İlk Ümit: Gülser Kut Arat – Ümit Yaban

18.01.2025 © Novelius Edebiyat - Ümit Yaban

“1978 ve sonrasında gelen 12 Eylül Askeri Darbesini yaşamış biri olarak, bu dönemi öykülerle anlatma gereği duydum. Bu konuda çok yazılmış olmasına rağmen yazılacak çok şey olduğunu düşünüyorum. İlk başta çekindim diyebilirim. Günümüz gençliği bu kayıp kuşağı hiç bilmiyor. O dönemin gençlerinin ideali ile şimdi ki zamanın gençlik ideallerini karşılaştırmalarını çok istiyorum. Tanık olduğum, duyduğum bana aktarılan olayları bir kurgu dahilinde öyküleştirmeye çalıştım.”

GÜLSER KUT ARAT

novelius Ah ilk kitaplar, sanki yazandan bir parça kopacak da evrende yıldız gibi parlayacakmışçasına müstesna bir öneme sahiptir. Bu önem hem yazarlar hem de edebiyat tarihi için geçerlidir. Bu heyecana ortağız ve zevkle görünürlüğüne katkı sunmayı kendimize görev addediyoruz.

Röportaj: Gülser Kut Arat – Ümit Yaban

Ümit YABAN: Sayın Gülser Kut Arat ilk kitabınız Kıran Yeli’ni kutlarım. Mythos Kitap baskısı ile elimize geçti. Tebrik ederim. Öncelikle merak ettiğim sizsiniz, edebiyatla kurduğunuz ilişkiye de değinerek sokendinizi tanıtır mısınız? Gülser Kut Arat kimdir?

Gülser KUT ARAT: Selanik kökenli göçmen bir ailenin çocuğu olarak Ankara ‘da doğdum. Ev hanımı bir anne ile Teknik Ressam olan baba ile mutlu bir çocukluk geçirdiğimi söyleyebilirim. Benim en büyük şansım okumaya, sanata özellikle sinemaya meraklı bir ebeveyne sahip olmaktı. Sinema hep bizim evin içindeydi. Laurel-Hardy ikilisi, Şarlo’nun taklitleri babam tarafından yapılır, neşeyle izlerdim. O günleri anımsarken dudağımın kenarında bir gülümsemenin belirdiğini hissediyorum.  “ Rüzgar Gibi Geçti” filminin restore edilmiş halini babam sayesinde izlemiştim. Günümüz Ankara’sında Soysal Han’ın bulunduğu yerde Ulus sineması vardı. Orada izlediğim “ To Sir With Love “  filmi zihnimde yerini koruyor. Öteki olmaya, ırkçılığa karşı olmanın ilk tohumlarını o film sayesinde kazanmıştım. Evimizde süreli yayınlar bulunurdu. O yıllarda mecmua denilen dergiler mevcuttu. Yedi Gün, Akbaba ilk aklıma gelen isimler. Babamın özenle seçip okumamı istediği kitaplar hayal dünyamı geliştirdi. Anımsadığım kadarıyla “ Pal Sokağı Çocukları, Tom Amcanın Kulübesi, Tom Sawyer’in Maceraları, İki Sene Mektep Tatili, Heidi, Aya Seyahat, Yüz Günde Devri Alem “  beni şekillendiren kitaplar oldu. Lise yıllarında babamın önerisiyle okuduğum kitapları, izlediğim filmleri günce gibi bir deftere yazmaya başladım. Cilt cilt defterlerim oluştu. Gazi Üniversitesi Fransızca öğretmenliğini kazandım. O günün zor koşullarında okulumu bitirdim.

Sinema benim ilgi alanım. Filmi sinemanın o büyülü atmosferinde izlemek en büyük keyfim diyebilirim. Film Festivallerini takip ediyorum. Festivalde yönetmenlere ayrılan bölümleri de ilgiyle izliyorum. Bunların dışında özel sinema kanalları da ilgi alanımı oluşturuyor. İnternet dergilerine ara ara sinema yazıları yazıyorum. Okumak benim için çok kıymetli. Çocukluğumdan itibaren düzenli bir şekilde okuyorum. Okumayı hep çok sevdim.

Ümit YABAN: Yazma yolculuğu nasıl başladı?  Yolda bir atölye ya da editörden destek aldınınız mı? Bu yolculuğa yeni çıkanlar için tavsiyeleriniz nelerdir?

 

Gülser KUT ARAT: Ankara Öykü Derneği ile 2016 yılında yolum kesişti. Yakın çevrem yazmam konusunda beni sürekli yönlendirmeye çalışmıştı. Ankara Öykü Derneği ile eleştirel okuma atölyelerine başladım. Faruk Duman Yazı Atölyesi, Onur Bütün ile Feminist Edebiyat Eleştiri Atölyelerine devam ettim.

Günümüzde yazma eyleminin bu atölyeler aracılığı ile çoğaldığını söyleyebilirim. Bu konuda bazı eleştiriler oluyor. Genelde bir küçümseme söz konusu. Bırakın insanları yazsın, herkes yazsın.  İyi olan zaten kalıcı olacaktır. Bu küçümsemeyi anlayamıyorum. Bu yolculuğa çıkanlara tek şey söyleyebilirim. Çok okuyun hem de pek çok. Yazma isteğiniz varsa kendinizi sınırlamayın özgür olun içinizdeki yaratıcı ruhu keşfedin diyebilirim.     

Ümit Yaban’la İlk Ümit röportaj serisinin 48. bölüm konuğu Mythos Kitap’tan çıkan ilk kitabı “Kıran Yeli” ile Yazar Gülser Kut Arat oluyor…

Ümit YABAN: Günlük yazma rutininiz var mıydı?  Malum yaşam büyük bir koşuşturma, bu koşturma arasında yazmaya günlük ne kadar zaman ayırabiliyordunuz?

 

Gülser KUT ARAT Faruk Duman atölyemizde yazma konusunda şöyle demişti. “Bu eylemi düzenli bir şekilde gerçekleştirin. Her gün masaya yazı yazmak için oturun. Ne olursa olsun, en az bir on beş dakikanızı bu eyleme ayırın”. Yazma eylemi benim için gece en uygun zaman dilimini oluşturur. Bu eylemi düzenli gerçekleştiremesem de mutlaka her gün okurum. Toplumda kadın olmanın getirdiği sorumluluklar yüzünden yazma eylemine zaman ayırmak büyük fedakarlık istiyor. Ben de bu zamanı ancak gece ya da sabahın erken saatlerinde yakalayabiliyorum.

 

Ümit YABAN: Ülkenin en büyük dönüm noktasının acılarını kaleme alırken zorlandınız mı? Sizin ya da yakınlarınızın yaşadığı gerçeğe dayalı olan öykü var mı içlerinde?

Gülser KUT ARAT: 1978 ve sonrasında gelen 12 Eylül Askeri Darbesini yaşamış biri olarak, bu dönemi öykülerle anlatma gereği duydum. Bu konuda çok yazılmış olmasına rağmen yazılacak çok şey olduğunu düşünüyorum. İlk başta çekindim diyebilirim. Günümüz gençliği bu kayıp kuşağı hiç bilmiyor. O dönemin gençlerinin ideali ile şimdi ki zamanın gençlik ideallerini karşılaştırmalarını çok istiyorum. Tanık olduğum, duyduğum bana aktarılan olayları bir kurgu dahilinde öyküleştirmeye çalıştım.

Gülser Kut Arat

Ümit YABAN: Ayırt edici en büyük farkın üslup olduğu öykücülükte, farkı ortaya koyduğunuza inanıyorum. Yeni dosya hazırlıyor musunuz?

Gülser KUT ARAT: Okuyuculardan olumlu geri bildirim almak beni çok mutlu ediyor. Özellikle öykülerde yazdığınız karakterler zihnimizde yer ediyor, o karakterleri unutamıyoruz tarzında sözler beni etkiliyor. Öykülerde Flash Back, bilinç akışı, iç monolog sık kullandım.

Evet,  yeni bir dosya hazırlıyorum. Bu kez sinema ilişkili bir dosya olacak. 

 

ümit yaban
Ümit YABAN

Ümit YABAN: Yazarken ritüelleriniz var mı? Bir dinleme listeniz ya da yazmak için bir özel ortamınız var mı?

Gülser KUT ARAT: Yazma eyleminde gece ve sessizlik benim vazgeçilmezim diyebilirim. Çalışma masasında yazamıyorum. Salondaki büyük yemek masası benim çalışma alanımı oluşturuyor. Ben taslağı elle yazıyorum. Kalem ve kağıt arasındaki o güçlü bağ beni tetikliyor.  Bu arada kızımın aldığı çok tatlı renkli kalemlerim ve çok şık defterlerim var. Bir çocuk gibi sevinçle oyun gibi yazmaya çalışıyorum. Bergamot aromalı çayım olmazsa olmazım diyebilirim.

Ümit YABAN: Türk ve Dünya Edebiyatından takip ettiğiniz isimler, hayranlık duyduğunuz yazarlar kimler?

 

Gülser KUT ARAT: Türk Edebiyatında o kadar değerli, kıymetli yazarlarımız var ki. 1950 ‘li yıllar edebiyatımızda  bir mihenk taşı olma özelliğini taşıdığı için o dönem yazarlarını önemli buluyorum. Günümüz yazarlarını da takip etmeye çalışıyorum. Murathan Mungan benim için özel bir yere sahip diyebilirim. Edebiyatın birçok dalında iyi eserler veren bir yazar olması beni çok ilgilendiriyor.

Dünya Edebiyatından Thomas Bernhard ‘ı sayabilirim.  Klasikler tabi ki çok önemli. Klasik eserlerden dönüp yeniden okumaya gereksinim duyduğum eserler olduğu kadar, daha önce okumadığım klasiklere de zaman ayırıyorum. Son zamanlarda Orta Avrupa Edebiyatı benim ilgi alanımda. Magda Szabo, Peter Nadas, Herta Müller, Elfride Jelinek,  Olga Tokarczuk, Agota Kristof.

Yine son zamanlarda S.S.C.B nin dağılmasından sonra devlet arşivlerinin açılmasıyla günümüzde keşfettiğimiz Rus yazarları Andrey Platonov gibi isimleri merakla okuyorum.

Ümit YABAN: Sorularımla okuyanların hem sizi daha iyi tanıması hem de kendi kafalarındaki soru işaretlerine bu yoldan geçmiş birinden cevap bulmalarını diledim. İkinci kitabınızı heves ile bekliyorum. Gönlünüze, kaleminize layık ömrünüz olsun. Teşekkürler.

Gülser KUT ARAT: Novelius Edebiyat olarak “ İlk Ümit Röportajları “ bölümüne konuk ettiğiniz için teşekkür ederim. Sizin de emeğinize sağlık sevgili Ümit Yaban.

“İlk Ümit” Röportaj Serisinin Diğer Bölümleri İçin

Lütfen Tıklayınız…

18.01.2025 © Novelius Edebiyat

İlk Ümit: Gülser Kut Arat – Ümit Yaban” üzerine bir yorum

  1. Sevgili Gülser Kut Arat, hüzün damlıyor, acı tütüyor öykülerinden, umarım ve dilerim ki içindeki acılar silinir artık, hüzünleri alır götürür Kıran Yeli.
    Kıtluyorum.

Bir Cevap Yazın