiyorsun, küçükler büyüklere benzer değil mi? Öyle saklıyorsun onları, ne yapacağını bilmeden, o bardak altı örtüleri, evet, eskiden bardağın altına bir tabak, onun üstüne de dantel bir örtü konurmuş su verilirken misafire. Tepsi örtüleri, dantel yakalar, karyola etekleri, incecik işlenmiş, içinin sevgisiyle dolmuş taşmış adeta.
Hiç gelmezlerdi size, karşı dairedeydiler halbuki. Kimbilir hangi kavgadan, hangi anlamsız küslükten dolayı. Hiç cevap vermezmiş, susarmış, yine de kavga etmek isteyen bulur bir sebep, karşıdaki hep suçludur. Hiç gelmezlerdi, siz de gitmezdiniz. Kim gelirdi ki sizin eve? Yabaniliğin bundan herhalde, hep yabani bildiler seni, çocuklukta yedi mi insan bir damgayı, ne yapsa kurtulamaz. Sen seversin yabaniliğini ama, gülümsersin ya, korur seni çünkü. Uzak durur insanlar, hele görüşmek istemediklerin, uzak dursun insanlar. Kan bağına inanmıyorsun sen, gönül bağıdır aslolan. Halandan kalmış, hangisinden bilmiyorsun, bu fincanla içerken sade kahveni, belki de halanın sen yaşındaki halini düşünüyorsun ve fincan taşıyor o sesleri, kokuları, o fincanı görüp senin olmasını istediğin zamanki çocuk gözlerini. Kayıp fotoğraflar o gözlere sinmiş, seslerini taşıyor dünyaya, uzaklara ve aynı gözler bak nasıl gülümsüyor aynı içten ışıltıyla.
S O N
Yazar Hakkında:

Nevin Ulusoy, 1972 yılında İstanbul’da doğdu. Lise eğitiminden sonra yabancı dilini geliştirmek üzere İngiltere’ye gitti. Burada geçirdiği bir yılın ardından ülkesine dönen Ulusoy, İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi ve bu bölümden mezun oldu. Yurt dışı ve yurt içinde özel sektörde çalıştı. 2021 yılında emekliye ayrıldı. Küçük yaşlardan bu yana edebiyatla iç içe olan yazarın, şiir, deneme, öykü ve roman türlerinde çalışmaları bulunmaktadır. Hâlen kültür sanat platformu Arsız Sanat bünyesinde yazarlık faaliyetlerine devam etmekte, İngilizce yazılarını ise kişisel bloğu, artidelight.com üzerinden yayınlamaktadır. Evli ve iki çocuk annesi olan Nevin Ulusoy’un başlıca ilgi alanları arasında; kitap okumak, müzik dinlemek, film izlemek, tiyatro, opera ve bale gösterilerine gitmek, müzeleri ve sanat galerilerini ziyaret etmek gelmektedir.
29.01.2023 © Novelius Edebiyat