04.01.2025 © Novelius Edebiyat - Ümit Yaban
“Hayat, Evren ve Sezen Hakkında, kişisel tarihimden izler taşıyor. Dolayısıyla anlatıcı ve benim aramda bir bağ var ama bunun ne kadarı gerçek ne kadarı değil biraz muğlak. Bana kalırsa her yazar bir şekilde kendi metninin içine sızar. Her ne kadar araya mesafe konmaya çalışsa da bu durum biraz kaçınılmaz gibime geliyor. Sadece dengeyi korumak gerekiyor. Yoksa kuklacı perdenin arkasından görünür.”
CAN ÖKTEMER
Ah ilk kitaplar, sanki yazandan bir parça kopacak da evrende yıldız gibi parlayacakmışçasına müstesna bir öneme sahiptir. Bu önem hem yazarlar hem de edebiyat tarihi için geçerlidir. Bu heyecana ortağız ve zevkle görünürlüğüne katkı sunmayı kendimize görev addediyoruz.
Röportaj: Can Öktemer – Ümit Yaban
Ümit YABAN: Sayın Can Öktemer ilk kitabınız Hayat,Evren ve Sezen Hakkında’yı kutlarım. Romanınız Everest Yayınları basımı ile okuyucusuyla buluştu. Çok araştırılmış, emek verilmiş, sevgi yüklenmiş bir kitap tebrikler. Öncelikle merak ettiğim sizsiniz, edebiyatla kurduğunuz ilişkiye de değinerek kendinizi tanıtır mısınız? Can Öktemer kimdir?
Can ÖKTEMER: 1985 Ankara doğumluyum. Başkent Üniversitesi’nde Radyo, Televizyon ve Sinema okudum. Ardından Ankara Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümüne Yüksek Lisans yaptım. Bir süre sektörde çalıştım. 2010 yılından itibaren de serbest gazetecilik ve yazarlık yapıyorum.
Edebiyatla kurduğum ilişki biraz geç başladı. Orta okul yıllarım benim için biraz cahiliye dönemiydi.
Edebiyatla kurduğum esaslı ilişki aslında lisede başladı. Klasikleri saymazsak, Aziz Nesin, Orhan Pamuk, Ahmet Altan ve Ahmet Ümit gibi yazarları okuyordum daha çok. Milenyumun şafağında Türkiye’de yeni bir edebiyat ortamı ve yazar geleneği oluşmaya başlıyordu. O yeniliğin bir parçası olmaya çalışıyordum. Orhan Pamuk özellikle kıymetli bir kapı araladı ben ve benim gibi birçok insana. Hem kitaplar hem de yazıyla kurulabilecek derin ilişkiyi gösterdi.
Buradan kendi yolumu başladım diyebilirim. İyi ve öğretici metinlerle yolumu kesiştirmeye çalıştım.
Ümit YABAN: Yazma yolculuğu nasıl başladı? Kitabınızın yazım aşamasında özel bir editöryel yardım aldınız mı? Atölyelere dahil oldunuz mu? Üslubunuzu oluşturmanızda nasıl bir yol izlediniz?
Can ÖKTEMER: Yazmaya yönelik ilgim ise ufak yaşlarda vardı. İlk okulda Robin Hood’un Oğlu isimli tuhaf bir metin yazmışım mesela. Cüretkâr bir başlangıç! Hayatımın hemen hemen her döneminde bir şekilde hem amatör hem de profesyonel olarak uğraştım. Öyle de devam etti.
Atölyelere hiç katılmadım, dışarıdan hiçbir editöryel destek almadım. Sadece romanımın editörü Devrim Çakı’la detaylı ve iyi bir çalışma yaptık. O süreç de benim için olumlu anlamda çok öğretici oldu zaten.
Üslup konusunda henüz çok yolun başında olduğumu düşünüyorum. Kendimce yeni yollar, yeni oyun alanları deniyorum. Bu yüzden yazdığım her şeyi neredeyse sürekli olarak yeniden yazıyorum.
Bundan sonra her kitapta farklı bir şey denemek istiyorum.

Ümit YABAN: Yazım ve yayınevi bulma safhalarında zorluklarla karşılaştınız mı? Kitabınızı raflarda gördüğünüz o ilk ân neler hissettiniz?
Can ÖKTEMER: İlk kitabını çıkarmaya çalışan herkes gibi ben de birçok zorlukla karşılaştım. Geri dönülmeyen mailler, sessizlik ve uzun bekleyiş… Neyse ki hikâye kendime adım mutlu sonla bitti. Bu yüzden Saadet Özen ve Everest Yayınları’na bana inandıkları için çok teşekkür ederim. O yüzden keyfim yerinde. Kitabımı rafta görünce gururla karışık çok mutlu oldum. Nefis bir hismiş. Çalışma masanızda tek başınıza bir dünya kurmaya çalışıyorsunuz ve verdiğiniz emek somut bir şekilde karşınızda duruyor. Bu tarifsiz bir his bir yerde.

Ümit YABAN: Günlük yazma rutininiz var mıydı? Malum yaşam büyük bir koşuşturma bu koşturma arasında yazmaya günlük ne kadar zaman ayırabiliyordunuz?
Can ÖKTEMER: Her gün yazabilen birisi değilim maalesef. Keşke öyle olabilseydim. Biraz biriktirip ondan sonra yazmaya başlıyorum. Başladıktan sonra da ara vermeden yazıyorum. Genelde dinlediğim bir müzik bu konuda ittirici olabiliyor. Öyle olunca uzun saatler çalışabiliyorum.

Ümit YABAN: Kitabınız senaryolaştırılıp film olsa karakterlerinizi kimler canlandırsın isterdiniz?
Can ÖKTEMER: Bu zor bir soruymuş. Madem hayal kuruyoruz, romanın hakları yurtdışına gidecekse Cem Taner’i Bill Murray’in gençliği canlandırabilir. Kendisi orta yaş krizi ve alaycılıkta dünya markası bence. Sezen, benim için çok özel bir yerde… Buna bir çırpıda yanıt vermek zor ama Cobie Smulders onu canlandırsın isterdim.
Türkiye için konuşacaksak Bartu Küçükçağlayan olabilirdi belki. Sezen için de Melisa Sözen.

Ümit YABAN: Yazar tıkanması yaşadınız mı? Yaşadıysanız bunu yaşayan yazarlarımıza önerileriniz var mı?
Can ÖKTEMER: Yazar tıkanması yaşamadım hiç. Yazmadan önce uzun, uzun düşündüm ve kendime bir yol haritası çizmiştim. Kaybolmam güçtü biraz. Yazar tıkanması yaşayanlara uzun yürüyüşler önerebilirim naçizane. Düğümleri açmak için en iyi yollardan biri.
Ümit YABAN: Yazar ile yazdığı arasında nasıl bir bağlantı olduğunu düşünürsünüz? Yazarlığınız sizden bağımsız mıdır ya da bunun tam tersini söyleyebilir misiniz?
Can ÖKTEMER: Hayat, Evren ve Sezen Hakkında, kişisel tarihimden izler taşıyor. Dolayısıyla anlatıcı ve benim aramda bir bağ var ama bunun ne kadarı gerçek ne kadarı değil biraz muğlak. Bana kalırsa her yazar bir şekilde kendi metninin içine sızar. Her ne kadar araya mesafe konmaya çalışsa da bu durum biraz kaçınılmaz gibime geliyor. Sadece dengeyi korumak gerekiyor. Yoksa kuklacı perdenin arkasından görünür.
Ümit YABAN: Yeni dosya hazırlığınız var mı? İlk kitap tecrübesini yaşamış biri olarak, ikinci dosya hazırlığında mutlaka buna dikkat edeceğim dediğiniz başlıklar neler?
Can ÖKTEMER: Yeni dosya hazırlığım var. Bu kış bitirmek gibi bir hayalim de var. Üzerinde çalıştığım iki konu var: Biri müzik diğeri de eve dönmek üzerine… Bu konuda biraz sezgisel davranmaya çalışacağım. Hangisi yazılmak için doğru şartlara sahipse ona yoğunlaşacağım.
Ümit YABAN: Sorularımla okuyanların hem sizi daha iyi tanıması hem de kendi kafalarındaki soru işaretlerine bu yoldan geçmiş birinden cevap bulmalarını diledim. İkinci kitabınızı heves ile bekliyorum. Gönlünüze, kaleminize layık ömrünüz olsun. Teşekkürler.
“İlk Ümit” Röportaj Serisinin Diğer Bölümleri İçin
04.01.2025 © Novelius Edebiyat

