11.05.2022 © Novelius Edebiyat
Yayına Hazırlayan: Emir Ersel BİLGİÇ
Novelius Edebiyat olarak, gerçek edebiyat tutkunlarına sitemizde yer vermeye, seslerinin duyulmasına katkı sağlamaya, imkânlar nisbetinde devam ediyoruz. Öyküleri ve yazıları, pek çok saygın edebiyat dergisince yayımlanan Şair ve Yazar Ali Demir bugün ki konuğumuz.
Kendisine hem “İşportacı Kadın Öyküleri” adını verdiği, İmgenin Çocukları Yayınevi‘nden çıkan yeni öykü kitabının hikâyesini hem de yazmak eyleminin incelikleri üzerine sorularımızı yönelteceğiz. Evet dostlar, hazırsanız, bu keyifli sohbete başlıyoruz…
Novelius Edebiyat Adına Emir Ersel Bilgiç:
Sevgili Ali Demir, okurlarımıza kendinizden ve edebi çalışmalarınızdan kısaca bahseder misiniz?
Ali Demir:
Şu yaşam denilen bir nefes konuklukta elinde kalem ve kitapların ışığında benim tabirimle kendini kelimelerin içinde arayan biri, yolu edebiyatın sokağına uğramayanlar için ise boş işler memuruyum. Şu yeryüzünde hepimiz kayıp bir ruhuz. Ve yaşamak arayıştan başka bir şey değil. Her insan gibi ben de kendimi arıyorum. Bu arayış sürecinde içimde “Kovulmuşların Çocukları” ve “ İçimizdeki Keşmekeş” adıyla iki şiir, “İşportacı Kadın Öyküleri” adıyla yayınlanmış bir öykü kitabı bulup çıkardım. Ayrıca içimde bir yerlerde birçok seçki kitabında ve dergilerde yayınlanacak öykülerimin olduğunu yaşarken öğrendim. Bunları öğrenirken Keşmekeş Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmenliğini ve dergi tasarım işlerini de elimden geldiğince yürütmeye çalışıyorum.
Novelius:
Yazma uğraşına nasıl başladınız? İlk öykü ve şiirlerinizin ortaya çıktığı süreçteki duygularınızı ve yaşadıklarınızı göz önüne aldığınızda, neler söylemek istersiniz?
Ali Demir:
“Tabula Rasa” John Locke’un ortaya attığı “boş levha” önermesine göre zihnimizde doğuştan gelen bir düşünce, fikir yoktur. Ben bu önermenin doğruluğuna inanıyorum. Bir yazarın yazabilmesi için önce doğuştan getirmiş olduğu bu boş levhayı doldurması gerekir. Üniversitede yaşıtım olan bir arkadaşımın evine misafir olarak gittiğimde bir oda dolusu kitapla karşılaşmam ben de geç kalmışlık duygusuna neden oldu. O gün benim hayatımın kırılma noktalarından biriydi. Bir telaş ve yetişme gayreti içinde gece gündüz demeden raflar dolusu kitabı okuma çabası içinde oldum. Maksim Gorki’nin “Benim Üniversitelerim” adlı kitabında işlediği üzere benim üniversitelerim olan başka bir arkadaşım ise “ Yazmak için okuyup dolmak, dolup taşmak gerekir” demişti. Benim de yazmam için önce bu boş levhanın dolması ve taşması gerekiyormuş. Böyle söylüyorum ama şuan ki öğrencilerimin yaşlarında yani ortaokul yıllarında neden yazdığımı bilmeden şiirler yazdığımı ve arkadaşlarıma okuttuğumu da hatırlıyorum. Demek ki benim levham küçük ve çok çabuk dolup taşıyor. Şaka bir yana çocukça da olsa yazma ve yazarlık eylemine o yaşlarda başladım. Hatta bu durumu yıllar sonra bir şiirimde ifade ettim.
Sana küçücük ellerimle
Küçücük ceplerimden
Şiirler çıkardım avuç dolusu
Küçücük parmaklarımın arasından
Yerlere döktüm birçoğunu
Ne yapayım bizim evde diğerlerindeki gibi
Çekirdek leblebi iğde yoktu
İstemediğine bakılırsa
Senin de şiire karnın toktu.
Sürekli yazıyordum ne yazdığıma bakmadan. Yazmak benim için bir iç döküştü. Bunu uzun yıllar mısralar aracılığıyla yapmaya çalıştım. Yazdığım şiirleri iki kitapta topladıktan sonra içimdeki şairi, namus işçisini yani yürek işçisini (Ahmed Arif) uzak bir sahil kasabasına tatile gönderdim. Daha sonra insanları gözlemlemeye başladım. Her insanın birçok öykünün başkahramanı ve yan karakterleri olarak yaşamlarını sürdürdüklerine şahit oldum. Bu öykülerde tüm çıplaklığıyla insanı görmek ve insanda kendimi bulmak için öykü türünde yazmaya karar verdim.
Novelius:
Bir kitap ismi olarak “İşportacı Kadın Öyküleri” ilk bakışta, pozitif ayrımcılıkla ilgili düşünceleri çağrıştırıyor. Peki siz en başında nasıl bir motivasyonla bu öyküleri kaleme almıştınız? Yine bu soruya parelel olarak, aile ve çalışma hayatında kadınların yaşadığı kronikleşmiş sorunların, yakın gelecekte değilse bile zamanla düzeleceğine, mesela kadın cinayetlerinin bir gün son bulacağına inanıyor musunuz? Genel anlamda kaleminiz, biraz da bu tür sorunlara dikkat çekmek için mi var?
Ali Demir:
Her şey bir başka üniversitem olan “Biletçi Nazife” ile tanışmamla başladı. Bembeyaz saçlarının altındaki masmavi gözlerinin içine bakarak dinledim tüm o zorlu yaşam mücadelesini. O anlatırken ben onun genç kızlık heyecanlarına, eş olarak yaşadığı sorunlara, anne olarak kaygılarına sanki o günlerde yanındaymışım gibi tanık olduğumu hissettim. Etkilenmiştim. Bu kadını ve bu öyküde hissettiklerimi ölümsüzleştirmeliyim dedim ve yazmaya başladım. Sokakta önünden gelip geçtiğimiz ve fark etmediğimiz bu kadınları nasıl “Biletçi Nazife” ablanın öyküsü bir nebze görünür kıldıysa ben de onun gibi ekmeğini sokaktan çıkaran kadınların öykülerini yazıp okuyanlar için bu kadınları görünür kılmak istedim.
Kadınların değişmesi için kadının değişmesi gerektiğine inananlardanım. Kadınlar değişmediği sürece var olan problemler devam ettiği gibi yerine yenileri de eklenecektir. Kadın var olan gücünün farkına vardığı gün tüm sorunlar çözüldüğü gibi dünya daha barışçıl ve huzur dolu bir yer olacaktır. Cinsiyet kadın eliyle şekilleniyor. Eğitilmeyen (eril) kuvvet önüne çıkan her şeyi yakıp yıkma eğilimi gösterir. Bu yıkımın bir diğer adı da cinayettir. Ülkemizde kadın cinayetlerinin bu kadar yoğun yaşanmasının temelinde yatan en önemli nedenlerden biri de olayların kısır bir döngü içerisinde konuşulup tartışılması asıl altında yatan sebeplerin araştırılmaması. Bu devam ettiği sürece kadın cinayetleri devam edecektir. Her kadın yaşamak için avucuna doğup büyüyen eril kuvvete cinsiyetten bağımsız her canlının değerli ve özel olduğunu aşılaması gerekmektedir. Her doğan kadın beraberinde umudu da yanında getiriyor. O halde umut her zaman var ve var olmaya devam edecek.
Novelius:
Mesleğiniz gereği eğitim, öğretim camiasının tam olarak içinde bulunuyorsunuz. Öğrencilerinizden öykülerinizi okuyanlar var mı? Nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Ali Demir:
Öğrencilerimin yaşları küçük olmasına rağmen kitabımı edinip öykülerimi okuyanlardan güzel dönüşler alıyorum. “Siz mi yazdınız?” sorusuna eşlik eden kocaman gözleri görmek yüzümün gülmesine neden oluyor. Onlara rol model olmak için elimden geleni yapıyorum.
Novelius:
Gençleri, düzyazı ya da şiire özendirmek, yazmak ya da okumak anlamında heveslendirmek için neler yapılabilir? Hem bir edebiyat insanı hem de bir öğretmen olarak bu konularla ilgili neler düşünmektesiniz? Öğrencilerinizden yazma denemelerinde bulunanlar, uzman görüşünüze başvuranlar çıkıyor mu?
Ali Demir:
“Bilim ve sanat itibar görmediği toplumları terk eder.” (İbni Sina) Bizde yazmanın, okumanın itibar görmediği kanaatindeyim. Eğer ki çocuklara, gençlere ve yetişkinlere okumayı, yazmayı, araştırmayı özendirmek istiyorsak bu eylemleri zorunluluk olmaktan çıkararak ihtiyaca dönüştürmeliyiz. Dünyada doğal oluşumlarda dâhil var olan her şey bir ihtiyacı karşılamak için vardır. Yazmanın, okumanın ve araştırmanın hak ettiği değeri gördüğünde bir şeylerin çok kısa zamanda değişeceğine inanıyorum.
Dijital çağın çocuklarının üretim anlayışı değişti, değişiyor. Bunun sonucunda uzun sabır ve dikkat isteyen eylemlere kendilerini veremiyorlar ve bu eylemleri sıkıcı buluyorlar. Günümüzün sonuç odaklı ve kullan at anlayışı sonucunda yazmaktan, okumaktan çok izlemeyi ve dinlemeyi tercih ediyorlar. Buna rağmen yetenekli öğrencilerin çizimleriyle, dizi senaryosu yazan öğrencilerle karşılaştığım oldu. Böyle yetenekli öğrencilerle karşılaştığımda onlara ısrarla yazmaları konusunda salık veriyor yazan ve çizenleri yüreklendirmeye çalışıyorum.
Novelius:
Meltem isimli öykünüze gelelim. Biz okurken çok keyif aldık doğrusu, muhtemelen siz de keyifle yazmış olmalısınız… Bu öykü nasıl oluştu? Daha önce Roman kökenli yurttaşlarımızı gözlemleme fırsatı bulmuş muydunuz?

Ali Demir:
Meltem isimli öyküm benim de diğer öykülerimin arasında en beğendiklerimden biri. Öykü genel olarak kurgudan ibaret. Karakterlerin isimleri, fiziksel özellikleri, duygu dünyaları ve geçmişleri çevremdeki insanların karmasından oluşuyor. Öyküyü ben mi yazdım yoksa o mu kendini yazdırdı bu konuda çok emin değilim. Ben öykülerimi yazarken bazen kendimi hiç bilmediğim mekânlarda, öngöremediğim olayların içerisinde buluyorum. Ayrıca hiç beklemediğim bir anda öykünün içinde olayların nereye varacağını merak eden gizli bir gözlemciye dönüşebiliyorum. Öykülerimi okuyan öğretmen arkadaşlarımdan da iyi bir gözlemci olduğuma dair bir çok dönüt aldım. Sessiz bir gözlemciyimdir. Çocukluğum, Ankara’nın Hıdırlıktepe semtinde gecekondu mahallesinde geçti. Komşularımız Türkiye’nin farklı coğrafyalarından insanlardı. Gecekonduda büyüyen çocuklar istemese de sokakla haşir neşir oluyor. Ben de sokaklarda Gülizar gibi bir çok kadına, onların giyimine kuşamına, diyaloglarına, kavgalarına şahit oldum. Evlerinin içini gözlemleme fırsatı yakaladım. Bu öyküyü yazarken çocukluğumdan beslendim. Şimdi düşünüyorum da çok zor zamanlarımız olmasına rağmen iyi ki o gecekondu mahallesinde büyümüşüm.
Novelius:
Öykülerinizde dikkat çekici bir cümle işçiliği söz konusu. Ve o cümleleri oluşturan her bir kelime büyük bir dikkat ve özenle yerli yerine konulmuş gibi. Murakami’nin deyişiyle, kimi yazarlara sıkıcı gelen “mıhlama” işlemini, siz büyük bir özenle yapıyor olmalısınız. Yani yazdığınız metinleri tekrar ve tekrar okumak suretiyle gözden geçiriyor, dilinize takılan pürüzlü kelimeleri, daha münasip, daha estetik kelimelerle değiştirmek maksadıyla mesai harcıyorsunuz. Yoksa böyle olmuyor mu, yanılıyor muyuz? Neler söylemek istersiniz?
Ali Demir:
Yazma konusunda şu sıralar zaman sorunu yaşıyorum. Bunun da nedeni üç aylık Öykü Mira adında bir kızımın olması. Eşimle birlikte zamanımızın ve enerjimizin çoğunu onun bakımına ayırıyoruz. Kızımdan kalan en ufak bir zamanda fırsat buldukça yazı ve edebiyatla meşgul oluyorum. Özellikle boş derslerimde öğretmenler odasında bir boş kağıda aklıma geleni yazıyorum. Elimin altında kağıt kalem olmadığı zamanlarda ise telefonumun not kısmını kullanıyorum. Telefonumda yazılmayı bekleyen onlarca öykü var. Kimisi yarım kimisine ise hiç başlamadım. Konular çağrışım yoluyla günlük hayatta, gece başımı yastığa koyduğumda, beklenmedik bir anda karşıma çıkıverir. İlk önce iki üç satır konuyu yazıp öyküyü dinlenmeye bırakırım. Öykü, tekrar yazılmayı beklediği güne kadar kafamın içinde döner durur. Yazmak için loş bir ortama ve klasik müziğe ihtiyaç duyanlardanım. Yazdıklarımın üstünde uzun mesai harcarım. Hem okumak hem de dinlemek suretiyle yaparım bunu. Yukarıda da bahsettiğim üzere dijital dünyada insanların sabır ve dikkat süreleri kısaldığı için öykülerimde aşırı imge ve metafor kullanarak okuyucu yormak ve sıkmak istemem. Bu yüzdendir ki yazılarımda yalın ve sade bir dil kullanmaya özen gösteririm.
Novelius:
Edebiyat yolculuğunuzda, “bu isimler ufkumu açan isimlerdir” diyebileceğiniz kimler var? Yerli ya da yabancı, öykücü ya da romancı fark etmez. Çok sevdiğiniz ve etkilendiğiniz o isimleri bizimle paylaşır mısınız?
Ali Demir:
Beni en çok etkileyen yazarların başındaki kişi Cengiz Aytmatov’tur. Aytmatov, Orta Asya bozkırında bir deryadır. O, kelimeleri öyle bir kullanır ki onu okurken bozkır güneşinin teninizi yaktığını, zorlu kış şartlarının parmak uçlarınızı uyuşturduğunu, taze pişmiş ekmek kokusunu burnunuzda hissedersiniz. “Toprak Ana” kitabındaki anne karakterini o kadar güzel işlemiştir ki bir erkeğin bir kadınla özellikle de bir anneyle bu kadar iyi empati kurmasına şaşırıp kalmamak mümkün değil.
Haruki Murakami’ de her ne kadar konu olarak kendimden pek bir şey bulmasam da akışkan, yormayan dilini ve üslubunu beğenirim. Şimdi düşünüyorum da benim de öykülerim Murakami’nin kitaplarında olduğu gibi sonuca bağlanmadan öylece bitiveriyor. Demek ki beni bu yönüyle etkilemiş.
Yaşar Kemal bu coğrafyanın yetiştirip dünyaya mal ettiği büyük bir değer. Onun kitapları bir çok disipline kaynaklık edecek bilgilerle dolu. Çevresindeki bitkileri, hayvanları, mekanı bozulmadan, tahrip edilmeden önce kılı kırk yararak ölümsüzleştirmiştir. Ben kayıt etme tekniğini onu okurken öğrendim.
Maksim Gorki’nin “Benim Üniversitelerim” adlı kitabı da beni etkileyen kitapların başında gelir. Her insandan öğreneceğimiz şeylerin olduğunu ve öğrendiklerimizin bazen üniversitelerdeki bilgilerimizden daha anlamlı ve kalıcı olabileceğini ben Gorki’den öğrendim.
Orhan Veli Kanık. Öykü ile Orhan Veli’nin ne alakası var diyenler olabilir ancak Orhan Veli bir şiiriyle benim dünyaya bakış açımı değiştirmiştir.
İlk yemişini bu sene verdi,
Kızılcık,
Üç tane;
Bir daha seneye beş tane verir;
Ömür çok
Bekleriz;
Ne çıkar?
İlahi Kızılcık.
Şiir göze ve kulağa çok basit ve sıradan görünebilir ancak öyle değil. Kaçımız binamızın önündeki ağaç sayısını biliyoruz? Sayısını biliyoruz diyelim ne ağacı olduğu konusunda bir fikir sahibi miyiz? Orhan Veli kızılcık ağacını bildiği gibi yıllar içindeki değişimini de kaçırmamış. Ben Orhan Veli’den öğrendim basit gibi görünen şeylerin düşününce ne kadar anlamlı olduğunu.
Aklıma geldikçe yazıyorum. Bizlerin düşünce dünyasının zenginleşmesinde o kadar çok sayıda yazar ve aydın var ki hepsine de buradan sonsuz şükran ve teşekkürlerimiz sunmak isterim.
Novelius:
Bundan sonrası için Ali Demir’in hedefleri nelerdir? Hâli hazırda yazımına devam ettiğiniz bir çalışmanız mevcut mu?
Ali Demir:
Üretmeyi ve sanatla ilgilenmeyi seviyorum. Üretime katılırken geçen zaman benim için büyük bir haz. Kendim için başladığım yazma serüvenime şimdi kızım için devam ediyorum. Onun okuması için yazılar kaleme almaya çalışıyorum. Bilgisayarımda başlığı konmuş bir çok kitap dosyası mevcut. Şimdilik kumbara misali yazdıklarımı o dosyaların içinde biriktiriyorum. Şuan için elimde önümüzdeki yıllarda çıkabilecek birkaç kitap dosyası mevcut. Demlenmeye bıraktım. Ya da Orhan Veli’nin dediği gibi “Bir daha seneye beş tane verir; Ömür çok. Bekleriz; Ne çıkar?
Novelius:
Yazmaya yeni başlayan arkadaşlara neler söylemek, bu zorlu yolda onlara ne gibi önerilerde bulunmak istersiniz?
Ali Demir:
Yazmak her şeyden önce size iyi geliyorsa yazın ve yazmaya devam edin. Önceliğiniz bu olsun. Motivasyonunuz birilerinin beğenisi, takdiri veya maddi kaynaksa deneyimlerime dayanarak söylemek isterim ki insanımız bu konularda çok cimri. Sizi yüreklendirecek ve yazmanızı teşvik edecek güzel birkaç sözü ağızlarından kerpetenle bile çok zor alırsınız.
Yazmak kümülatif bir eylemdir. Aynı koşmak gibi önce yüz metre koşarsınız sonra üç yüz metre sonra beş yüz metre. İlk yazdığınız şeyler az ve basit görünebilir. Dert etmeyin. Kimse ilk denemesinde sayfalar dolusu yazmamıştır. Sabır ve süreklilik isteyen bir iş. Bir de bu iş ne kadar da olsa motivasyonsuz olmaz. Bunun için ise okuyucu kitlesi büyük küçük demeden yılmadan yorulmadan eserlerinizi dergilere ve edebiyat sitelerine gönderin. Bu yazmanız için itici güç olacaktır. İlk zamanlar kusursuz yazma derdine düşerek tekniğe boğulmayın. Bu yazmanızın önünde büyük bir engel olabilir. Zevk alarak bildiğiniz gibi yapın ve zamanla tekniği de hallettiğinizi göreceksiniz. En azından benim yazma sürecim böyleydi.
Novelius:
Sayın Demir, hem bu keyifli sohbet için hem de toplumsal yaralaramıza parmak bastığınız öyküleriniz için, sitemiz Novelius Edebiyat adına en içten teşekkürlerimizi sunuyorum. Dilerim, öyküleriniz geniş kitlelere ulaşır ve kıymetleri anlaşılır…
Son olarak, okurlarınıza iletmek istediğiniz bir mesajınız varsa, söz sizin.
Ali Demir:
Bu keyifli sohbet ve iyi dilekleriniz için Novelius Edebiyat’a, okuyucularına asıl ben teşekkür ederim. İzin verirseniz Âşık Yunus’tan bir sözle sözlerimi bitirmek isterim:
“Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz.”
ALİ DEMİR KİMDİR?
“KEŞMEKEŞ” Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ali Demir, Sosyal Bilgiler Öğretmeni olarak çalışmaktadır. 1987 yılında Ankara’da doğdu. 2004 yılında Yıldırım Beyazıt Lisesi’nden mezun oldu. Lisans eğitimini Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği bölümünde 2009 yılında tamamladı. Öğretmenliğe ilk olarak 2012-2015 yılları arasında Trabzon Şalpazarı Doğancı Ortaokulu’nda başladı.2015-2017 yıllarında Ankara Bala Sofular Musa Ünal Ortaokulu’nda devam etti.2017-2019 Ankara Mamak Şehitler Ortaokulu’nda Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. 2019-2020 yılları arasında Mamak Bahtiyar Vahapzade, Şehitlik Ortaokulu’nda görevine devam etmektedir.

Yayınlanan Kitapları:
İşportacı Kadın Öyküleri, İmgenin Çocukları Yayıncılık Şubat 2022
Kovulmuşların Çocukları, KitapYurdu Doğrudan Yayıncılık Mayıs 2020
İçimizdeki Keşmekeş, KitapYurdu Doğrudan Yayıncılık Eylül 2020
Yazılarının Yayınlandığı Edebiyat Mecralarından Bazıları:
Velespit Yayınları Öykü Seçkisi
Eecstaticc 17. Sanat Kitabı Kumsal
Çayyolu Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi Birinci Yıl Seçkisi
Türk Dili Dergisi
Hece Öykü Dergisi
Öykü Gazetesi
Trendeki Yabancı
Lacivert Öykü ve Şiir Dergisi
Edebiyathaber
Altı Yedi Sanat Edebiyat Dergisi
Çakırdikeni Edebiyat Folklor Sanat Dergisi
Edebiyatist…
08.05.2022 © Novelius Edebiyat
“Ali Demir Röportajı” üzerine 2 yorum