15.12.2024 © Novelius Edebiyat
Yayına Hazırlayan: Mehmet BAHÇECİ
15. Bölüm: Canel Işık
Soru 1:
2024 Yılında yerli ve yabancı pek çok eser okurlarla buluştu. Yeni çıkan kitapları takip edebildiniz mi? İçlerinden okuduklarınız ve beğendikleriniz var mı? Düşüncelerinizi kısaca paylaşır mısınız?
Cevap 1:
Duygular var oldukça, kalemler de durmayacak. Yazılan her yeni eser, yazar ve okuyucunun duygu sentezi sonucu yepyeni bir boyut kazanıyor. Bu sebeple bana göre, yazılmış ve yeni yazılan tüm kitapların kendine has lezzeti var. Çünkü, duygu bir aktarımdır ve aktarılan her bireyde yeniden filizlenir.
Her dönem olduğu gibi bu yıl da birçok yeni kitap yayınladı. Tabii hepsini okumayı dilesem de bunun pek mümkün olmadığını biliyoruz. Ben de her okuyucu gibi duygularımın yönelimi ile kitap seçimlerimi yaptım. Kısaca başlık paylaşmam gerekirse;
Türk Edebiyatı’nda:
Kusursuz Düşüş, Çay Koy Yeniden Başlıyoruz, İlkyazdan Düşler-Novelius Edebiyat Seçkisi, Unut Kuşu.
Yabancı Edebiyat’ta:
Kör Baykuş, Büyük Yazarlar ve Kedileri, Mişima, Ya da Boşluk Algısı Marguerite.
Soru 2:
2024 Yılını okuma ve yazma anlamında nasıl geçirdiniz? Kendinize ve projelerinize vakit ayırabildiniz mi? Bize 2024 yılı panoramanızı çizer misiniz?
Cevap 2:
Bu yılımı okuma ağırlıklı geçirdim. Yazma ve proje anlamında beslendim diyebilirim. Kişisel gelişim ağırlıklı eğitim yeni projelerim için oldukça faydalı oldu. Yazmak her ne kadar duygu işi olsa da bu anlamda beslenmek oldukça önem arz ediyor. Üretmek için ekmek gerek, tüm bunlar için de tohum. Ben bu yıl tohum ektim ve 2025 yılı için hazırım diyebilirim.
Soru 3:
Türk Edebiyatı mı, Türkçe Edebiyat mı? Türkiyeli Edebiyatı mı?.. 2024’te de ısıtılıp önümüze konulan bu kavram kargaşası hakkındaki düşüncelerinizi paylaşır mısınız? Nedir doğrusu?
Cevap 3:
Bu konu belli dönem aralıklarla gündeme oturuyor. Fakat, benim bu konudaki net düşüncem, edebiyatın politikleleştirilmemesi gerektiği yönünde. Edebiyat, birleştiricidir ayrıştırıcı değil. Ve bir ideolojiye kalıplaştırılamaz. Her ülkede farklı din,dil ve ırktan bir arada yaşayan yazarlar var. Yaşadığın ve temsil ettiğin coğrafya sosyal kimliğimizi temsil eder. Öz kimliğimiz ise bize ait bireysel kimliktir. Bu sebeple, edebiyat özelleştirilmeden ve politik bir kavram olarak ele alınmadan, salt görevi ile anılmalı ve bir şekle konulmamalıdır.
Soru 4:
Son on yılda yayımlanan verilere baktığımızda, kitap okumak, ihtiyaçlar hiyerarşimizin 235. sırasında kendine yer bulabilmiş. Ülkemizde kitap okumaya ayrılan vaktin günlük ortalama 5 dakika ile sınırlı olduğunu da düşünürsek, çıkan sonuca hiç de şaşırmamalı.
Gelelim sorularımıza…
Kitaba ve okumaya olan talebin bu denli kısır, entelektüel beğenilerin de bu denli diplerde olduğu bir ülkede “yazma” motivasyonunuzu nasıl koruyorsunuz?
Yayımlanmayacağını, kimsenin okumayacağını bilseniz de yine de yazar mıydınız?
Cevap 4:
Günümüzü çok güzel özetleyen bir soru. Okumak, düşünen ve analiz edebilen kitlelerin vazgeçilmezlerinden. Oysa bu çağın en büyük, ama nedense bir sorun olarak görünmeyen noktası tam da bu. Düşünmenin yerini beğeni aldı. İçsel gelişim, günümüzde rabet görmüyor, maalesef.
Tüm bu sosyal analize rağmen, yazmaktan vazgeçmek gibi bir düşüncem yok. Çünkü, inanıyorum ki çok yakın bir dönemde, bu tüketimin tükenmişliğinden arınmak için yeniden içsel dönüşe eğilim olacaktır.
Yayımlanmayacağını, kimsenin okumayacağını bilsem dahi yazmaya devam edeceğim. Ben enerji ve frekans uyumuna çok inanıyorum. Ve yazarken de her satırıma yüklediğim duygularımın günün birinde ait oldukları yere ulaşacaklarına inanıyorum.
Soru 5:
Daha nitelikli bir edebiyat ortamının oluşması adına yeni yılda (yayınevi-yazar-okur üçgeninde) neler yapılmalı? Ve 2025 Yılından beklentileriniz nelerdir?
Cevap 5:
Kitap kokusunu, kütüphanelerinin tarih tozu ile okurlara sunmak gerektiğine inanlardanım. Edebiyatı, ait olduğu mekanlarda tanıtmak önemli. Mesela, imza günleri fuarlar yerine tarihi kütüphanelerde olsa ya da yazar ile birlikte kitap yeniden canlansa. Söyleşilerde, otobiyografiden çok kitabın sayfalarından rast gele bir an yazara sorulsa ve o anda duygu tüm katılımcılar ile yaşansa. Tiyatral bir boyut kazandırılsa mesela. Görsel ile bütünleşen her duygu, kalıcı bir aktarım olur.
2025 yılının farkındalığın arttığı, ruhumuzu besleyeceğimiz, sağlığımızı ve huzurumuzu mühürleyeceğimiz bereketli bir yıl olmasını diliyorum.
Bu güzel ve anlamlı söyleşi için çok teşekkür ederim
Soruşturma Ana Ekranına Dönmek İçin Lütfen Tıklayınız…
15.12.2024 © Novelius Edebiyat


