2024 Edebiyat Soruşturması –  Bölüm 11 – Şeyma Ayık

11.12.2024 © Novelius Edebiyat

Yayına Hazırlayan: Mehmet BAHÇECİ

11. Bölüm: Şeyma Ayık

edebiyat Editörün Notu: 2024 Yılı Edebiyat Soruşturmamızda, edebiyatın yükünü sırtlanmış birbirinden değerli isimleri ağırlıyoruz. Konuklarımıza az sayıda ve net sorular yöneltmeye gayret ettik. Edebiyatseverler için faydalı olması temennisiyle...

Soru 1:

2024 Yılında yerli ve yabancı pek çok eser okurlarla buluştu. Yeni çıkan kitapları takip edebildiniz mi? İçlerinden okuduklarınız ve beğendikleriniz var mı? Düşüncelerinizi kısaca paylaşır mısınız?

Cevap 1:

2024 yılında çıkan kitapları elimden geldiğince takip etmeye çalıştım. Türk yazarlardan Mehmet Anıl’ın İletişim Yayınları’ndan çıkan ‘Curcunabazlar’ kitabı ilk anda aklıma gelenlerden. ‘Pembe Otobüs’ adlı kitabıyla 2008 yılında Yunus Nadi Roman ödülü alan Anıl’ın dilini okumak oldukça keyif verici.

Can Yayınları’ndan yine 2024 yılında çıkan ‘Kıyamet Sonrası Olağan Bir Gün’ geçmişi, şimdiyi ve geleceği ince ince işleyen esaslı ve unutulmayacak bir roman olarak zihnime kazındı.

Genç Timaş Yayınları’ndan çıkan ‘Şapkacılar’ adlı fantastik kitabın da, bir fantastik sever olarak hem konusu hem de çizimleriyle listemde yer alması gerektiğini düşünüyorum. Cordelia’nın sihirli dünyası beni bambaşka diyarlara götürdü.

Soru 2:

2024 Yılını okuma ve yazma anlamında nasıl geçirdiniz? Kendinize ve projelerinize vakit ayırabildiniz mi? Bize 2024 yılı panoramanızı çizer misiniz?

Cevap 2:

Her zamanki tempomda yazabildiğimi düşünmüyorum ne yazık ki. Tamamlaması uzun sürecek bir çocuk kitabı yazmaya başladım. Bu sırada da Altın Kitaplar Yayınevi’nden daha önce çıkmış olan seri kitaplarıma bir yenisini ekleyebilme fırsatını buldum. Yeni kitabımın adı ‘Aliş Konser Piyanisti’… Hata yapmaktan korkmak, hepimizin zaman zaman yaşadığı bir duygu. Bu duygunun bazen nasıl tolere edileceğini ve yerine pozitif düşüncenin konularak, hata yapmanın da yolumuza ışık tutabilecek bir fırsat olduğunu fısıldayan güzel bir kitap oldu. Diğer çocuk kitaplarımın bazılarının yeni baskıları olduğu için onların da mutluluğunu yaşadım. Ayrıca İstanbul’da ve il dışında birçok okulda söyleşi ve imza etkinliklerim oldu ve çok sevdiğim çocuklarımla buluşabilme fırsatı yakaladım. Çocuklarla buluşmalarım benim için son derece önemli. Çünkü onlara dokunarak geleceği dönüştürebilme gücümüz olduğuna inanıyorum. Aslına bakarsanız bu gerçekliğe dokunan bir sihir.

2024 yılında hayata geçirdiğimiz bir diğer mutluluk veren projemiz yeni bir masal kanalı oldu. İçeriklerin güvenilir olmadığı bir dönemde son derece hassas çalışmalarımız sonucu kendi yazıp seslendirdiğimi uyku masalları içerikleriyle geliştirmeye çalıştığımız bir kanalımız var artık. Youtube’da ‘Uykulu Masal Masalcı Anneler’ ismiyle uyku masallarımızı sevgili eğitimci- yazar arkadaşım Hurihan Yıldırım Kurtaran ile yazıyoruz ve ben de seslendiriyorum. Bir seslendirme oyuncusu olarak dilimizin kurallarına son derece dikkat ederek sesletiyorum yazdığımız masalları. Dolayısıyla sevgili çocuklar hem tertemiz bir içerik hem de düzgün bir Türkçe dinleyerek uykuya huzurla geçiyorlar. Sevgili okuyucularımızın da kanalımızı takip etmelerini öneririm.

Linki:

MasalcıAnneler – YouTube

Soru 3:

Türk Edebiyatı mı, Türkçe Edebiyat mı? Türkiyeli Edebiyatı mı?.. 2024’te de ısıtılıp önümüze konulan bu kavram kargaşası hakkındaki düşüncelerinizi paylaşır mısınız? Nedir doğrusu?

Cevap 3:

Tabii ki Türk Edebiyatı! Bu konuyla ilgili kesin ve kati bir görüşe sahibim. İngilizce, Fransızca, Rusça Edebiyatı diyebiliyor muyuz? Bunun ‘Türkçe Edebiyatı’ veya filanca edebiyatı diye ayrıştırılması, ‘Türk’ ifadesinin zaman içerisinde yok olmasını amaçlamaktan öteye gitmez. Bunun etnik kökenli Türk vatandaşlarının kullanımına açılması doğru değildir. Sonuçta dünyanın her yerinde etnik gruplar vardır ve tabii oldukları ülkelerin ulusal kimliklerini taşırlar. Ulusal kimliğini taşıdığın bir ülkenin vatandaşı olursun; yazarsan edebiyatçısı, uluslararası bir yarışmada kazanırsan o ulusun kazananı vs… Dolayısıyla kendi adıma ‘Türkçe veya Türkiyeli Edebiyatı’ terimleri benim için kabul edilebilir değildir.

Şeyma Ayık

Soru 4:

Son on yılda yayımlanan verilere baktığımızda, kitap okumak, ihtiyaçlar hiyerarşimizin 235. sırasında kendine yer bulabilmiş. Ülkemizde kitap okumaya ayrılan vaktin günlük ortalama 5 dakika ile sınırlı olduğunu da düşünürsek, çıkan sonuca hiç de şaşırmamalı.

Gelelim sorularımıza…

Kitaba ve okumaya olan talebin bu denli kısır, entelektüel beğenilerin de bu denli diplerde olduğu bir ülkede “yazma” motivasyonunuzu nasıl koruyorsunuz?

Yayımlanmayacağını, kimsenin okumayacağını bilseniz de yine de yazar mıydınız?

Cevap 4:

Çocukların kitaplarımı okuyup, benim bile hayal etmediğim sorular ve önerilerle bana dönütler verdiği zamanlarda kendimi çok şanslı hissediyorum. Onlardan beslenip, sayelerinde ruhumda büyüttüğüm çiçekleri onlara geri vermek istiyorum. İşte bu duygu, motivasyonumu hep zinde tutmama sebep oluyor.

İkinci sorunuza gelince;

Yazmak bir baş kaldırıdır. Bir derdinin olmasıdır. Dolayısıyla yazdıklarımızın büyük kitlelere ulaşmasını istemek önlenemez ancak ulaşamayacağını bilsek bile içimizdeki yazma dürtüsü bizi zaten rahat bırakmaz. Tıpkı Sait Faik Abasıyanık’ın söylediği gibi: ‘Yazmasaydım delirecektim.’ Bu duygunun peşine takılır yazma tutkusu taşıyan insan. Yazmazsa delirir. Dolayısıyla kimsenin okumayacağını bilsem bile yazardım.

Soru 5:

Daha nitelikli bir edebiyat ortamının oluşması adına yeni yılda (yayınevi-yazar-okur üçgeninde) neler yapılmalı? Ve 2025 Yılından beklentileriniz nelerdir?

Cevap 5:

Keşke bütün bunları sihirli bir değnekle dönüştürebilsek… Öylesine birbirine etki eden parametre var ki! Bunlardan en önemlisi, ülkemizde son yıllarda ekonomide yaşanan ciddi kriz ve sorunlar. Bu öylesine önemli bir ayrıntı ki; kitap basım periyodlarını, kitap baskı kalitesini, yazar seçimlerini dahi ister istemez etkiliyor. Yayın evleri haklı gerekçelerle, satış yapabileceğine inandıkları yazar adaylarını tercih edebiliyor. Sosyal medyada güçlü olan yazarlar ön planda olurken, bu fırsatı yakalayamamış yazarlar da -şayet kemikleşmiş bir okur kitlesi yoksa- diğerlerine göre daha meşakkatli bir yolu katetmek zorunda kalıyor.

Sizlerin sayenizde mesaj iletebilme fırsatı yakalamışken okurlara şu önemli ayrıntıyı hatırlatmak isterim. Çünkü bu üçgendeki en önemli ayaklardan biri de okur! Edebi değerleri yüksek kitapları seçme konusunda daha titiz olmalı, sadece popüler olanı değil, edebiyata ciddi anlamda katkı sağlayan yazar ve şairlerin kitaplarını keşfetme yolculuğuna çıkmalı. Aaa bir de kadın yazar ve şairleri lütfen çok sevin. Çünkü onlar bu ülkede kadın olmanın bedelini öderken bir yandan da insanın kendine kendini ve yaşamı anlattığı bu edebiyat denen tutku gerektiren hazineye, zahmeti fevkalade hediyeler armağan etmekte. Onları sevin. Kitaplarını alın, okuyun ve destekleyin.

Son olarak; bana bu kıymetli platformda söz hakkı verdiğiniz için onur duyduğumu belirtmek ister, 2025 yılında tüm dünyanın ve ülkemizin çok daha aydınlık bir çağa evrilebilmesi için edebiyatın hayatımızdan hiç eksik olmamasını temenni ederim.

Soruşturma Ana Ekranına Dönmek İçin Lütfen Tıklayınız…

11.12.2024 © Novelius Edebiyat

Bir Cevap Yazın