sude yenin

Deneme: Hafi

07.01.2024 © Novelius Edebiyat

Yazar: Sude YENİN

H A F İ

Uzun zamandır bir gölge tarafından izleniyordum. Hareketlerimi önceden tahmin eden, nerede ne yapacağımı bilen biri tarafından hem de. Karanlığın ardına gizlenmiş bir ruhtu sanki beni gözetleyen. Gittiğim yerlerden dönerken, eğlenirken ve işlerimle meşgulken hep ensemde birinin varlığını hissederek ürperti duydum; bu öyle bir his ki tarif bile edemiyorum. Bir anda durup, arkam da dâhil olmak üzere her tarafı kolaçan ettiğim çok zaman geçirdim. Arkamda, sağımda ve solumda bir giz vardı. Öyle anlarda avuçlarım terler, vücut ısım da buna tezat bir şekilde düşer; kalbim ise, bunun ağırlığını taşıyamamanın verdiği huzursuzlukla çarpar. Âdeta dörtnala koşan bir at gibi.

‘’Normal değil.’’  Bu cümleyi beynim bana yüz kez haykırdı, kabul etmedim; kabullenmemeyi seçtim. Bunu reddetmek için elimden geleni yaptım. Her yutkunduğumda, boğazımın düğümlenmesinin de sebebi bunu kimseyle paylaşamamış olmam. Kime ne anlatabilirdim ki zaten? Varlığını hiç görmediğim biri sayesinde iyice paranoyak bir insan hâline gelmiştim. Sürekli bir endişe vardı üzerimde, mesela hayatımdaki herkesi didik didik etmeyi huy edindiğim bir his çöreklenivermişti kalbime. Güven duygusundan bahsetmek bile istemiyorum, kimsenin beni anlamadığına kanaat getirdiğim ilk an onu zaten yitirmiştim. Ruhen, eski benden eser kalmamıştı artık. Hislerime göre değil, mantığım ile yaşamayı seçtim. Çünkü, doğru olan buydu. Yapılması gereken ve olması gereken de tabii. İnsanlara yaranızı gösterdiğiniz zaman, sizi oradan vurmakta hiç tereddüt etmezler. Yaraya pansuman yapılır, temizlenir ve üstü kapatılır. Bilinen bu tezi, yaşayarak çürütenlerdenim ben de. Hiç de öyle olmuyor maalesef. Bu durumu anlatsam emin olun çoğu kişi bunun adına direkt, ‘delilik’ der. Lâkin bunu bizzat yaşayan kişi ne hisseder ne düşünür? Bunun cevabı eminim ki çoğu kişiyi ilgilendirmiyordur bile.

Misal, insanın en çok güvendiği ailesidir. Onlar size sırtını döndüğü an, içinizde oluşan o boşluk hissi ile ne yapacağınızı bilemezsiniz. Bir de üstüne size inanmazlarsa, elinizden sanki her şeyiniz alınmış gibi olursunuz. O yüzden ben içime atarım her şeyimi, kalbim biliyor ya çok kırgınım.

sude yenin

Yürüdüğüm yollarda, geçtiğim sokaklarda hep bir tüy görürüm o hafiden. ‘’Zihninin bir oyunu bu, sakın aldırma.’’ Diyen iç sesime ne demeliydim bu sefer? Mistik olaylara inananlar kadar, bunun saçmalık olduğunu düşünenler de var neticede. Kime, neyi ispat edecektim zaten? İnanırlarsa inanırlar, inanmazlarsa da inanmazlar. Tek soru, tek cevap. Düşüncelerim sisli, bulanık son zamanlarda. İyiyle kötü, doğruyla da yanlış birbirine girdi sanki. Çıkmaz bir sokakta, yapayalnız kalmış gibi hissediyorum. Ne oradan kurtulabiliyorum ne de geri adım atabiliyorum. Kelimeler cümlelere dönüştükçe, mürekkep akmaya devam ettikçe hep bir umut var içimde beni hayata bağlayan. Psikologlara boşa para harcıyor insanlar. İki aşamalı bir test timsali. İlk aşamada dinliyormuş gibi yapıp, sizi önemli hissettiriyorlar. Son aşamada ise bir ilaç yazıp uğurluyorlar. Uykularımı bana bir ilaç mı geri verecek? Ne ironi ama! Müzikle ruhumu doyuruyorum ben, film izleyerek benliğimi bulmaya çalışıyorum. Sahilde, denizin o tuzlu kokusunu dolduruyorum ciğerlerime, temiz havayı içime çekiyorum bol bol. Yürüyorum, geziyorum ve yokmuş gibi hayatıma devam ediyorum. Hâlbuki biliyorum ki ben eski ben değilim yine de. İnsanlara kanmamayı da bu sayede öğrenmişimdir belki de. Hayâl kırıklığına uğraya uğraya eksilmişimdir. Buna karşın, hâlen yaşam dolu olan insanlar da var, ruhlarının asla umutsuzluk ile boğuşmayacağı türden. Bir teyze var, tekerlekli sandalyede mendil satan ve kimsenin görmediği bir yerde insanlara ulaşmayı bekleyen. Mendili aldığınızda, gözlerinden yaşlar süzülüyor. Umudun yaşları o, dudağındaysa buruk bir tebessüm. Çocuklar var, başka ülkeden gelmiş olan. Yaşadığınız yerde hava soğumasına rağmen denize girmeye devam eden. Birbirlerine su atıyorlar, şakalaşıyorlar. Canlılar var, ufacık bir güneş çıktığı zaman bunu coşkuyla bekleyen. Ve insanlar var, mutluluğun onlara hiç uğramadığı, kendileriyle baş başa olan.

Hayat tam da bu işte, zaman akıp giderken ne benim sorunlarım için duruyor ne de bir başkasının keyfi için. Ben, karanlığın ardındakiyle yaşamayı öğrendim. Kimseye tek kelime etmeden, yok saymaya çalışarak. Hafi, kim veya ne bilmiyorum. Öylece gözetliyor, sessizce bekliyor. Deştikçe insan bir yerden sonra tükeniyor, her şeyi de tüketiyor. O yüzden sormamaya dikkat ediyorum artık, sorgulamıyorum. Varsın beklesin bir yerlerde, yaşasın benimle. Normallik kavramı zaten insanlardan çok uzakta kaldı. Bunu bilerek, kabullenerek devam etmek en mantıklısı. Ne kimse için kendinizden ödün verin ne de yaşamınızın kontrolünü başkasına devredin. Kaptan sizsiniz, dümeni çevirmesi gereken de. Eğriyse eğri, bir şekilde çıkılır düzlüğe; yeter ki pes etmek olmasın hayatınızda.

*Hafi: Gizli, saklı.

                                                           Sude YENİN

Kapak Görseli: Pierre-Auguste Renoir, Woman at the Garden, 1873

Kare Görsel: Augustus Edwin Mulready, Sympathy, 1881

07.01.2024 © Novelius Edebiyat

Deneme: Hafi” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın