03.02.2024 © Novelius Edebiyat - Ümit Yaban
“Bir yolculuğa çıkmaya karar vermek, bir dünya yaratmaya çalışmak, cesaret kadar gözü karalık isteyen bir işmiş gibi de geliyor bana. Yazım süresince uzun mesailer harcadığım bir dosya oldu Annemin Kasetleri.”
DEVRAN KAYA
Röportaj: Devran Kaya – Ümit Yaban
Ümit YABAN: Sayın Devran Kaya ilk kitabınız Annemin Kasetleri’ni kutlarım. Romanınız Everest Yayınları basımı ile okuyucusuyla buluştu. Çok araştırılmış, emek verilmiş, sevgi yüklenmiş bir kitap tebrikler. Öncelikle merak ettiğim sizsiniz, edebiyatla kurduğunuz ilişkiye de değinerek kendinizi tanıtır mısınız? Devran Kaya kimdir?
Devran KAYA:
Öncelikle merhabalar Ümit Hanım Kıymetli davetinize ve sorularınıza teşekkürle başlamak isterim. Peki kimdir Devran KAYA ? Bu soruya vereceğim net bir cevabım yok açıkçası. Kişinin kendini keşfetme yolculuğu olarak da adlandırdığım yaşamda, kendine yabancı olarak öldüğünü düşünenlerdenim. Bunu sürekli değişen, dönüşen, esneyen, genleşen ve adapte olan bir canlı türünü tanımlamanın zorluğuna bağlıyorum. Bu yüzden kronolojik olarak başıma gelen olaylarla birlikte kendimi tanıttığım lise yıllığındakinden farklı bir cevap vermek istiyorum. Hümanist, doğa-hayvan sever, lisede Tarih öğretmeni, öğrenmeye ve gelişmeye hep aç, meraklı, gülmeyi-daha çok kahkaha atmayı-seven biri Devran KAYA. Güçlü bir belleğe sahip olduğundan, kalem- defterle gezmeyi ve notlarını yazıya geçirmeyi pek sevmeyen, çünkü yazmaya karar verdiğinde hafızasında depoladıklarını getirmekte çok da zorlanmayan biri diyebilirim.-Çok iddialı mı oldu bu,bilemedim-
İyi bir gözlemci ve dinleyici olmam, yaşamda karşılaştığım durumları-en basitinden en karmaşığa- küçük dokunuşlarla değiştirip dönüştürmemden aldığım bu keyfin, edebiyatla kurduğum ilişkinin temelini oluşturduğunu söyleyebilirim.
.
Ümit YABAN : Yazma yolculuğu nasıl başladı? Kitabınızın yazım aşamasında özel bir editöryel yardım aldınız mı? Üslubunuzu oluşturmanızda nasıl bir yol izlediniz?
Devran Kaya: Yazma yolcuğumun lise yıllarıma dayanıyor. O yıllarda okulda tiyatro yapan ve sürekli sahnede farklı karakterlere bürünen biriydim. Sanırım bir role çalışmak, yani onun gibi düşünmek, yemek, içmek, konuşmak, uyumak aynı zamanda kendimden uzaklaşmama ve dışarıdan bir göz olarak yine kendimi izlememe, empati becerimin zamanla gelişmesine sebep oldu. Bu da, acaba büründüğüm tipler yahut başka karakterler yazabilir miyim düşüncesini doğurdu ve yazmaya başladım. Kitabımın yazım aşamasında herhangi bir editöryel yardım almadım. Ancak dosyamı oluştururken üçüncü gözüne güvendiğim yakın arkadaşlarımdan- Hakan,Sibel,Mesut,Rojda- hikayemin gidişatı hakkında sürekli brifler aldım. Bunun en önemli sebebi yeni çıktığım bu serüvende cesaretimin kırılmasının önüne geçmekti. Ayrıca kitap çıkmadan önce dosyam hakkında farklı fikirler almam, korkularımın bir nebze azalmasını sağladı diyebilirim. Üslup konusuna gelirsek ;okuduğum kitaplar, izlediğim filmler ve en önemlisi hayal gücümün büyük etkisi oldu. Yarattığım tekinsiz, efsunlu bu kurgu evrene has bir dil kullanmaya çalıştım. Söylenen ve hissedilenlerin alenen değil, daha örtük aktarıldığı-kitabın iklimine uygun olarak- bir yol tercih ettim. Elbette bunda ne ölçüde başarılı olduğum okurun takdiri…
Ümit YABAN: Yazım ve yayınevi bulma safhalarında zorluklarla karşılaştınız mı? Kitabınızı raflarda gördüğünüz o ilk ân neler hissettiniz?
Devran Kaya: Bir yolculuğa çıkmaya karar vermek, bir dünya yaratmaya çalışmak, cesaret kadar gözü karalık isteyen bir işmiş gibi de geliyor bana. Yazım süresince uzun mesailer harcadığım bir dosya oldu Annemin Kasetleri. Bazı bölümlerde-özellikle Zêre’de- zorlandığım ve ipin ucunu kaçırır mıyım korkusu yaşadığım anlar oldu. Ancak yine de yazmaya başlamadan önceki hazırladığım taslağıma sadık kalmaya çalışarak sonun getirebildim. Ülkemizde yayınevi bulma safhası genelde dosyayı tamamlamaktan daha meşakkatli ve zorlayıcı bir süreç olabiliyor. Ancak benim yolcuğum, bu süreçte inanılmaz- ki bana göre mucivezi- bir hızla ilerledi. Dosyamı ilk olarak Everest’e göndermiştim. Gönderdikten hemen sonraki gün yayınevi tarafından arandım ve aynı gün içerisinde sözleşme imzaladık. İşte, bu kadar. Yazdığım gibi akıl almaz bir sürede gerçekleşti tüm bunlar. Bunu hem dosyamın gücüne-efsunlu olduğunu söyleyenler çok- hem de şansıma bağlıyorum. Kitabımı rafta ilk gördüğüm an, bir falezde boşluğa bağırıyormuşçasına içimden ’Eveeeeeet’ diye haykırdım. Ardından usulca kitabıma uzanıp raftan aldım, başka birinin kitabıymış gibi incelerken birilerinin beni izlemediğinden emin olduktan sonra sımsıkı sarılıp yerine koydum
Ümit YABAN: Günlük yazma rutininiz var mıydı? Malum yaşam büyük bir koşuşturma, bu koşturma arasında yazmaya günlük ne kadar zaman ayırabiliyordunuz?
Devran Kaya: Bir yazma rutinim yok. Çünkü vaktimin büyük bir bölümü okulda geçiyor. Ancak gün içerisinde karşılaştığım ve yazmam gerektiğini düşündüğüm olaylar veya durumlarla karşılaşınca hemen telefonuma sesli notlar alıyorum. Bu davranış ciddi bir alışkanlık haline geldi. Hatta geceleri uyanıp, gördüğüm rüyaları bile kaydetmeye başladım.
Ümit YABAN: Sözde zamansız ve mekânsız bu romanı – benim gibi – birebir gerçek sananlar var mı? Nasıl dönüşler aldınız? İçinize sindi mi?
Devran Kaya: Gerçek sanmayan yok Ümit Hanım .Okurlarımdan en çok aldığım geri bildirim bu oluyor. Bu da beni mutlu ediyor açıkçası. Kendi gerçekliğime paralel bu kurgu evreni okurlarımın sahici ve gerçek sanması, yazım aşamasında istediğim şeyi büyük ölçüde başarılı bir şekilde aktarabildiğimi de gösteriyor. Burada elbette okurun gerçeklik algısını yitirmesini sağlayan ve ona acaba diye sorduran şey, kitaptaki fotoğraflar. Zaten buna hizmet etmesi açısından bilinçli olarak tercih ettiğim bir şey oldu. Kitap içime sindi mi derseniz; yani her şeyden önce ben de bir okurum ve okumayacağım bir roman yazmamın mümkün olmadığı kanaatindeyim. Yazar, okumayacağı bir kitap yazmaz diye düşünüyorum. Bu yüzden evet, Annemin Kasetleri içime sindi.
Ümit YABAN: Ben inandım Meryem’in tövbesi, gelmiş geçmiş tüm değişmez korkunç zihniyetli insanların tabaa lanetidir. Yüzyıllardır değişmeyen bu batıllar, bakış açıları beni okurken bile üzdü. Yaza yaza, söyleye söyleye değişeceğine inandığınız için mi seçtiniz bu konuları?
Devran KAYA:
Tam tersi. Yazsam da yazmasam da değişeceğine inanmadığım için. Kitabımın zamandan ve mekandan azade yazılmasının en büyük sebebi de bu. Kadının-kadınlarımızın- karşılaştığı tüm bu zihniyet, kültür, din temelli sıkıntıların hangi zamanda veya mekanda meydana gelirse gelsin değiş(e))mediği gerçeği. Kadının adı, cismi, rengi ne kadar değişse de maruz bırakıldığı itilmişliğin ve ötekileştirilmenin hep aynı kaldığı gerçeği. Yazar olarak bunu sadece bir iç dökme olarak da görebilirsiniz. Amacım bu meselelerle didaktik bir üslupla farkındalık yaratmak değil, kadınlarımızın her gün maruz bırakıldıkları trajedilerin günlük yaşamın sıradanlığına karıştığını görünce yaşadığım hayretin bir dışa vurumu.
Ümit YABAN: Kitabınız senaryolaştırılıp, film olsa karakterlerinizi kimler canlandırsın isterdiniz? Fotoğraftaki kişilerden bahsetmiyorum. Yani herkesin tanıdığı bildiği ünlülerden kimler olurdu?
Devran KAYA :
Kitabı yazarken bunu ben de düşündüm. Sinematografik özellikleri ağır basan bir roman Annemin Kasetleri. İlk aklıma gelenler şöyle:
Zêre-Nihal Yalçın
Reyhan-Demet Evgar
Hacı Ali-İsmail Hacıoğlu
Ethem- Cihangir Ceyhan
Meryem- Ahsen Eroğlu
Sümbül- Bergüzar Korel
Not: Fazla maliyetli bir kast olmuş olabilir
Ümit YABAN: Türk ve Dünya Edebiyatından takip ettiğiniz isimler, hayranlık duyduğunuz yazarlar kimler?
Devran KAYA: Türk Edebiyatı’nda: Yaşar Kemal, Hakan Günday, Orhan Pamuk,
Dünya Edebiyatı’nda: Tolstoy, Dostoyevski, Amin Maalouf, Halil Cibran
Ümit YABAN: Yeni dosya hazırlığınız var mı? İlk kitap tecrübesini yaşamış biri olarak, ikinci dosya hazırlığında mutlaka buna dikkat edeceğim dediğiniz başlıklar neler?
Devran KAYA:
Elimde birkaç dosyam var ancak henüz zaman ayırıp üzerinde çalışma fırsatım olmadı. Mart ayından sonra yazmaya ağırlık vereceğimi düşünüyorum.-diğer işlerimin hafiflemesinden sonra- aklımda köklerden beslenen güçlü bir aşk romanı yazmak var, bakalım . Dosyam henüz taslak aşamasında olduğundan dikkat edeceğim başlıkları da düşünmedim açıkçası.
Harika sorularınız için tekrar teşekkürler
Ümit YABAN: Sorularımla okuyanların hem sizi daha iyi tanıması hem de kendi kafalarındaki soru işaretlerine bu yoldan geçmiş birinden cevap bulmalarını diledim. İkinci kitabınızı heves ile bekliyorum. Gönlünüze, kaleminize layık ömrünüz olsun. Teşekkürler.
“İlk Ümit” Röportaj Serisinin Diğer Bölümleri İçin
03.02.2024 © Novelius Edebiyat


