11.12.2022 © Novelius Edebiyat
Yazan: Mehmet BAHÇECİ
2022 Temmuz ayında Notos Kitap etiketiyle okurların beğenisine sunulan ‘Bunu Kimseye Anlatma’ daha önce birkaç öyküsünü çeşitli platformlarda deneyimlediğimiz Deniz Eldam’ın ilk kitabı olma konumunda.
On beş öyküden ve yüz otuz sayfadan müteşekkil eserde ağırlıklı olarak kadın kahramanların hikâyelerine yer verilmiş. Çoğunlukla haksızlığa uğrayan kadınlar, bir şeylerin pişmanlığını ya da öfkesini yaşayan kadınların seslerini, kimi zaman da sessizliklerini duyuyoruz kitapta. Pasif-edilgen karakterler değiller ama. Bilakis, kendi seçimlerini yapabilen, özgür ruhlu kadınlar olduklarını söyleyebiliriz.

Seçki içerisinde kitabın ismiyle aynı adı taşıyan bir öyküye rastlamadık. Başlangıçta mantıklı bir çağırışım yapmayan kitabın adı, öykülerdeki genel hava teneffüs edildikçe, öyle anlamlı ve manidar gelmeye başlıyor ki, herhalde kitabı okuyanlar da bizimle aynı fikirdedirler. Gerçekten, en yakınlarımıza dahi söz etmek istemeyeceğimiz türden olaylar sunulmuş kitapta. Keyif kaçıran, yüze tokat gibi inen apacı gerçekler. Hayatın kendisi de böyle değil midir? Dostoyevski’nin dediği gibi: “Böylesine güzel bir gökyüzünün altında, bu kadar kötü insan nasıl yaşayabiliyordu?“
Kitabın ismine nazire yapıyor ve “Şimdi Felicità Çalsa Herkes Mutlu Olur” isimli öyküde bahsi geçenleri anlatmıyoruz. Bu arada Felicità demişken, (İtalyanca: Mutluluk) ne güzel şarkıdır değil mi? Orta yaş ve orta yaşın üzerindekilerden hatırlayanlar olacaktır muhtemelen, seksenli yıllarda Ertürk Yöndem’in hazırlayıp sunduğu haber programında (Perde Arkası) bir Mehmet vardı. Felicità Mehmet.. Bu parça, biraz da bu yüzden buruktur aslında.
****
İlk öyküye adapte olamama, sevememe uğursuzluğu, tıpkı bir lanet gibi peşimizi bırakmıyor! Bunu Kimseye Anlatma seçkisinin ilk öyküsü olan Geride Kalan Ayaklar, aynı makûs kaderi bize yaşatan son öyküydü. Ölüm gibi ağır ve soğuk bir konuyu işleyen Geride Kalan Ayaklar‘ı farklı bir zamanda tekrar okumalıyız belki de.
Eserin ikinci öyküsü Bon Jovi Posteri Sende Kalsın, üzerine daha fazla konuşabileceğimiz bir malzeme çeşitliliğini sunmakta. Bu öyküde de bir kadın kahramanın bakışından seyrediyoruz olan biteni. Ve olukça hassas bir konu seçildiği aşikar. Yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal misali bir durum söz konusu. Egoistçe bir tutum takındığı için antipatik hale gelen kadın kahramanımız, lösemi hastası kız kardeşinden yana bir hayli dertli. Annesi, babası ve küçük erkek kardeşinin yaşamları, hasta kızcağızın sağlığına kavuşması umuduyla alt üst olmuş durumda. Fakat bu noktada, merhametsizce laflar eden kahramanımıza da kısmen katılmamak mümkün değil. Öyle ya, neresinden bakılsa berbat bir durum. Hastaya da, bakana da zor. Etkileyici bir öyküydü kısacası.
Eserdeki dördüncü öykü, Neon Tanrılar Karanlık Köşeleri Sever, daha önce Parşömen Edebiyat‘da okuduğumuz bir öyküydü. Anımsamak zor olmadı. Zaten başlığında neon geçen kaç tane öykü okumuş olabiliriz ki?

Gelelim seçkinin ortalarında karşımıza çıkan o iki farklı öyküye… Evet, “Ece” ve “Kapı” isimli öykülerden bahsetmekteyiz.
Ece:
Deniz Eldam bu öyküsünde daha klasik bir anlatım tarzını seçmiş gibi görünüyor. Bakıcılığını yaptığı, annesini kaybetmiş Küçük Ece ile engelli oğlu arasında kalan bir kadının öyküsüdür Ece. İyi düşünülmüş bir öykü olduğu kesin. Ece’nin babası da ne melek ne şeytan olarak karşımıza çıkartılmış, tam da gerçek hayatta olması gerektiği gibi. Finali tedirgin edici bir öyküydü, ama şükür ki aklımıza gelen başımıza gelmedi. Hani şöyle Fareler ve İnsanlar romanındaki trajediyi anımsatan bir şeyler beklemedik değildi. Fakat o tarz bir kötü sona prim verilmemesi gayet yerinde olmuş zira yeterince iyi bir öykü için lüzumsuz bir fazlalık olurdu.
Kapı:
İşte tek kelimeyle harika öykü diye buna denir! Anlatım tarzıyla, olayların adım adım farklı yönlere kaymasıyla… İşin aslı Vera’da kaybolalım isterdik ama ne gezer! Tam da ortam ısınmış, gece keyifli yakınlaşmalara gebeyken bitiverdi öykü. Evet, işin latifesi bir yana hem konusu ve teknik yönleriyle hem de etimoloji bilimi gibi (etimoloji: kelimelerin kökenlerini inceleyen bilim dalı) yan unsurlarıyla, fazlaca beğenimizi kazanan bir öykü oldu Kapı.
Çok uzatmayalım, diğer öykülerden de beğendiklerimiz oldu. Zaten ilk birkaç öyküyle yazarın anlatım tarzına ve ufkuna az çok vakıf oluyor, geriye kalan öykülerin çapını üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyorsunuz. Alışma evresini hafif sıyrıklarla atlattıktan sonra gerisi su gibi akıverdi dersek mübalağa etmiş olmayız.
Bunu Kimseye Anlatma, cesurca yazılmış bir metin. Deniz Eldam, genelin hemfikir olduğu konular kadar, o konfor alanının dışında kalan riskli konulardan da bahsetmiş. Çokça okunması dileğiyle…
Diğer incelemelerimize göz atmak için lütfen tıklayınız…
Künye:
Eser Adı: Bunu Kimseye Anlatma
Tür: Öykü
Yazar: Deniz ELDAM
Yayınevi: Notos Kitap
Baskı Yılı: 2022 Temmuz
Sayfa Sayısı:130
Yazar Hakkında:

Deniz ELDAM, 1975’te Ankara’da doğdu. Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya bölümünden mezun oldu. Öyküleri Notos, Sözcükler, Öykü Gazetesi, Trendeki Yabancı, Oggito gibi mecralarda yayımlandı. “Musa’nın Eli” adlı öyküsü 2021 AltKitap Öykü Ödülü’ne değer görüldü. Bunu Kimseye Anlatma ilk öykü kitabı.
11.12.2022 © Novelius Edebiyat
“İnceleme: Bunu Kimseye Anlatma” üzerine 2 yorum