20.04.2025 © Novelius Edebiyat
Günlerden Öykü | Bölüm 24: Yobazistan
Askerde bir yobaz tanımıştım. Memleketini söylemek istemiyorum. Adını da boş verin. Şu yobazlarıyla ünlü şehirlerimizden birinde doğup büyüyemeyenlerdendi. Yalnızdı. Nefret kusardı. Yüzü gülmezdi. Ağzı kokardı. Sevilmezdi. Sevilmemesinde cimriliğinin de payı vardı. Kupkuru bir şeydi. Sanki bedeninde bize göre daha çok kemik vardı. Bir sürü gerici atasözü vardı belleğinde. Bunları ahlak dersi vermeye kalktığında kullanırdı.
Bir gün yemekhanede yine yobaz damarı tuttu. Ona kurulalı bir ay oluyordu. Nietzsche’nin ezberimde olan o meşhur sözünün dudaklarımdan, gözlerimden dökülme vakti gelmişti:
“Kim namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa, bilin ki en namussuzu odur.”
Sırtımı sıvazlayıp tebrik edenler oldu. O ise on gün belki iki hafta surat yaptı bana. Beni görüp görmezden gelirken bakışları buruşuyor, ağzının içinde bir şeyler söylüyordu. O anlar yakasına yakışıp bir güzel tokatlamak isteğiyle doluyordum. Ama bu boş herif yüzünden mahkemeye çıkmanın, ceza almanın gereği yoktu
Bir hafta daha geçti, pazar günüydü, tuvalet kapısında burun buruna geldik yobazla. Nerden karşı karşıya geldik seninle der gibi yüzünü çevirdi. Doğrusu benim gibileri tahrik etme, benim gibilerin sinirleriyle oynama konusunda başarılıydı. Kantine geçtim. Yirmi kişi vardı. Plastik sandalyelere yığılmış saçma sapan bir magazin programını izliyordu abazan erler. Derken o da geldi. Ekranda İzmir, İzmir’in güzel kızları, kadınları vardı. Mikrofonlu kız, İzmirli kızlara en yakışıklı dizi oyuncusu kim diye soruyordu. Bizim yobaz fazla dayanamadı. Ulan bu İzmir’in karılarına erkek olsun da… Tükürür gibi bir gülücük attı. Gülmek bir insana bu kadar mı az yakışır demeyeceğim. Gülünce bir insan bu kadar mı çirkinleşir demek daha doğru olur. Yobaz, doğulu köklerimi biliyordu, İzmir’de büyüdüğümü de biliyordu. Çocuklar bana bakınca, İzmir’de senin memleketinden 80 bin insan yaşıyor, belki mikrofon uzatılan kadınlardan biri senin hemşerin de olabilir dedim. Yok yok bunlar senin hemşerilerin belli dedi. Tek derdi vardı insanların canını sıkmak. Bunun için de kendilerine mikrofon uzatılan kendi halinde insanları kullanıyordu bugün de. Ayağı kalktım. Niyetimi anlayanlar hemen araya girdiler. Yarınki gün eğitim subayının kapısını çaldım. Beni dinledi. Gevşemem için beni konuşturdu. Sen o salağa uyma dedi.
***
Bomba bir ay sonra patladı. Yobaz, gece 3-5 nöbetinde dişi, kara-sıska bir köpeğe tecavüz ederken yakalanmış. Öğleye kadar güzel güzel dayağını yemiş. Sürülme kararı çabucak çıkmış. Yobaz, içimi döktüğüm komutanıma: Üşüyordum komutanım, biraz ısınayım derken oldu bu iş. Yoksa ben şeytana uyacak adam mıyım demiş…
S O N
20.04.2025 © Novelius Edebiyat


