25.12.2024 © Novelius Edebiyat
Yayına Hazırlayan: Mehmet BAHÇECİ
26. Bölüm: Neşe Cengiz
Editörün Notu: 2024 Yılı Edebiyat Soruşturmamızda, edebiyatın yükünü sırtlanmış birbirinden değerli isimleri ağırlıyoruz. Konuklarımıza az sayıda ve net sorular yöneltmeye gayret ettik. Edebiyatseverler için faydalı olması temennisiyle...
Soru 1:
2024 Yılında yerli ve yabancı pek çok eser okurlarla buluştu. Yeni çıkan kitapları takip edebildiniz mi? İçlerinden okuduklarınız ve beğendikleriniz var mı? Düşüncelerinizi kısaca paylaşır mısınız?
Cevap 1:
Bir okur olarak ayda dört kitaptan az okumamak, günde hiç olmazsa 50 sayfa okumak gibi hedeflerim vardır. 2024 yılı benim için biraz meşakkatli geçti. Hedefimden şaştım diyebilirim. Ancak okuyup da beğendiğim kitaplar elbette oldu. Biri, Daniel Moyano tarafından kaleme alınmış Timsah’ın Kutusu. Daha önce adını duymadığım yazarın öykülerinden çok etkilendim. Bu noktada Metinlerarası Kitap’ı bu eseri okurla buluşturduğu için kutluyorum. Arjantin’in sosyal, ekonomik ve politik yaşamı öykülerde epeyce yüksek sesle hayat bulmuş. Yine bu sene yayımlanan ve çok severek okuduğum kitaplardan biri Everest Yayınları’ndan çıkan Küçücük Söylüyorum. Yazarı Meral Çiçeklidal’ı edebiyat dergilerindeki öyküleriyle tanımış ve kalemini çok sevmiştim. Küçücük Söylüyorum’da yüreğe taş gibi oturan büyük cümleler var. Bunlar suya sabuna dokunan bir yazarın öyküleri.

Soru 2:
2024 Yılını okuma ve yazma anlamında nasıl geçirdiniz? Kendinize ve projelerinize vakit ayırabildiniz mi? Bize 2024 yılı panoramanızı çizer misiniz?
Cevap 2:
2024 yılında ikinci öykü kitabım ‘Gün Doğmadan Neler Batar’ yayımlandı. Okurlardan gelen güzel yorumlarla mutlu oldum. Gençlerle buluşup söyleşi yapma imkânım oldu. En güzel geri dönüşleri onlardan aldım diyebilirim. Kitap fuarlarına olan ilgi edebiyat alanında hâlâ umut olduğunu hissettirdi bana. Yeni çıkan kitapları mümkün olduğunca takip etmeye çalıştım. Bir önceki soruda da belirttiğim gibi, 2024 benim için meşakkatli bir sene oldu. Hedefimin altında okuyabildim. Yazma konusuna gelirsek, yeni öykülerimin çoğu tamamlanmayı bekliyor. Gene de okuyan ve yazan iyi bilir ki edebiyat tutkunluğu müptelalık gibidir. İki taşın arasında bile okumak, yazmak ister insan. Ben de fırsat bulduğum her vakit öykülerimin başına geçiyorum, merak ettiğim eserleri okuyorum.
Soru 3:
Türk Edebiyatı mı, Türkçe Edebiyat mı? Türkiyeli Edebiyatı mı?.. 2024’te de ısıtılıp önümüze konulan bu kavram kargaşası hakkındaki düşüncelerinizi paylaşır mısınız? Nedir doğrusu?
Cevap 3:
Fransız Edebiyatı için ‘Fransızca Edebiyat’ denildiğini hiç duymadım. ‘Türkçe Edebiyat’ kelimeleri de kulağıma tuhaf geliyor. Hele Türkiyeli Edebiyatı hepten beter. Ben Türk Edebiyatı dedim, demeye de devam edeceğim. Bunu kimlik savaşına, iktidar mücadelesine dönüştürmenin hiçbir gereği yok. Farklı adlandırmalar kimseyi özünden uzaklaştırmadığı gibi, millî değerlere ihanet etmiş olmanın bir göstergesi de değildir. Edebiyat bir çeşitlilik alanı, böyle sığ konularla işi yok. Bu polemik sadece bir zaman kaybı. Ömründe on kitap okumamış olduğunu düşündüğüm insanlar dahi bu konu üzerine haftalarca konuştu. İyi eserler verelim, nitelikli okuma alışkanlığını yayalım. Önemli olan bu.

Soru 4:
Son on yılda yayımlanan verilere baktığımızda, kitap okumak, ihtiyaçlar hiyerarşimizin 235. sırasında kendine yer bulabilmiş. Ülkemizde kitap okumaya ayrılan vaktin günlük ortalama 5 dakika ile sınırlı olduğunu da düşünürsek, çıkan sonuca hiç de şaşırmamalı.
Gelelim sorularımıza…
Kitaba ve okumaya olan talebin bu denli kısır, entelektüel beğenilerin de bu denli diplerde olduğu bir ülkede “yazma” motivasyonunuzu nasıl koruyorsunuz?
Yayımlanmayacağını, kimsenin okumayacağını bilseniz de yine de yazar mıydınız?
Cevap 4:
Yazar arkadaşlarımla sohbetlerimizde şu cümle her geçtiğinde gülüyoruz: “Kitaplarımızı galiba biz yazarlardan başka okuyan yok.” Bu kadar değilse de durum buna yakın maalesef. Hâl böyle olunca insanın aklına şu soru geliyor: “Öyleyse bu kadar çok kitap basılmasını nasıl açıklarız?” Çünkü yazmak da okumak gibi insan hayatında bir davranış biçimi. Oturmuş davranışlar hayatımızın yönünü belirliyor. Okumadan, yazmadan yaşayamıyoruz. Örneğin ben, tanık olduğum gülünç bir olayı hemen not alırım. İlk uygun zamanda ortaya öykü olur çıkar. Başlarken bunu kim okuyacak diye düşünmem. Elbette başkaları da okusun diye yazıyorum ama kimsenin okumayacağını bildiğim zamanlarda yazmaya başladım. Bugün aynı koşullar geçerli olsa gene yazardım.
Soru 5:
Daha nitelikli bir edebiyat ortamının oluşması adına yeni yılda (yayınevi-yazar-okur üçgeninde) neler yapılmalı? Ve 2025 Yılından beklentileriniz nelerdir?
Cevap 5:
Türkiye’de okuma oranının değerlendirilmesinden aldığımız sonuçlar karamsar bir tablo çiziyor. Peki ya okuma düzeyinin durumu? En çok okunanlar, mutlaka okunması gerekenler gibi tanımlarla önümüze sürülen kitapların yanında birçok kaliteli eser gözden kaçıyor. Buna çözüm olarak nitelikli okurların, kalemi güçlü yazarların elini taşın altına koyması gerekir. Katılımın ve ulaşılabilirliğin kolay olduğu söyleşi ortamlarını çoğaltmak buna bir çözüm olabilir. Yayınevlerinden beklentim ise arkadaş, tanıdık ilişkilerini rafa kaldırıp yalnızca basılmaya değer eserleri yayımlamalarıdır. Kimi zaman tanınmış bir yayınevi tarafından basılmış öyle kitaplara denk geliyoruz ki olmaz bu kadar dedirten türden. Sonuçta edebiyattan beklentimizin karşılığını yazardan alıyoruz. Yazarı bizimle buluşturan da yayınevleri. Editör seçimlerinde özenli davranmalarını, süreci takip etmelerini isterdim.
Güzel sorularınızı cevaplamaktan mutluluk duydum. Başarınız daim, okurunuz çok olsun. Edebiyatla, iyilik ve sağlıkla dolu bir yeni yıl dilerim.
Soruşturma Ana Ekranına Dönmek İçin Lütfen Tıklayınız…
25.12.2024 © Novelius Edebiyat

