İlk Ümit: Engin Kükrer – Ümit Yaban

16.03.2024 © Novelius Edebiyat - Ümit Yaban

“Yazarlık sürecini insan ömrüne sığmayan ve bitmeyen bir yolculuk olarak nitelendiriyorum. Bu yolculuğa Mevlana’nın tabiriyle bir “hiç” olarak başladım ve yolculuğun sonunda geride güzel eserler bırakmış bir “hiç” olarak da dünyadan ayrılmayı istiyorum.”

ENGİN KÜKRER

novelius Ah ilk kitaplar, sanki yazandan bir parça kopacak da evrende yıldız gibi parlayacakmışçasına müstesna bir öneme sahiptir. Bu önem hem yazarlar hem de edebiyat tarihi için geçerlidir. Bu heyecana ortağız ve zevkle görünürlüğüne katkı sunmayı kendimize görev addediyoruz.

Röportaj: Engin Kükrer – Ümit Yaban

Ümit YABAN: Sayın Engin Kükrer ilk kitabınız Babamın Kalbini Kim Çaldı?’yı kutlarım. Günce Yayınları’ndan elimize geçti. Ödülüyle basılan gururlandıran bir kitap tebrik ederim. Öncelikle merak ettiğim sizsiniz, edebiyatla kurduğunuz ilişkiye de değinerek kendinizi tanıtır mısınız? Engin Kükrer kimdir?

Engin KÜKRER: 1980 yılında Eskişehir’de doğdum. Ortaokulu bitirdikten sonra yatılı bir lise kazanarak memleketimden ayrıldım. Eskişehir’den gidiş o gidiş… Sürekli özlemini çektiğim memleketime 2016 yılında ancak dönebildim. Öğrenim durumumdan bahsedecek olursam ön lisans/lisans düzeyinde altı diplomam var. Son olarak Anadolu Üniversitesi Muhasebe Bölümünde yüksek lisansımı tamamladım. Şu an aynı bölümde doktora çalışmalarımı sürdürüyorum. Halen okuyorum anlayacağınız ve herhalde nefes alıp verdikçe de okumaya devam edeceğim. Bunun dışında Eskişehir’de bir kamu kurumunda iç denetçi olarak görev yapıyorum.

Hayatımda edebiyatla kurduğum bağa gelince, okumayı öğrendiğim ilk andan itibaren edebiyatla ilişkim başladı. Ufak yaşlardan itibaren kitap, dergi, gazete, ansiklopedi, hatta atlas –evde basılı ne varsa- alıp elime okurdum. Okumak çocukluğumdan bu yana hiç değişmeyen en büyük tutkum.

Haliyle insan okumaya tutkun olunca, bir süre sonra da yazmaya vurgun oluyor. Hatırladığım ilk şiirim ilkokul yıllarına dayansa da ortaokul ve ardından özellikle lisede şiir yazmaya başladığımı söyleyebilirim. Şu anda şiir sayım beş yüze yaklaştı. Şiir yazmak benim edebiyata olan ilk aşkım.

Ancak yaşım ilerledikçe gönlümü öyküye kaptırdım. Hali hazırda yazın hayatım, daha çok öykü yazmaya yönlenmiş durumda. Son aşkım da öykü oluyor bu durumda. Bunun haricinde birçok dergide makale, deneme ve diğer eserlerim yayımlandı ve yayımlanmaya devam ediyor. Kısaca, öyküde gelen başarıyla birlikte edebiyat geldi hayatımın tam ortasına oturdu diyebilirim. Açıkçası bu durumdan da oldukça memnunum.

Ümit YABAN : Yazma yolculuğu nasıl başladı? Yolda bir atölye ya da editörden destek aldınınız mı? Bu yolculuğa yeni çıkanlar için tavsiyeleriniz nelerdir?

Engin KÜKRER: Şiir yazma yolculuğum çok erken başladı. Bunda babamın da şiir yazıyor olması etkili oldu. Çocukken çekmecelerin birinde babamın şiir defterlerini bulup onları gizli gizli okuduğumu hatırlıyorum. Sanırım şair bir babanın oğlu olmak beni etkiledi. Ortaokulda şiir yazmaya başladım. Ancak şiirin üzerine eğilmem lise yıllarıma denk geliyor. Lisede Edebiyat öğretmenimiz Ünal KOMSUOĞLU, şiire yeteneğimin ve ilgimin olduğunu görünce benimle yakından ilgilenmeye başladı. Onun teşvikiyle hece ölçülü ve koşma tipi kafiyeli şiirler başta olmak üzere şiir yazmaya başladım. O tarihlerde okulun da kadrolu şairi gibiydim. Arkadaşlarım sürekli gelip kız arkadaşlarına şiir yazmam için benden ricada bulunurlardı. Birçoğunu ömrüm boyunca görmediğim kızlara, başta akrostiş şiirler olmak üzere, pek çok şiir yazdım. Bu arada o yaşlarda şiirlerimi paylaşmayı pek sevmediğim için onları herhangi bir dergiye ya da yarışmaya hiç göndermedim. Fakat pek çok şiirim arkadaşlarımın ısrarıyla lise yıllıklarında yer aldı. Hatta bu yıllıklara koyulmayıp sansürlenen şiirim bile oldu.

Öykü yazma yolculuğumdaki dönüm noktası ise iki tanedir. Bunlardan ilki pandemi döneminde Eskişehir Odunpazarı Belediyesi’nin düzenlemiş olduğu “Bi Git 2020” temalı mizahi düz yazı yarışmasıdır. Son anda gördüğüm yarışmaya, katılmaya karar verdim. Hayatımda katıldığım ilk yarışmaydı ve eserim burada birinciliğe layık görüldü. Bunun hemen akabinde Samsun Tabip Odasının düzenlediği “Tıpta Mizah” temalı öykü yarışmasına katıldım. Annemin hemşirelik anılarını birleştirerek kurguladığım öykü, kitapta yayımlanmaya değer bulundu. Bu iki olay beni öykünün içine daha fazla çekti ve öykü sevdam başlamış oldu. Daha iyi yazabilmek için neler yapabileceğimi araştırmaya koyuldum. Bana tavsiye edilen yazarlık hakkında kitaplar başta olmak üzere bu alanda okumaya başladım. Derken bu alanda atölyeler olduğunu öğrendim ve yolum Kemal ORUÇ ile kesişti. İyi ki de kesişmiş. Kendisinden çok şey öğrendim. Uzunlarımı kısa yaptı Kemal hocam. Ona ömrüm boyunca minnettar kalacağım. Bunun dışında araştırarak ve pandeminin hayatımıza soktuğu çevrimiçi eğitimin de imkânlarından yararlanarak birkaç atölyeye daha katıldım. Bunlardan özellikle Hakan AKDOĞAN hocamın atölyelerinin bende ayrı bir yeri olduğunu söyleyebilirim. Hakan hocam öykü alanımdaki bakış açımı çok değiştirdi ve genişletti. İçeriğini araştırarak bana uygun bir atölye bulduğumda hiç kaçırmam. Mesela şu an Sinan Cumart’ın yönetimindeki bir öykü çözümleme atölyesine katılıyorum ve pazartesilerini iple çekiyorum.

Bu yolculuğa yeni çıkanlara önerim ise edebiyatın kısa mesafeli bir sürat koşusu değil, bitmeyen ve koştukça asla bitmesini istemeyeceğiniz bir maraton olduğunu akıllarından çıkarmamalarıdır. Öncelikle, yola çıkarken bu motto içselleştirilmeli diye düşünüyorum. Öykü yazmak; zaman, emek ve devamlılık isteyen bir tutku. Bana göre yetenekten daha önemli olan anahtar kelime: Çalışmak… Bu konuda kendimi her daim bir öğrenci olarak görüyorum. Öğrenmenin sonu yok bence, olmamalı… Bu yüzden edebiyat yolculuğuna yeni başlayanlar, yolculuk esnasında öğrenci pasolarını sakın kaybetmesinler. Ben öyle yapmaya çalışıyorum.

Ümit YABAN
Ümit Yaban, İlk Ümit röportaj serisinin 26. bölümünde Yazar Engin Kükrer’i ağırlıyor…

Ümit YABAN: Günlük yazma rutininiz var mıydı? Malum yaşam büyük bir koşuşturma, bu koşturma arasında yazmaya günlük ne kadar zaman ayırabiliyordunuz?

Engin KÜKRER: Bana göre yazmak için en güzel zaman dilimi sessizliğin olduğu ve herkesin uyuduğu saatler. Normalde uykuyu sevsem de yazmaya bir başladım mı öyküyü belirli seviyeye getirene kadar asla durmam. Bazı günler yazarken güneşin doğduğunu bilirim. Ancak belirli bir yazma rutinim yok. Fırsat bulduğum her an edebiyatın kollarına atılmak en büyük rutinim.

Bu çerçevede her gün yazamasam bile bir şekilde hep edebiyatın içinde kalmaya çalışırım. Kafamın içinde her daim “Bugün edebiyat için ne yaptın?” sorusu yankılanır. O gün yeni bir şey yazmasam bile eski yazdıklarımı gözden geçiririm. Okurum. Öykü fikirlerimi kaydettiğim bir dosya var, onu gözden geçiririm. Günlük hayattaki koşuşturmaca arasında nefes alabildiğim saatler olarak görürüm böyle anları… Hatta “Boş zamanlarınızda ne yapıyorsunuz?” diyenlere “Çalışıyorum.” derim genelde. Çünkü edebiyata ayırdığım zaman benim boş zamanım değil, dolu zamanım… Bu yüzden dolu zamanlarımı arttırmaya çalışıyorum.

Ümit YABAN: Menteşe Belediyesi ve Günce Yayınlarının ortak düzenledikleri 2023 Jüri özel ödülünü aldı kitabınız, tebrik ederim. Ödüllü bir ilk kitabı elinize basılmış olarak almak sizde nasıl duygular uyandırdı? İlk kitap ödüllü olunca ikinci kitap için daha ağır bir baskı oluyor mu üstünüzde ?

Engin KÜKRER: Öykü dosyası isteyen yarışmalar dışında hiçbir yayınevine şimdiye kadar dosya göndermedim. Çünkü en büyük hedeflerimden biri ödüllü kitap ile edebiyat dünyasına giriş yapmaktı. 2023 yılını bunun için kendime bir milat olarak görüyordum. Bu nedenle bir önceki sene de finalisti olduğum Menteşe Belediyesi ve Günce Yayınlarının ortak düzenledikleri yarışmaya öykü dosyamı gönderdim. Burada 2023 Jüri Özel Ödülünü alınca tabii ki çok sevindim. Çalışmalarının ve emeğinin karşılığını almak elbette harika bir duygu. Belki bu söyleyeceğim size abartılı bir betimleme gibi gelebilir ama kitabı elime ilk aldığımda yeni doğan bebeğini kucağına alan bir ebeveynin heyecanını ve gururunu yaşadım.

İkinci kitaba gelince; bu bende baskı yaratmaktan ziyade beni bir motive eden bir unsur. Hatta ikinci öykü dosyam ile ilgili şöyle bir güzel tesadüf yaşadım. 2023 yılında ikinci bir öykü dosyası daha oluşturup Mersin İlyas Halil Öykü Ödülü için başvurmuştum. Tabii başvurduğum zaman Günce Yayınlarının düzenlediği diğer yarışmanın sonucu belli olmamıştı. Dediğim gibi 2023’de dosyam ödülle basılmalıydı. En azından bu iki dosyamdan biri derece alır diye düşünüyordum. Fakat gayrete âşık olan kaderin bana bir güzel oyunu olsa gerek arka arkaya iki dosyam da ödül aldı. Daha güzeli Mersin’de ikinci öykü dosyamın ödül törenine katıldığım gün “Babamın Kalbini Kim Çaldı?” adlı kitabım satışa çıktı. İki mutluluğu bir arada yaşadım.

Baskı oluşmasını konusuna gelince, aslına bakarsanız üzerimdeki baskı, kitabımın çıkmasıyla birlikte son buldu. Şimdi baskıdan çok yeni kitabımın mutluluğunu yaşıyorum. İkinci dosya için de acele etmiyorum. Şu an yeni kitabın tadını çıkarıyorum diyebilirim.

Engin KÜKRER

Ümit YABAN: Yazmak sizce hastalıklı bir durum mu yoksa terapötik bir yolculuk mu? Siz nasıl başlayıp, kim olarak çıktınız bu yolculuktan?

Engin KÜKRER: Yazmayı hastalıklı bir durumdan çok bir şifa olarak görüyorum. Bu yönüyle terapötik yolculuk terimi sanırım benim yazma durumumu daha iyi açıklıyor. Esasen rahatsız olduğum ve canımı acıtan konuları kalemime misafir ettiğim için yazmak beni rahatlatıyor. Sait Faik’in meşhur “Yazmasam deli olacaktım.” tümcesini kendisine düstur edinenlerdenim. Diğer taraftan çok yoğun duygular yaşadığım bir konu hakkında da o anda yazamıyorum. Yazabilmek için o yoğun duyguların biraz azalmasını bekliyorum.

Yazarlık sürecini insan ömrüne sığmayan ve bitmeyen bir yolculuk olarak nitelendiriyorum. Bu yolculuğa Mevlana’nın tabiriyle bir “hiç” olarak başladım ve yolculuğun sonunda geride güzel eserler bırakmış bir “hiç” olarak da dünyadan ayrılmayı istiyorum. Görkemli bir dağın zirvesi olmaktan çok en düşük kotta olduğu için tüm nehirlerin aktığı engin bir deniz olmayı hedefliyorum. Dilerim egolarımdan mümkün olduğu kadar arınıp bunu başarabilirim.

Engin Kükrer
Engin KÜKRER

Ümit YABAN: Ayırt edici en büyük farkın üslup olduğu öykücülükte, farkı ortaya koyduğunuza inanıyorum. Hayal gücünüz çerçevesinde yeni dosya hazırlıyor musunuz?

Engin KÜKRER: Öncelikle değerli görüşleriniz için teşekkür ederim. Bütün öykücülerin, hatta bütün yazarların en büyük arzusu eserlerinde farklı bir yan ortaya koyabilmektir. Eğer ben de bunu biraz başarabilmişsem ne mutlu bana.

Yeni dosyalara gelince evvelki sorularda söylediğim gibi Mersin’de ödül alan ve basılmaya hazır bir öykü dosyam zaten var. Bunun dışında şu an büyük çoğunluğunu bitirdiğim ve yeni kuşak olarak adlandırdığım öykülerimden oluşan üçüncü bir dosya hazırlığım devam ediyor.

Serde şairlik de var. Beş yüzün üzerinde şiirim olunca bu şiirleri dosya haline getirme planlarım da mevcut. Hatta birkaç şiir kitabı bile çıkar bu şiirlerden diye düşünüyorum. Makalelerim ve denemelerimi bir araya getirip onları da kitaplaştırmak isterim. Bunun dışında “Yeme Zevki”, “Askerlik” ve “Kadın-Erkek” ilişkileri üzerine mizahi tarzda gözlemlere dayanan üç ayrı kitap çıkarma hayalim de var. Zehirli Kalem Polisiye Öykü Yarışmalarının son ikisinde de derece alan öykülerimi romana çevirmek gibi bir projemde var.

Hayal gücüm çerçevesinde yeni dosya hazırlıklarımı sordunuz ya, kısacası hayal gücümün hızına kalemim yetişemiyor. Gücüm ve zamanım yettiğince bu hayallerin peşinden koşacağım. Bu tavşanların kaç tanesini yakalayabileceğimi zaman gösterecek.

Ümit YABAN: Yazarken ritüelleriniz var mı? Bir dinleme listeniz ya da yazmak için bir özel ortamınız var mı?

Engin KÜKRER: Yazarken en çok ihtiyaç duyduğum iki şey var: Bunlar sessizlik ve yalnızlık… Bunu sağlayabildiğim her yerde yazabilirim. Ancak şunu fark ettim. İnsanoğlu güzel bir ortamda olunca ilham perileri onu daha fazla sıkıştırıyor. Şöyle örneklendireyim: 2022 senesinde Ümit Kaftancıoğlu Öykü Yarışmasında ikincilik ödülü alan ve bu kitapta da yer alan “Midas’ın Berberine Ne Oldu?” adlı öykümü Datça’da yazdım. Yine kitapta olup da oldukça beğenilen “Apsethus’un Papağanları” adlı öyküm de Bolu-Abant’ta yazılmış bir öyküdür. Bunun gibi birkaç örnek daha var. Sanırım güzel ortamlar daha iyi yazabilmek için insana ilham veriyor. Bu yüzden güzel bir manzara, sakin bir ortam benim için yeni bir öykünün doğacağı ortam demek.

Dinleme listeme gelince belirli bir dinleme listem yok. Hatta tam tersine, yazarken sessizliği sevdiğim için pek müzik dinlemem. Fakat çok gürültülü ortamlarda yazmak durumunda kaldığımda kulaklığı takıp Vivaldi’nin Dört Mevsim Konçertosunu -özellikle ilkbahar bölümünü- açmayı çok seviyorum.

ümit yaban
Ümit YABAN

Ümit YABAN: Türk ve Dünya Edebiyatından takip ettiğiniz isimler, hayranlık duyduğunuz yazarlar kimler?

Engin KÜKRER: Bir kere bende Nazım Hikmet’in özel bir yeri var. Onu sevmeyi ve okumayı bırakın, birçok öykümde ya da şiirimde Nazım’a göz kırpmaya bayılıyorum. Bir öyküme onun bir şiirini yerleştirdiğimde bundan tarifsiz haz duyuyorum. Hatta ismi ve konusu Nazım Hikmet şiiri olan öyküm bile var.

Bunun dışında yerli yazarlardan Sabahattin Ali ve Yaşar Kemal’i gönlümün baş köşesindedir. Mizah türünde kitap okumak istersem ilk tercihim Aziz Nesin’dir her zaman…

Yabancı yazarlardan ise Maalouf, Zweig, Kafka, Saramago ve Steinbeck favorilerim. Carver ve Dahl da en beğendiğim yabancı öykücüler… Bunun dışında Noah Hariri’nin kitaplarını da okumayı çok seviyorum. Bununla birlikte rastgele okumayı pek sevmem. Okuyacağım kitabı öncesinde iyi araştırırım.

Ümit YABAN: Sorularımla okuyanların hem sizi daha iyi tanıması hem de kendi kafalarındaki soru işaretlerine bu yoldan geçmiş birinden cevap bulmalarını diledim. İkinci kitabınızı heves ile bekliyorum. Gönlünüze, kaleminize layık ömrünüz olsun. Teşekkürler.

Engin KÜKRER: İlginiz için size ve Novelius Edebiyat ailesine asıl ben teşekkür ederim Ümit hanım. “Babamın Kalbini Kim Çaldı?” kitabımın okurların da kalbini çalması temennisiyle hoşça kalın diyorum. Kitabı okuyan herkesin yorumlarını, eleştirilerini ve tespitlerini heyecanla bekliyorum.

“İlk Ümit” Röportaj Serisinin Diğer Bölümleri İçin

Lütfen Tıklayınız…

16.03.2024 © Novelius Edebiyat

Bir Cevap Yazın