Nazım Hikmet’in ‘Davet’ Şiirine Dair Bazı İmgesel Yorumlar

04.08.2024 © Novelius Edebiyat

Yazar: Rıdvan ŞAHİN

novelius edebiyat Nazım Hikmet toplumcu gerçekçi çizgide şiirler yazan bir şairdir. Onun toplumcu gerçekçiliğinde konstrüktivizmin etkileri görülür. Bu etki, Nazım Hikmet’in 1926’dan sonraki şiirlerinde ziyadesiyle baskındır…

İnceleme  |  Rıdvan Şahin

Nazım Hikmet’in ‘Davet’ Şiirine Dair Bazı İmgesel Yorumlar

Nazım Hikmet toplumcu gerçekçi çizgide şiirler yazan bir şairdir. Onun toplumcu gerçekçiliğinde konstrüktivizmin etkileri görülür. Bu etki, Nazım Hikmet’in 1926’dan sonraki şiirlerinde ziyadesiyle baskındır.

Nazım, 1920’lerde Rusya’ya gitmiş, orada Mayokovski ile tanışmıştır. Yurda döndüğünde bu tanışmanın etkileri onu konstrüktivist çizgide toplumcu gerçekçi şiirler yazmaya itmiştir. Nazım’a göre sanatın temel gayesi, toplumun halini bir vizörden gösterip bu halde payda alan sorunları çözüme ulaştırmaktır. Bu uğurda sanatçı şekilden çok içeriğe önem vermelidir. Bu vesile ile şair, şiir dilini genişletmiş ve şiiri maddi dünyaya yaklaştırmıştır. Daha doğrusu ona göre şiir, bireysel hezeyanları iktifa eden bir mistik obje değil, toplumu ve onun yaşadığı dünyayı anlatmaya yarayan bir araçtır.

Nazım, siyasi görüşlerinden dolayı daha güzel bir dünyaya inanmaktadır. Bu güzel dünya ise herkesin eşit ve hür olduğu kardeşçe bir yaşayış ile mümkün olacaktır. Nazım, bu dünyanın uğrunda mahkumiyeti ve sürgünü göze almıştır. Bu mahkumiyet ve sürgün zamanlarında da hiçbir zaman vatanını sevmekten vazgeçmemiştir:

Dört nala gelip uzak Asya’dan
Akdeniz’e kadar bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket, bizim…

Rıdvan Şahin

Burada Türkiye, şeklen bir kısrağın başına benzetilerek imge oluşturulmuştur. Bu imge Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya gelişi hatırlatılarak desteklenmiştir. Ayrıca burada kısrak başı imgesinin rastgele kullanılmadığını da belirtelim. Burada kısrak, Türklerin göçebe hayatını hatırlatır. Göçebe hayatın devamlılığını sağlayan en önemli unsur ise attır. Türkler atın üstünde göç etmiş, atın üstünde savaşmıştır. Doğruluğu kesin olmamakla birlikte yaygın görüş, atın Türkler tarafından evcilleştirildiğidir. Tüm bu tarihsel süreç Nazım’ın gözünden kaçmamış, bu şiirde imgeleşmiştir. Nazım’a göre atalarımız, bir kısrağın başını su içmek için bir suya uzatması gibi, Akdeniz’e dayanmışlardır. Bu dayanış Nazım’ın tabiriyle at üstünde ve dört naladır. Ayrıca ülkemizin Asya topraklarına dahil olan kısmı düşünüldüğünde bu kısım şeklen bir atın başını andırır.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
Bu cehennem, bu cennet bizim…

Bu bölümde ise memleketimizin toprağı, ipek bir halıya benzetilerek ve cennet-cehennem kelimeleri yine memleket kelimesine eğretileme yapılarak imge oluşturulmuştur. İpek bir halıya benzeyen toprak imgesi ile toprağın ne kadar değerli olduğu hissetirilmeye çalışılmıştır. Bilindiği üzere ipek, uğruna yol yapılan çok değerli bir kumaştır. Ayrıca Nazım, bu cehennem, bu cennet bizim, diyerek iyisiyle kötüsüyle bu ipek bir halıya benzeyen toprağın bizim memleketimiz olduğu gerçeğini anlatmak istemiştir. Bu imgeyle şair, memleketi cennete de cehenneme de çevirme kudretinin elimizde olduğunu vurgulamıştır.

Nazım Hikmet
Nazım Hikmet

Ayrıca burada Nazım, bilekleri kan içinde, dişleri kenetli ve ayakları çıplak halkının ipek bir halıya benzeyen toprağın üzerinde bu cennet ve cehennem memlekette yaşadığını belirtmektedir. Bu halkın bileklerini kan içinde, elleri kolları bağlı; dişleri kenetli, diline pranga vurulmuş, ayakları çıplaktır.Yani bu halk oldukça fakirdir. Nazım bunun böyle olmamasını ister ama memleketini ve onun insanını her şeye rağmen kabullenir. Nazım burada maddesel şartları davasını verebilmek için kullanır.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
Yok edin insanın insana kulluğunu
Bu davet, bizim….

Burada el kapıları ve insanın insana kulluğu imgeleri dikkat çekmektedir. El kapıları emperyalist güçleri, vatanımızda dolaylı olarak söz sahibi olmak isteyen çevreler ve onların içteki destekçileridir. İnsanın insana kul olma imgesi ise Nazım’ın eşitlik ve özgürlük anlayışına aykırıdır. Bu sebeple Nazım, kendi memleketinde el kapılarının kapanmasını ve insanı insana kul eden ekonomik adaletsizliklerin yok olmasını temenni etmektedir. Bu temennisini, bu boyutta bırakmayıp davete çevirmiştir: İnsanların eşit ve özgür olduğu, el kapılarının kapanıp insanın insana kulluğunun yok olduğu bir dünyaya davet… Şair, yarattığı imgelerle halkının kendi ayakları üstünde durmasını, özgür olmasını ve sosyal adaletsizliğin artık son bulmasının gerekliliğini belirtir.

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine
Bu hasret, bizim…

Burada yaşamak, kendi ferdiyeti olan tek ve hür bir ağaca ve kardeşcesine yaşanılan bir ormana benzetilerek imge yapılmıştır. Bu imge ile Nazım, halkının ve bir anlamda tüm insanlığın yaşamasını istediği dünyayı anlatmıştır. Ormanda her ağaç tektir ve hür bir şekilde büyür ama ormandaki diğer ağaçlarla kardeşcesine varlığını devam ettirir. Yani insanlar da ağaçlar gibi birleşip kardeşcesine bir ormanı oluşturmaktadır. İnsanlar birbirlerinin haklarını yemeden birbirleriyle kardeşçe yaşamalıdır. Bu Nazım’ın en büyük hasretidir. İnsanların hür ve eşit olduğu bir dünyanın, ancak el kapılarının kapanıp insanın insana kulluğunun son bulduğu zaman gerçekleşeceğini düşünmektedir. İşte bu hasretle davetini yapıp onu aşikar eder. Bu davet ve hasret onun siyasi düşünce yapısının bir sonucudur.

Rıdvan Şahin
Rıdvan Şahin

SONUÇ:

Nazım Hikmet, şiir dilini yazı diline yaklaştırarak onu düşüncesini ifade edeceği bir formda inşa etmeye çalışmıştır. Ona göre sanatın asıl işlevidir bu. Çünkü sanatçı hayat ve cemiyetle çok sıkı bir münasebet içinde olmalı, sanatını içindeki düşünceyi kalıba sokacak bir zemine oturtmalıdır. Nazım Hikmet, Tevfik Fikret ve Mehmet Akif gibi nazmı nesre yaklaştırmış, onlar gibi nazma bir misyon yüklemiştir. Bu vesileyle şiir dilini genişletip onun içeriğini salt hayal ve kapalı sembollerden arındırmaya çalışmıştır. ‘Davet’ şiirinde de siyasi ve toplumsal kaygılarını çeşitli imgelere yaslanarak anlatmaya çalışmıştır. Denilebilir ki Nazım, bu şiirinde kan içinde bilekler, kenetli dişler, çıplak ayaklar motifleri ile memleket üzerinde yaşayan insanların çaresizliğini çok canlı bir şekilde anlatmıştır. Bu onun, dış dünyayı nasıl toplumsal zeminin şekillenmesinde ustaca kullanabildiğini gösterir. Adeta birazdan davetini yapacak olan Nazım, bu çarpıcı imgelerle davetinin nedenlerini bize verir.‘Davet’ şiiri özgür ve eşit insanların barış içinde ve kardeşçe yaşadığı bir dünya hayalini anlatır. Buna duyulan hasret, daveti gerektirmiştir. Nazım Hikmet, şiirlerini hep bir nutuk şeklinde yazar. Topluma hitap etmeye çalışır. Bu durum onun çokça sevilmesini ve anlaşılır olmasını sağlamıştır.

KAYNAKÇA:

Bütün Şiirleri, Nazım Hikmet, Yapı Kredi Yayınları, 2007, İstanbul

Edebiyat Üzerine Makaleler, Ahmet Hamdi Tanpınar, Dergah Yayınları, 2011, İstanbul

Hava Kurşun Gibi Ağır,Hıfzı Topuz, Remzi Kitapevi, 2007, İstanbul

Şiirler Eşliğinde, Mehmet Erdoğan, Dergah Yayınları, 2004, İstanbul

Yaşadığım Gibi, Ahmet Hamdi Tanpınar, Dergah Yayınları, 2006, İstanbul

04.08.2024 © Novelius Edebiyat

Nazım Hikmet’in ‘Davet’ Şiirine Dair Bazı İmgesel Yorumlar” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın