Site icon Novelius Edebiyat

İlk Ümit: Erkan Karaaslan – Ümit Yaban

09.11.2024 © Novelius Edebiyat - Ümit Yaban

“Belki de ruhu sağaltmak için yazıyoruzdur ama açıkçası bunun tespitini yapacak yetide görmüyorum kendimi. Okumak bir ihtiyaç, yaşamımın bir parçası ama öykünün ya da kısacası yazmanın bendeki karşılığı ‘çaresizlik’ diyebilirim. Korkuların, kaygıların, eli kolu bağlı hissetmenin, ölümün ve tabii ki yaşamın toplamından oluşan koca bir çaresizlik.”

ERKAN KARAASLAN

Ah ilk kitaplar, sanki yazandan bir parça kopacak da evrende yıldız gibi parlayacakmışçasına müstesna bir öneme sahiptir. Bu önem hem yazarlar hem de edebiyat tarihi için geçerlidir. Bu heyecana ortağız ve zevkle görünürlüğüne katkı sunmayı kendimize görev addediyoruz.

Röportaj: Erkan Karaaslan – Ümit Yaban

Ümit YABAN: Sayın Erkan Karaaslan ilk kitabınız Kaplumbağalar Ölmesin’i  kutlarım. Sel Yayınları’ndan elimize geçti.  Klişelerden uzak bitişlerle çarpıcı öyküler okuduk, tebrik ederim. Öncelikle merak ettiğim sizsiniz, edebiyatla kurduğunuz ilişkiye de değinerek kendinizi tanıtır mısınız? Erkan Karaaslan kimdir?

Erkan KARAASLAN: 1985 yılında Mersin’de doğdum. 2009 yılında Kocaeli Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi’nden mezun oldum. Öykülerim çeşitli dergilerle bazı internet sitelerinde yayımlandı. 2010 yılından beri kamu emekçisi olarak İzmir’de hayatımı sürdürmekteyim. Ailem büyük şehirlere göç dalgasının başladığı yetmişlerde Malatya’dan Mersin’e göçmüş. Hem şehrin özgün hali hem de bu göçlerin etkisiyle Çukurova halklar ve inançlar mozaiğine dönmüş diyebiliriz. Araplar, Türkmenler, Kürtler; Aleviler, Sünnilerle içi içe büyüdüğüm Mersin’den üniversiteye başlamamla ayrıldım. Tabii o zamanlar fark edemesem de sonradan Çukurova’nın bu zenginliğinin gördüklerime, okuduklarıma, işittiklerime önemli katkısı olduğunu söyleyebilirim.

Ümit YABAN: Yazma yolculuğu nasıl başladı?  Yolda bir atölye ya da editörden destek aldınınız mı? Bu yolculuğa yeni çıkanlar için tavsiyeleriniz nelerdir?

Erkan KARAASLAN: Sanırım ilk denemelerim üniversite yıllarında karaladıklarım ama onları saymazsak yazmaya geç başladım diyebilirim. Gezi’nin yarattığı atmosfer sonrası kurulan bir internet sitesine deneme, öykü göndererek başladım. Sonrasında katıldığım öykü çözümleme atölyesi de yazıya başka bir pencereden bakmamı sağladı diyebilirim. Bir de etrafımda yazdıklarımı gönderebileceğim arkadaşlarımın olması da ayrı bir şanstı, onların geri dönüşleri, eleştirileri benim için çok faydalı oldu. Daha öncesinde bir editör desteği almadım. İlk defa kitabın basılma sürecinde Sel Yayınları’nın editörü Zarife Biliz’le çalıştım. İlk deneyimim olarak eğitici ve öğretici bir süreçti. Her öyküye büyük bir özenle yaklaştı. Editörümle çalışmalarımız sonrasında dosya tam manasıyla içime sindi. Bu işlerde akıldanelik olmaz ama öykülerini yayımlatmak isteyenlere kendimden yola çıkarak bir şeyler söylemek isterim. Öncelikle yayınevine ya da dergilere gönderilecek öykülerin içlerine sinecek titizlikte olmasına özen göstermeliler. Sonrasında öykülerine paralel yazılar çıkan dergileri, yayınevleri vb. mecraları tercih etmeliler. En önemlisi de olumsuz cevaplardan sonra umutsuzluğa kapılmadan yeni bir şeyler yazıp ya da yazdıklarını gözden geçirip tekrar ve tekrardan kapıları aşındırmalılar.

Ümit Yaban’la İlk Ümit röportaj serisinin 43.bölüm konuğu Sel Yayıncılık’tan çıkan ilk kitabı “Kaplumbağalar Ölmesin” ile Yazar Erkan Karaaslan oluyor

Ümit YABAN: Yazım ve yayınevi bulma safhalarında zorluklarla karşılaştınız mı? Kitabınızı raflarda gördüğünüz o ilk ân neler hissettiniz?

Erkan KARAASLAN: Aklımda olan bazı yayınevlerine dosyamı gönderdikten sonra uzunca bir süre bekledim. Kimisi otomatik bir ret cevabı verdi kimisi cevap bile vermedi. Dosyamı yeniden gözden geçirip başka yayınevlerine göndermeyi planladığım bir zamanda Sel Yayınları’ndan olumlu bir cevap aldım. Çektiğim çile son buldu. Kitabı okurun elinde gördüğümde de çokça mutlu oldum, çilenin yorgunluğu silinip gitti.

Ümit YABAN: Günlük yazma rutininiz var mıydı?  Malum yaşam büyük bir koşuşturma, bu koşturma arasında yazmaya günlük ne kadar zaman ayırabiliyordunuz?

Erkan KARAASLAN: Okuma için bir rutinim olduğunu söyleyebilirim ama yazmayla ilgili böyle bir rutinim yok. Burada mesele salt hayat gailesi değil, yazıyla kurduğum ilişki diyebilirim. Şimdilik mesafeli bir ilişki yaşıyoruz. Bazen gün olur bir öykünün iskeletini çıkarabilirim, bazen de aylarca bir şey yazamam. Ama yazmak için masanın başına geçmenin şart olduğunun bilincindeyim, perileri beklemeden.

ERKAN KARAASLAN

Ümit YABAN: Yazmak sizce hastalıklı bir durum mu yoksa terapötik bir yolculuk mu? Siz nasıl başlayıp, kim olarak çıktınız bu yolculuktan?

Erkan KARAASLAN: Belki de ruhu sağaltmak için yazıyoruzdur ama açıkçası bunun tespitini yapacak yetide görmüyorum kendimi. Okumak bir ihtiyaç, yaşamımın bir parçası ama öykünün ya da kısacası yazmanın bendeki karşılığı ‘çaresizlik’ diyebilirim. Korkuların, kaygıların, eli kolu bağlı hissetmenin, ölümün ve tabii ki yaşamın toplamından oluşan koca bir çaresizlik. Mağara duvarlarındaki resimler, masallar, destanlar insanın anlattıkça, konuştukça, yazdıkça kendini tamamlamaya çalıştığını gösteriyor. Kısacası insan anlatmaya hep teşnedir. Genel olarak benim yazı uğraşımın temelinde de sanırım bu durum var fakat bu sadece bir tespit, yani öykülerimde bu minvalde derin mevzular olduğu anlamına gelmesin! Bu yolculukta öykülerimin bir kitaba dönüşmesinin verdiği mutluluğu saymazsak hayatımda değişen bir şey olmadı. Açıkçası umduğum pek bir şey de yok; yazdıklarım bir çakıl taşını kıpırdatırsa ne mutlu…

Ümit YABAN

Ümit YABAN: Öykülerinizde hayatla hatta belki ülkeyle, coğrafya ile derdi olan herkes kendinden bir parça bulabilir. Peki sizin özelinizde özetlerseniz derdiniz nedir? Bize ne anlatmak istediniz bu on iki öykü ile?

Erkan KARAASLAN: George Eliot, “Hiçbir özel hayat kendinden daha geniş bir kamusal hayatın etkisinden muaf değildir,” diyor. Toplumsal olanla aramıza birtakım çelişkiler girer ve bu çelişkiler kimliğimizin birer parçası haline gelir. Sanatçı için bu çelişkiler yazıyla, resimle, müzikle sanatın farklı alanlarında ürünlere dönüşebilir.

Elbette bu konuları işlemenin diğer dallarda olduğu gibi edebiyatta da birtakım zorlukları var. Her edebi metin kendine ait bir atmosfer yaratır ve karakterler arasında bir denge kurar. Yazar kendi amaçlarını dayatmak için bu dengeyi bozmamalıdır. Her değindiği soruna sürekli çözüm üretmeye çalışmamalıdır. Zira anlatıyı ayakta tutan şeyin çoğu zaman çözümün yokluğu olduğunu bilmelidir. Ne anlatmak istediğime gelince sanırım okura gerçekleri vermekten öte onları hayal etmesini sağlamaya çabaladım diyebilirim.

Ümit YABAN: Sizden, anılarınızdan bir parça taşıyan öykü var mı?

Erkan KARAASLAN: Yazmaya başlarken sanırım marş motoru görevini çoğu zaman geçmişe izafe ederiz. O zamanın duygusuyla şimdiyi anlatırız sanki. Bir şeyleri söker ve yeniden öreriz, hiç durmadan. Bu sebepten yazdıklarımda görülen geçmişin izleri sadece otobiyografik ögeler taşıyan öykülerde değil de bütün öykülerimde vardır diyebilirim.

Ümit YABAN: Türk ve Dünya Edebiyatından takip ettiğiniz isimler, hayranlık duyduğunuz yazarlar kimler?

Erkan KARAASLAN: Bu soruyu cevaplamak zor. Liste uzayıp gider ama sanırım etkilendiğim yazarların başında öykümüzün mürşitlerinden Sait Faik, Orhan Kemal yer alıyor. Şu an için aklıma gelen Fürüzan, Tomris Uyar, Vüs’at O. Bener, Yusuf Atılgan, Haldun Taner, okumak için çok geç kaldığımı düşündüğüm Selçuk Baran, Necati Tosuner, Cemil Kavukçu sevdiğim öykücüler diyebilirim. Aynı zamanda çağdaşlarım içerisinde de beğendiğim yazarlar var ama biri unutsam diğerinin hatırı kalır diye isim veremiyorum. Bir de köşedeki sandalyesine oturmuş monokl gözlüklerinin ardından bize bakan Çehov.

Ümit YABAN: Sorularımla okuyanların hem sizi daha iyi tanıması hem de kendi kafalarındaki soru işaretlerine bu yoldan geçmiş birinden cevap bulmalarını diledim. İkinci kitabınızı heves ile bekliyorum. Gönlünüze, kaleminize layık ömrünüz olsun. Teşekkürler.

Erkan KARAASLAN: İyi dilekleriniz ve bana yer verdiğiniz için ben teşekkür ederim.

“İlk Ümit” Röportaj Serisinin Diğer Bölümleri İçin

Lütfen Tıklayınız…

09.11.2024 © Novelius Edebiyat

Exit mobile version