26.05.2024 © Novelius Edebiyat
Günlerden Öykü | Bölüm 3: Pamuk
Kusuyorum. Çarşaf batıyor. Küçük halam kızıyor. Gece gündüz yanıyorum. Dudaklarıma kara sinekler konuyor üçer-beşer. Halim yok. Umursamıyorum da. Tahtakuruları apış arama bile girmişler. Kaşıyorum bazen ağlayarak. İzmir’i özlüyorum. Mahallemi, arkadaşlarımı. Burada bir tavşan var. Aşağıda, odunlukta. Pamuk gibi. Yavru daha. Buradaki tek güzel şey bu tavşan. İzmir’e giderken onu da yanımda götüreceğim. Söz verdiler. Ağlamazsam, gece kalkıp bağırmazsam, erkek adam olup hiçbir şeyden korkmazsam, söz verdi herkes, tavşanı götürebilecekmişim İzmir’e. Şu kurtlar gelmese ya da hiç gece olmasa. Günler çabuk geçse, okullar açılsa. Ben bu sene okullu olacağım. Keşke okullar üç gün sonra açılsa. Tavşanımı alıp yola çıksak yarın. Bir daha buraya hiç gelmesek.
Tavşanımı alıp yola çıkacağımız gün yataktan ok gibi fırlıyorum, yaşasın bugün İzmir’e dönüyoruz diye bağırarak. Ev halkı bozuluyor, söyleniyor. Odunluğa iniyorum. Tavşanımı arıyorum. Tavşanımı bulamıyorum. Telaşlanıyorum. Boğuluyorum. Yoksa kurtlar mı kaçırdı Pamuk’u. Ama kurtlar öteki dedemlerdeydi. O zaman siz sakladınız, siz sakladınız, kurtlar değilse siz kaçırdınız. Ben onu almadan gitmem. Kaçarsa kaçsın otobüs. Ağlıyorum. Laf anlamıyorum. Hepsi yalan söylüyor. Haksızlık bu. Sözlerinde durmadılar.
Umudumun, inadımın kırıldığı an, Pamuk kapıda beliriyor. Herkesi bir gülme alıyor. Pamuk bile gülüyor sanki.
S O N
26.05.2024 © Novelius Edebiyat


