Site icon Novelius Edebiyat

2024 Edebiyat Soruşturması –  Bölüm 27 – Deniz Cansız

26.12.2024 © Novelius Edebiyat

Yayına Hazırlayan: Mehmet BAHÇECİ

27. Bölüm: Deniz Cansız

Editörün Notu: 2024 Yılı Edebiyat Soruşturmamızda, edebiyatın yükünü sırtlanmış birbirinden değerli isimleri ağırlıyoruz. Konuklarımıza az sayıda ve net sorular yöneltmeye gayret ettik. Edebiyatseverler için faydalı olması temennisiyle...

Soru 1:

2024 Yılında yerli ve yabancı pek çok eser okurlarla buluştu. Yeni çıkan kitapları takip edebildiniz mi? İçlerinden okuduklarınız ve beğendikleriniz var mı? Düşüncelerinizi kısaca paylaşır mısınız?

Cevap 1:

Maalesef 2024 yılı benim için yeni çıkan kitapları arzu ettiğim ölçüde takip edebildiğim bir yıl olmadı. Kendi içimde, sürekli olarak eski ve yeni eserler arasında bir kararsızlık var diyebilirim. Bir yanda geçmişin sosyal, politik, genel anlamda insani ve bunun da ötesinde çoğu artık aramızda olmayan bu yazarların bireysel yolculukları, hataları, bilgelikleri ve farklı bakış açılarını göz önüne seren eserler varken, diğer yanda ise çağdaş yaşamın nabzını tutan eserler var. Goethe’nin “İki ömrüm olsun isterdim; biri yaşamak, diğeri okumak için” sözüyle de çok güzel şekilde ifade ettiği gibi zaten insan ömrü edinmeyi arzu ettiği her bilgiyi ve deneyimi edinebilecek kadar uzun değil, üstüne bir de günlük hayatın koşuşturması eklendiğinde bu ikilemler içinde bir noktada seçim de yapmak gerekiyor. Özellikle 2023 yılında, mümkün olduğunca daha fazla ynei yerli yazar okuma kararı almıştım. Güncel olayların, toplumumuzda derin etkiler yaratan durumların farklı perspektiflerden aktarılmasını deneyimlemek oldukça kıymetliydi. Yaşadığımız çevredeki görünmez gerçekleri veya aşina olduğumuz sorunların taze yorumlarını keşfetmek, okuma deneyimini daha da anlamlı kılıyor. Ancak bu yıl, ne yazık ki bu sözü tam anlamıyla gerçekleştiremedim ve yeni eserleri istediğim ölçüde takip edemedim.

Soru 2:

2024 Yılını okuma ve yazma anlamında nasıl geçirdiniz? Kendinize ve projelerinize vakit ayırabildiniz mi? Bize 2024 yılı panoramanızı çizer misiniz?

Cevap 2:

Benim için okuma anlamında da verimsiz bir dönem olsa da, yazma anlamında çok daha verimsiz bir yıldı diyebilirim. Belli dönemlerde eğer bu kitabı şimdi okursam kitaba çok büyük haksızlık olacak düşüncesine kapılıyor ve hiçbir kitabı bu süreç ne kadar sürerse o süre boyunca okumayı istemiyorum. Aynısını bu yıl yazma konusunda da yaşadım diyebilirim.  Yeni öyküler üzerine yoğunlaşmak istesem de yalnızca fikirlerimi not almakla yetindim; onları genişletme, içlerindeki potansiyeli ortaya çıkarma cesaretini bulmak da bahsettiğim gibi çok mümkün olmadı benim için. Ancak, bu süreçte, hayatın birçok alanında olduğu gibi edebi üretim sürecinde de durmak, nefes almak, sadece gözlemlemek ve düşünmek, eski yazıları inceleyip onlara odaklanmak gerekebiliyor sanırım. Bazen, bir adım geri çekilip kendi fikirlerimize ve yaratılarımıza bakmabilmek, ileriye yönelik çok daha sağlam ve kuvvetli bir sıçrama yapmaya güzel bir zemin hazırlayabilir. Belki 2024 yılı da gelecek için bu sıçramanın sessiz hazırlığıydı diyebiliriz.

Soru 3:

Türk Edebiyatı mı, Türkçe Edebiyat mı? Türkiyeli Edebiyatı mı?.. 2024’te de ısıtılıp önümüze konulan bu kavram kargaşası hakkındaki düşüncelerinizi paylaşır mısınız? Nedir doğrusu?

Cevap 3:

“Yerli edebiyat” diyelim de ne tas yansın ne hamam diyebilirim. Doğruyu söylemek gerekirse bu konu hakkında kesin bir görüşe de sahip değilim. Bu üç ifadenin her birini savunanların hangi gerekçelerle savunduğunu ve diğerlerini neden reddettiğini anlayabiliyorum. Özellikle Türkiye gibi farklı etnik kimliğe sahip toplulukların bir arada yaşadığı ve bu toplulukların dönem dönem sesli, dönem dönem de sessiz bir çatışma yaşayabildiği ülkelerde bu gibi sınıflandırmalar da tartışma konusu olmak zorunda kalabiliyor. Bu konuda, “yerli edebiyat” ifadesini genel bir terim olarak kullanıp, bu üç kavramı da yazarın kendini ve eserini nasıl tanımladığına bağlı yazarın tercihine göre kullanacağı etiketler olarak düşünmek bana çok daha mantıklı geliyor.

 

Deniz Cansız

Soru 4:

Son on yılda yayımlanan verilere baktığımızda, kitap okumak, ihtiyaçlar hiyerarşimizin 235. sırasında kendine yer bulabilmiş. Ülkemizde kitap okumaya ayrılan vaktin günlük ortalama 5 dakika ile sınırlı olduğunu da düşünürsek, çıkan sonuca hiç de şaşırmamalı.

Gelelim sorularımıza…

Kitaba ve okumaya olan talebin bu denli kısır, entelektüel beğenilerin de bu denli diplerde olduğu bir ülkede “yazma” motivasyonunuzu nasıl koruyorsunuz?

Yayımlanmayacağını, kimsenin okumayacağını bilseniz de yine de yazar mıydınız?

Cevap 4:

İlk kitabım Haziran 2021’de, ikinci kitabım da Eylül 2023’te çıktı. Ancak Haziran 2021’den önce de, o tarihten Eylül 2023’e kadar geçen sürede de ne yazdıysam bunların hiçbirini birinin okuması ihtimalini düşünerek yazmadım. Bunun bir noktada çok kısıtlayıcı olduğunu da düşünüyorum. Bunu özellikle ikinci kitabım ‘Yıldızlara Bakanlar’ çıkacağı zaman daha net görmeye başladım çünkü Haziran 2021 öncesi ve Yıldızlara Bakanlar’ın çıkışının kesinleştiği tarihe kadar geçen sürede tüm yazdıklarımı yalnızca kendi gözümden görüyorken, başkalarının da okuyacak olma ihtimaliyle birlikte önce etrafımda tanıdığım insanların, sonrasında da hiç tanımadığım insanların gözünden düşünerek dosyaları okumaya, karakterleri ve olayları yargılamaya başladım ve bunun beni ne kadar sınırladığını fark ettiğimde de tekrar kendi gözümden bakmaya başladım.

 

Soru 5:

Daha nitelikli bir edebiyat ortamının oluşması adına yeni yılda (yayınevi-yazar-okur üçgeninde) neler yapılmalı? Ve 2025 Yılından beklentileriniz nelerdir?

Cevap 5:

Burada aslında ilk soruda değindiğim bir noktaya da değinerek yalnızca yayınevleri, diğer yazarlar ve okurları değil kendimi de eleştirmek istiyorum. Zaten okuma oranının oldukça düşük olduğu bir ülkede yaşıyorken kendi edebiyatımıza okurlar olarak bizler de çok destek vermiyoruz. Öncelikle okurlar olarak daha fazla yeni ve yerli yazarlara şans vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu noktada insanlar tabii ki çıkan kitapların fazlalığı ve fiyatlarda yaşanan artışlar sebebiyle kitap seçimlerinde oldukça dikkatli davranmak zorunda hissediyor ancak ayda 5 kitap alıyorsak bunun 1 veya 2 tanesini yeni yazarlara ayırmak çok da zor olmamalı diye düşünüyorum. İşin yayınevleri kısmına geldiğimizde öncelikle ahbapçılık işlerinin biraz daha azalması ve bununla bağlantılı olarak sonrasında da genç yazarlara daha fazla fırsatlar verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Daha nitelikli bir edebiyat ortamı için kendimden de, edebiyat dünyasının geri kalanından da en büyük beklentim bu diyebilirim. 

Soruşturma Ana Ekranına Dönmek İçin Lütfen Tıklayınız…

26.12.2024 © Novelius Edebiyat

Exit mobile version