Site icon Novelius Edebiyat

İlk Ümit: Müge Süzek – Ümit Yaban

07.12.2024 © Novelius Edebiyat - Ümit Yaban

“Rahmetli Mario Levi hocam, ‘nerden başlamalı’ sorusuna, ‘en bildiğiniz yerden başlayın’ derdi. Benim bütün öykülerim de aslında en bildiğim yerlerden yazıldı. Çoğunda yaşanmışlıklar kurgulanarak öyküye dönüştü ama hepsinde duygu var.”

MÜGE SÜZEK

Ah ilk kitaplar, sanki yazandan bir parça kopacak da evrende yıldız gibi parlayacakmışçasına müstesna bir öneme sahiptir. Bu önem hem yazarlar hem de edebiyat tarihi için geçerlidir. Bu heyecana ortağız ve zevkle görünürlüğüne katkı sunmayı kendimize görev addediyoruz.

Röportaj: Müge Süzek – Ümit Yaban

Ümit YABAN: Sayın Müge Süzek ilk kitabınız Sezar’ın Kuyruğu’nu kutlarım. Edebiyatist Yayınevi basım ile okuyucusuyla buluştu. Tebrikler. Öncelikle merak ettiğim sizsiniz, edebiyatla kurduğunuz ilişkiye de değinerek kendinizi tanıtır mısınız? Müge Süzek kimdir?

 

Müge SÜZEK: Öncelikle bu imkanı bana verdiğiniz için ben çok teşekkür ederim. İzmir doğumluyum. Lisans ve lisans üstüne kadar eğitim hayatım hep İzmir’de geçti. Yiyecek içecek sektöründe ortaklıklarla çalışma hayatım devam ediyor. Yaklaşık 15 senedir İstanbul’da yaşıyorum. Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji Eğitim Merkezi (GETEM) de gönüllü okuyucu olarak uzun yıllardır kitap seslendirmekteyim. Ağırlıklı olarak 2019 yılında başladığım derin okuma, yazarlık, sanat, felsefe, edebiyat ağırlıklı atölyelere halen devam etmekteyim.  2020 yılında İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Kültürel Miras ve Turizm bölümününde ikinci üniversiteyi okudum. 2022 yılında Eskişehir Kültür Derneği ve Dorlion Yayınlarının ortaklaşa düzenlediği öykü yarışmasında bir öyküle mansiyon ödülü aldım. Yine aynı yıl çıkarılan kolektif kitap Eylül’de bir öykümle yer aldım. Dijital ve basılı edebiyat dergilerinde öykülerim yayımlandı ve halen farklı konularda yazmaya devam ediyorum. Yine aynı yıl Başkent Üniversitesi Profesyonel Masal Anlatıcılığı, 2023 yılında da Topkapı Üniversitesi Yaratıcı Drama ve Eğitmenlik Eğitimini aldım. Faaliyetlerime halen devam etmekteyim.    

Ümit YABAN: Yazma yolculuğunuz nasıl başladı?Kitabınızın yazım aşamasında özel bir editöryel yardım aldınız mı Üslubunuzu oluşturmanızda nasıl bir yol izlediniz?

Müge SÜZEK: Yazma yolculuğum şöyle başladı. Dediğim gibi özellikle 2019 yılından beri farklı atölyelerde derin okuma eğitimleri almaya başladım. Okuduğumuz ve incelediğimiz kitaplar beni çok besledi. Sıradan ya da iyi niyetli okurdan nitelikli okura doğru gidiyordu yol. Ardından kalemimi kullanmak ve bir şeyler yazmak arzusu doğdu içime. Sonrasında da pandemi dönemi başladı. Bu dönem benim için hayatımın en verimli dönemlerinden biri oldu. Zoom diye bir şeyle tanıştık ve birbirinden değerli hocalarla gün boyu, aylarca derslere katıldım. Bu atölyelerden biri de YAZI atölyesiydi. Farklı hocalardan, farklı şeyler öğrendim. Daha doğrusu hepsinden pek çok şey öğrendim. Elimde öyküler giderek birikmeye başladı. Hepsini de severek ve hissederek yazıyordum. Bunun yanında disiplinlerarası çalışmalar yapıyor ve onlardan da besleniyordum öykülerimi yazarken. Çünkü sadece okumak ve yazmanın yeterli olmadığını, sanat tarihi, felsefe, sinema, psikoloji gibi  yan disiplinlerle beslenmesi gerektiğini fark ettim. Dolayısıyla, biti bunarın toplamıyla verimli bir pandemi dönemi geçirdim. Zorluklardan ve sıkıntılı dönemlerden kendimce fayda sağlamıştım.

Öykülere gelince, yıllar sonra, arkadaşım, bir derginin genel yayın yönetmeni, editör  Aysel Karaca ile karşılaştım. Dedim,  ‘Aysel, elimde birikmiş öyküler var, bunlara bir bakalım mı?’  Her şey o kadar yolunda ve akışında gitti ki,birlikte yogun bir çalışmanın ardından öykü dosyamız hazırdı. Elimdeki öyküleri düzelttik, üzerine yenilerini ilave ettik ve Sezar’ın Kuyruğu’nu hazır hale getirdik. Üsluba gelince, sanırım bu konu insanın kendi yapısıyla da alakalı bir duru. Çok farklı okumalar yapınca, bir süre sonra size uygun olan üslup ortaya çıkıyor. Ben kendi yaşantımda da, doğallığı, yalınlığı seven, fazla evirip çevirmeyen bir insanım. Sanırım bu durum yazım tekniğime de yansıyor. Cümlelerimi, yalın, akıcı, sade bir üslupla kullanmayı seviyorum. Bir taraftan da iç monologlar, bilinç akışı, imgeler, metaforları da kullanıyorum tabi ki. Yakın olduğum yazarları okudukça, üslup da yerli yerine kendiliğinden oturuyor zaten.  

Ümit Yaban’la İlk Ümit röportaj serisinin 45. bölüm konuğu Edebiyatist Yayınevi’nden çıkan ilk kitabı “Sezar’ın Kuyruğu” ile Yazar Müge Süzek oluyor…

Ümit YABAN: Yazım ve yayınevi bulma safhalarında zorluklarla karşılaştınız mı? Kitabınızı raflarda gördüğünüz o ilk ân neler hissettiniz?

Müge SÜZEK: Bu safhada birkaç yayınevi ile görüşmeler yaptım tabi ki. Ama bu konu hakkında da çok fazla bilgim yoktu açıkçası. Benim için satış kanalları, katıldıkları fuarlar, tanıtım yazıları önemli kriterlerdi. Edebiyatist de bildiğim, duyduğum ve takip ettiğim bir yayıneviydi. Anlamamız da bu bakımdan zor olmadı.

Kitabı raflarda görmenin ötesinde kısaca basım aşamasından bahsetmek isterim. O gün sözleşmeyi imzaladık ve bir hafta on gün kadar sonra İzmir Fuarı vardı. Araya bayram da giriyordu. Yayınevi sahibi sevgili Fatih Ayan’a, ‘bu kitap İzmir fuarına yetişecek, İzmir’liyim, herkes heyecanla bekliyor zaten, hayatımın çoğu orada geçmiş, mecbur yetişecek’ dedim. Yok, dedi, mümkün değil. ‘O zaman sözleşme kalsın.’ Olurdu, olmazdı derken, fuarın son iki günü, ben İstanbul’daki ofisten kolileri aldım, arabamın bagajına koyup doğru İzmir’e. Yetiştirdiler ve son iki gün, taze taze, İzmir fuarındaki imza gününde Edebiyatist standında yerim hazırdı. Bütün sitelerdeki internet satışlarının yanında, Türkiye’nin önemli kitapçılarının raflarında görmek tabi ki çok heyecan verici. Bu kitapçılara denk geldiğimde önünden geçerken, mutlaka uğrar, hangi yazarın, hangi kitabının yanında durduğuna, kaç tane kaldığına bakar, gülümserim.

Ümit YABAN: Günlük yazma rutininiz var mıydı? Malum yaşam büyük bir koşuşturma, bu koşturma arasında yazmaya günlük ne kadar zaman ayırabiliyordunuz?

Müge SÜZEK: Evet günlük yazma rutinim var. Bu belirli bir zaman dilimine sıkışmasa da, özellikle sabahın erken saatleri ve akşam el ayak çekildikten sonra sessizleşen mekan benim için en verimli saatler. Bunun yanında başucumda, çantamda mutlaka bir küçük not defteri ile kalem bulunur. Gece uykuya dalmak üzere bile olsam, aklıma bir şey gelse karanlıkta yazar, sabah bir şekilde okumayı başarırım. Ya da toplu taşımda, yolda yürürken çantamdan defterimi kalemimi çıkarır yazarım, bir cümle de olsa. Zamanı gelince o cümleler yerini bulur nasıl olsa. Ne yazıyorum? O anda okuduğum veya bitirdiğim kitaplar mesela. Her ay mutlaka birden fazla sinema ve tiyatroya giderim. Gerek şehir içi, şehir dışı, gerekse yurt dışı bazen dostlarımla bazen yalnız olmayı tercih ederek, gezmeyi, keşfetmeyi severim. Sergileri, müzeleri , konserleri takip ederim. İstanbul bu bakımdan o kadar zengin bir şehir ki. Bütün bunlarla ilgili gözlemlerimi, eleştirilerimi yazarım. Sadece böyle şeyler  için ınstagramda açtığım kendinerehber35 sayfası ve çok faal olmasa da kendinerehber35.blogspot.com‘da paylaşımlarım var. Beğendiğim şeyleri paylaşmakla, insanların hayatına biraz da olsa dokunmak,  ilgisi olan kişilere katkı sağlayabilmek düşüncesi beni mutlu ediyor. Aynı şekilde, iki dijital dergide yazmaya devam ediyorum.  Öykülere de devam tabi ki.

MÜGE SÜZEK

Ümit YABAN: Kitabınızı üç bölüme ayırmışsınız Bir Parmak Bal, Aşkın Ömrü ve Değişim. Bize biraz bu bölümlerden ve neden bu ayrımı yaptığınızdan bahseder misiniz?

Müge SÜZEK: Evet, farklı konu, içerik ve temalarla işlenmiş öyküleri üç bölüme ayırdık. İlk bölüm Bir Parmak Bal ‘da 12 öykü var. Bölümün adını taşıyan öykü de, bölümün sonunda 12.öykü. Kitabın adını taşıyan öykü Sezar’ın Kuyruğu da ilk öykü. Her bölümdeki öyküleri içerik ve atmosferlerine göre seçtik. Bir Parmak Bal ile başladık, hafızalarda bir parmak bal bırakalım diye.  

Ümit YABAN

Ümit YABAN: Öykülerinizden biri film olsa hangisi olsun isterdiniz ve ünlülerden kimler oynasın isterdiniz?

Müge SÜZEK: Ah, bu soru biraz zor oldu. Rahmetli Mario Levi hocam, ‘nerden başlamalı’ sorusuna, ‘en bildiğiniz yerden başlayın’ derdi. Benim bütün öykülerim de aslında en bildiğim yerlerden yazıldı. Çoğunda yaşanmışlıklar kurgulanarak öyküye dönüştü ama hepsinde duygu var. Dolayısıyla içlerinden seçmem çok zor. Ama bana ilham olan, barınaktan kuyruğu kesik aldığımız, travmatik, yaramaz ama çok sevimli canım köpeğimiz Sezar’dan esinlenerek yazdığım ve bana ödül kazandıran, kitaba adını veren öyküm Sezar’ın Kuyruğu’ndan vazgeçemem. Kimin oynamasını isterdim. Tabi ki başrolde, hasar görmüş köpeğim Sezar ve gerek komedi (Cimri, Leyla ile Mecnun gibi), gerekse ciddi rollere çok yakışan (Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ela ile Hilmi ve Ali, Ahlat Ağacı, Kelebekler, Av Mevsimi…) çok başarılı ve benim çok sevdiğim Serkan Keskin’n oynamasını isterdim.

Bir başka olmazsa olmazım Asmin’im. Bu öyküde daha fazla karakter var tabi. Ama başrolde Melisa Sözen ve Deniz Celiloğlu’nun oynamasını isterdim.

Ümit YABAN: Yazmak sizce hastalıklı bir durum mu yoksa terapötik bir yolculuk mu? Siz nasıl başlayıp, kim olarak çıktınız bu yolculuktan?

Müge SÜZEK: Boş zamanlarımda okurum, boş zamanlarımda yazarım gibi düşünceler bana biraz ters. Bunlar aslında boş zamanda yapılacak işler değil. Okumak ve yazmak için zaman, isteyene mutlak bulunur. Buradan şuna bağlamak istiyorum. Yazmak, bence kişinin kendine yolculuğunda farkındalık yaratması bakımından çok önemli ve çok değerli. Çünkü o anlar, kişinin kendiyle yalnız kaldığı, yazarken kendi karanlığı ile de karşılaştığı, yüzleştiği ve bunların farkına vararak kendini dönüştürebildiği bir süreç. Çoğu insan yalnız kalmaktan korkar. Kendisiyle yüzleşmekten mi korkmaktadır aslında? Ya da başkalarıyla uğraşanlar. Yine kendisine dönüp bakmayanlar mıdır aslında? Kimisi için de bilinçli bir seçimdir yalnız kalmak. Yazmak için büyük fırsattır. Yazmak, bize ayna tutar. İçimizdeki gölgemizle karşılaşmak, aydınlamak, belki de bir anda epifani yaşamak için. Edebiyat bütün bunlar için bir yoldur. Farkındalığımızı arttırır, empati yaptırır. Hayata daha geniş açıdan bakmamızı ve dönüşmemizi sağlar. Yani kısaca diyeceğim şu ki, kontrollü, tercih edilmiş ya da bilinçli yalnızlıkta yazmak iyidir. Karanlık, kaygılı anlar da yaratıcılığımızı ortaya çıkarmak için, içsel yolculuğumuzda büyük bir keşiftir. 

Ümit YABAN: Türk ve Dünya Edebiyatından takip ettiğiniz isimler, hayranlık duyduğunuz yazarlar kimler?

Müge SÜZEK: Dünya edebiyatından başlayalım. Tabi ki başta Dostoyevski (Suç ve Ceza, Yeraltından Notlar).  Raskolnikov’suz bir hayat düşünülebilir mi? Sartre (Bulantı), Albert Camus (Yabancı), Franz Kafka (Dönüşüm, Dava),  Virginia Woolf (Mrs.Dalloway, The Hours, Kendine Ait Bir Oda), Anthony Burgess (Otomatik Portakal), Ernesto Sabato (Tünel), William Faulkner (Döşeğimde Ölürken), J.M.Coetzee (Utanç), Hermann Hesse (Bozkırkurdu, Siddhartha), Haruki Murakami (İmkansızın Şarkısı, Sahilde Kafka, Kadınsız Erkekler, Koşmasaydım Yazamazdım, Renksiz Tsukuru Tazaki’nin Hac Yılları,…), Truman Capote (Soğukkanlılıkla), Ernest Hemingway (Silahlara Veda), Julıo Cortazar (Kendime Anlattığım Hikayeler), Harper Lee (Bülbülü Öldürmek), Gabriel Garcia Marquez (Yüzyıllık Yalnızlık, Kolera Günlerinde Aşk, Kırmızı Pazartesi), J.D.Salinger (Çavdar Tarlasında Çocuklar) ve tabi ki Stefen Zweig (hangi birini söylesem bilemedim) ve daha niceleri…

Bizde ise en başta Ahmet Hamdi Tanpınar’ı söylemek isterim. (Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Huzur, Beş Şehir, Mahur Beste), Sait Faik (Bütün Öyküleri), Oğuz Atay (Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar, Korkuyu Beklerken), Yusuf Atılgan (Anayurt Oteli), Bilge Karasu (Göçmüş Kediler Bahçesi, Gece), Tomris Uyar (Diz Boyu Papatyalar), Leyla Erbil (Karanlığın Günü, Kalan, Gecede, Tuhaf Bir Kadın), Latife Tekin (Buzdan Kılıçlar), Firuzan (Kırk Yedi’lier, Parasız Yatılı), Sevgi Soysal (Tante Rosa, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti), Sevim Burak (Yanık Saraylar), Haldun Taner (Ayışığında Çalışkur, Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu, Çok Güzelsin Gitme Dur, Sancho’nun Sabah Yürüyüşü) ve yine sayamadığım niceleri…

Ümit YABAN: Yeni dosya hazırlığınız var mı? İlk kitap tecrübesini yaşamış biri olarak, ikinci dosya hazırlığında mutlaka buna dikkat edeceğim dediğiniz başlıklar neler?

Müge SÜZEK: Öykü yazmaya başladığımdaki halim elbette bunca iyi değildi. Uzun öykü yazıyordum ve sanırım kötü öykülerdi. Zaman geçtikçe çok okumanın ve yazmanın karşılığını alıyoruz. Öykülerimiz iyiye evriliyor. Geldiğim noktadan mutluyum fakat çalışmaya devam. Bu güzel davetin için teşekkür ederim.

Ümit YABAN: Sorularımla okuyanların hem sizi daha iyi tanıması hem de kendi kafalarındaki soru işaretlerine bu yoldan geçmiş birinden cevap bulmalarını diledim. İkinci kitabınızı heves ile bekliyorum. Gönlünüze, kaleminize layık ömrünüz olsun. Teşekkürler.

“İlk Ümit” Röportaj Serisinin Diğer Bölümleri İçin

Lütfen Tıklayınız…

07.12.2024 © Novelius Edebiyat

Exit mobile version