05.12.2024 © Novelius Edebiyat
Yayına Hazırlayan: Mehmet BAHÇECİ
2. Bölüm: Kübra Öznur Çelik
Soru 1:
2024 Yılında yerli ve yabancı pek çok eser okurlarla buluştu. Yeni çıkan kitapları takip edebildiniz mi? İçlerinden okuduklarınız ve beğendikleriniz var mı? Düşüncelerinizi kısaca paylaşır mısınız?
Cevap 1:
Sadece 2024 yılı değil, genel olarak yeni çıkan, çok okunan, popüler olan olmayan, kitle psikolojisi ve sosyal medya üzerinde izleri olan kitapları yakın mercek altında inceliyorum. Önceliğim yazar ve yayınevlerinin izleri üzerinedir. Örneğin; Hikmet Hükmenoğlu’nun kalemini seviyorsam yeni çıkacak olan kitabını da takip ederim. Ya da İletişim yayınlarından yeni çıkanlar kategorisini sık kullanılanlarıma alırım. Çağdaş Türk edebiyatını özellikle takip etsem de son zamanlarda oluşan dosya kirliliği sebebiyle zorlanmaya başladığımı söyleyebilirim. Okuduklarım ve beğendiklerim elbette var ama listelemek biraz zor olacak.
Sıralamanın önemi olmaksızın birkaç tavsiye bırakabilirim;
Yalan Dolan- Veronica Raimo
Hyunam-Dong Kitabevi- Hwang Bo-reum
Kavin- Elif Nihal Altan
Benim Rüyalarım Hep Çıkar- Esra Kâhya
Babam, Ev ve Yumurta Kabukları- Fatma Nur Kaptanoğlu
Çalınan- Ann-Helen Laestadius
Miras- Vigdis Hjorth
Gün Yüzü- Ali Bektaş ( Her ne kadar 24 olmasa da ben 24’ün ilk kitabı olarak okudum ve unutulmazdır. )
Şimdilik ilk aklıma gelenler bu eserler.
Soru 2:
2024 Yılını okuma ve yazma anlamında nasıl geçirdiniz? Kendinize ve projelerinize vakit ayırabildiniz mi? Bize 2024 yılı panoramanızı çizer misiniz?
Cevap 2:
Yazma anlamında daha çok kendi halimde takıldım diyebilirim 🙂 Tamamlanmış metinler konusunda bu yıl geride kaldığımı ve belki de geride kalmam gerektiğini kabullendim. Çünkü insan okudukça anlıyor çiğliğini. Bu durum tabi ki yazmaya küslük değil fakat okumaya olan bağımın güçlü kalması ve okuma anlamında heybemin daha fazla dolması beni tatmin ediyor. Bu yıl böyle, gelecek yıl denge nasıl göreceğiz.
2024 yılında yazmak ve okumak dışında bu alanla ilgili çok daha farklı ve güzel işler başardık. Bidünyakitap grubu öncülüğünde birçok yazar ve eserleri ile ilgili söyleşiler planladık. Bunun dışında 3000 kişilik kadronun oyları ile belirlenen kitapları birlikte okuyup tahliller yaptık ve sohbetler gerçekleştirdik. Okur topluluğunun bir arada olduğu her şey gibi bulunduğumuz her yeri güzelleştirdik. Projelerimiz devam ederken, kendimiz kadar diğer okurların da gönlünü kazanarak, okuma alanındaki aşkı alevlendirdik. Aslında bu kısmı gururla sayfalarca anlatabilirim. 🙂 Bidünyakitap daim olsun.
Soru 3:
Türk Edebiyatı mı, Türkçe Edebiyat mı? Türkiyeli Edebiyatı mı?.. 2024’te de ısıtılıp önümüze konulan bu kavram kargaşası hakkındaki düşüncelerinizi paylaşır mısınız? Nedir doğrusu?
Cevap 3:
Bu kargaşanın istisnasız gereksiz olduğunu düşünüyorum. Bu tarz konularda tartışmaya giren kişilerin de açıkçası edebiyattan saptığını ve konuyu farklı yerlere taşıma güdüsü içinde olduğunu düşünüyorum. Dünyanın her yerinde her dilinde edebiyat, Rus, Fransız, Alman, Macar edebiyatı vs. olarak geçerken ve bizler de bu ülkede dünya edebiyatı okurken böyle tartışmalara girmek ne kadar doğru ki? Bu sorunun cevabında doğrular ya da yanlışlar yok gereksizlik var bence. Bir Fransız Türkçe olarak eser yazarsa Türk edebiyatı olur. Bir Türk de Almanca olarak bir eser yazarsa Alman edebiyatı olur. Mantıklı düşünürsek kargaşa olmaz.
Derken kargaşa yaratmam umarım 🙂
Soru 4:
Son on yılda yayımlanan verilere baktığımızda, kitap okumak, ihtiyaçlar hiyerarşimizin 235. sırasında kendine yer bulabilmiş. Ülkemizde kitap okumaya ayrılan vaktin günlük ortalama 5 dakika ile sınırlı olduğunu da düşünürsek, çıkan sonuca hiç de şaşırmamalı.
Gelelim sorularımıza…
Kitaba ve okumaya olan talebin bu denli kısır, entelektüel beğenilerin de bu denli diplerde olduğu bir ülkede “yazma” motivasyonunuzu nasıl koruyorsunuz?
Yayımlanmayacağını, kimsenin okumayacağını bilseniz de yine de yazar mıydınız?
Cevap 4:
Koruyor muyum acaba? 🙂 Şöyle bir gerçek var ki koruduğum motivasyon okumaya ait. Yazma konusunda, kişilere ve beğenilere bağlı bir motivasyonum yok. Yazmak tamamen kendime ait bir alan. Yayımlanmayacağını ve kimsenin okumayacağını bilsem daha rahat yazarım. Zaten yazarken de genellikle bu şekilde başlıyorum. Sonra bakıyorum yayımlamak istersem ne gibi değişiklikler yapabilirim? Bu sefer de baştan aşağı bir değişme durumu söz konusu olabiliyor. Yazmak mı daha zor yazdıklarımı değiştirip düzenlemek mi desem, ikincisi derim.
Soru 5:
Daha nitelikli bir edebiyat ortamının oluşması adına yeni yılda (yayınevi-yazar-okur üçgeninde) neler yapılmalı? Ve 2025 Yılından beklentileriniz nelerdir?
Cevap 5:
2024 yılından beklentim çoktu, birçoğunu gerçekleştirdim, gerçekleştirdik. Çok saygı duyduğum ama sayısal olarak rağbet görmeyen bazı dergiler var. Ben takip ediyorum. Edebiyat platformlarında, özellikle yeni kalemleri tanımak, cümlelerin özgünlüğü ile karşılaşacak olma ihtimali beni mutlu ediyor. Yayınevi-yazar-okur bir üçgen gibi görünse de tepe noktasında her zaman okur yer alıyor. Onun bakış açısı, duruşu, objektifliği üçgenin diğer noktalarını da etkileyecektir. Popüler kültüre ilgisi olan bir okurun üçgeni ile, yeniliklerin takipçisi bir okurun üçgeni aynı olmayacaktır. Bazen her üçgenin iç açıları toplamı 180 değildir yani 🙂 Hiç duymadığımız bir yayınevinin ya da yazarın kalemini nitelikli bir okurun sayesinde keşfedip bütünlüğe ulaştırabiliriz. Zor gibi görünüyor ama içinde bulunduğum topluluklar sayesinde bu zorları kolayladık. 2025, 2026… diye giden yıllardan bir beklentide bulunmuyorum. 2024’ün bana kattığı en büyük şey zamanı anlamaktı. En güzeli anı yaşamak…
Soruşturma Ana Ekranına Dönmek İçin Lütfen Tıklayınız…
05.12.2024 © Novelius Edebiyat


